Paylaş
Yine bu söylem üzerinden, ABD’nin bu yola pragmatik yani çıkarları açısından değil, ahlaki bir kaygı ile çıktığı varsayımında da bulunabiliriz. Tüm bunların sonucunda da ABD tarafından 9-10 Aralık tarihlerinde düzenlenecek olan “Demokrasi Zirvesi”ni, bir anlamda “Dünya Demokrasi Zirvesi” olarak algılayabilir ve hatta tüm dünya adına umutlanabiliriz. Ancak gerçek ne yazık ki böyle değil ve Biden’ın söylemleri de ne yazık ki gerçeği yansıtmıyor... Neden mi? Madde madde özetleyelim:
Zirve davetlilerine ilişkin taslak, medyaya sızdı. Davet edilen ülkeler de edilmeyenler de tartışma yarattı.
Oysa amaç, otoriterlikle mücadele ve tüm dünyada demokrasiyi yerleştirmek ve güçlendirmek ise öncelikle tüm ülkeler o zirveye davet edilmeli. “Zirveye geldi, gelmedi” tartışmasından davet eden değil, davete icabet etmeyen zarar görür. Demokrasi isimli bir zirveye katılmamak, itibar kaybı ile sonuçlanır.
Diğer yandan sızan listeye göre davet edilenler ve edilmeyenlere bakınca, ABD’nin demokrasi mücadelesinin ahlaktan çok, çıkarı öncelediği görülüyor.
Sızan listede Tunus, Mısır, Türkiye, Rusya ve Çin gibi ülkeler yok ama Brezilya, Hindistan, Polonya, Filipinler ve Irak gibi ülkeler var.
Fransa ve İsveç gibi gelişmiş demokrasilerin yanı sıra “İnsan hakları umurumda değil” diyen Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte davetli. Otoriterlikle suçlanan Hindistan Lideri Narendra Modi de. Kadın hakları ve hukukun üstünlüğü konusunda ciddi bir sapma yaşayan Polonya da davetli listesinde.
Bu garip demokrasi seçmesi akıllara doğal olarak çeşitli soruları getiriyor.
Öncelikle bu liste hangi kriterlere göre yapıldı?
İran’a karşı Irak’ı davet etmek, Çin ve Rusya’ya karşı onları çevreleyebilecek ülkeleri davet etmek ahlaki mi?
Hangi ülkenin ya da vatandaşlarının demokrasiyi hak ettiğine ABD mi karar verecek?
ABD, demokrasiyi herkes için istemiyorsa dünyada otoriterlikle mücadele söylemine kimi nasıl inandıracak?
Aslında “Demokrasi Zirvesi” güzel bir isim ve adım. Zirvenin gündemi ifade özgürlüğü ve internet. Üstelik zirveye katılan ülkelerin gelecek yılki zirveye bazı reformlar yaparak gelmeleri istenecek. Olması gereken, evrensel hakların tüm dünya ülkeleri için istenmesi. Bu nedenle de kimseyi ayırmadan tüm ülkelerin bu zirveye davet edilmesi gerekir.
SOSYAL MEDYADA LİNÇ KÜLTÜRÜ
BİR baktım, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Mehmet Ceyhan sosyal medyada gündem olmuş. Hakkında yazılanlara şöyle bir baktım, “Pes” dedim. Tıpla yakından uzaktan ilgisi olmayanlar Mehmet Hoca’ya yüklenmiş. İyi de ne demiş Mehmet Hoca:
Avrupa’da 4. dalga bitmeden 5. dalga başladı.
Delta varyantının bulaş hızı yüksek.
Vaka sayılarındaki artışta işyerlerinde, toplu taşımada ve toplanmalarda artan kalabalıklar etkili.
Aşı ile yüzde 80 toplumsal korunma hedefinden giderek uzaklaşıyoruz.
Dikkatli olmalıyız, önlemleri artırmazsak aynı durumu biz de yaşarız.
Vaka sayısı artan ülkelerde günlük ölüm oranları da artıyor.
Bu söylediklerinde ne anormallik var, anlayamadım. Haberleri takip etmeniz yeterli. Avrupa’da salgın yine hız kazandı. Türkiye’de de artış sürüyor. Aşı olanların hafif, aşı olmayanların ya da aşıları tamamlanmayanların hastalığı ağır geçirdiğini hepimiz biliyoruz. Aşı hayat kurtarıyor. Diğer yandan sıkılsak da bıksak da maske, mesafe ve hijyen ile yaşamak zorundayız.
Paylaş