Fidan, Batılı devletlerin de iki devletli bir çözüme karşı “hayır” demediklerini söyledi ve şu mesajları verdi:
‘İKİ KAMPIN MESELESİ HALİNE GELDİ’
- “Bu mesele artık iki kampın meselesi haline gelmiş durumda. Kamplaşma olduğu zaman, jeostratejik bir tehdit alanı haline geliyor.
- Bunu kapsamlı ve güzel bir barışla çözmek varken, gittikçe daha büyük bir çatışmanın ateşini fitilleyecek bir risk alanı olarak bırakmak rasyonel bir davranış değil.
- Batı’nın tavrına baktığımız zaman, diğer yerlerde karşı olduklarına yaptırım uygularken, İsrail’e bir şey yaptığı yok.
‘İSLAM ÜLKELERİNİN ATABİLECEĞİ CİDDİ ADIMLAR VAR’
- İbrahim Anlaşmaları (Körfez ülkeleri ve İsrail arasında imzalanan anlaşmalar) ile ortaya konan tablo, İsrail’in Arap ülkeleriyle ilişkilerinin normalleştirmesi ve bundan hareketle de Filistin meselesinin giderek önemsizleştirmesine dayalı bir konu.
İsrail ve Filistin arasında ateşin durması, krizin iki devletli bir barış formülüne dönüşmesi ve bunun da kalıcı hale gelmesi için bulunan Garantörlük Formülü’nün ayrıntılarına geçmeden, Ankara’ya göre bu formüle neden ihtiyaç duyulduğunu anlatalım. Dışişleri Bakanı Fidan’ın 7 Ekim Hamas saldırısıyla başlayan sürece ilişkin tespitleri ile başlayalım:
FİDAN: 7 EKİM’DE YAŞANANLAR HERKES İÇİN SÜRPRİZ OLDU
-“7 Ekim’de yaşananlar özellikle duvarın belli bölümü yıkıldıktan sonra Gazze’den diğer tarafa, sadece Hamas mensuplarının değil diğer grupların ve sivil unsurların da girebilmesi ve herhangi bir direniş ile karşılaşmamaları başta İsrail olmak üzere herkes için sürpriz oldu.
‘HİÇBİR KESİM SİVİLLERİ HEDEF ALMAMALI’
-Biz 7 Ekim’de ve müteakip süreçte, sivilleri hedef alan hiçbir eylemi tabii ki tasvip etmiyoruz. Tam tersine sivillerin hedef alınmasını kınıyoruz. Batılılar Hamas’ı terör örgütü olarak tanımladığı için Hamas’ın her türlü faaliyetini terör çerçevesinde değerlendiriyorlar. Biz ise hiçbir kesimin sivilleri hedef almaması gerektiğini söylüyoruz.
-İsrail’in Gazze’yi şu ana kadar benzeri görülmemiş şekilde bombalıyor olması, yoğun sivil ölümlerine yol açması, elektriği, suyu, yakıtı kesip orayı adeta bir yokluğa, açlığa mahkûm etmesi kabul edilemez.
-Sivil nüfusu korkutarak bulundukları yerlerden, özellikle Gazze’nin kuzeyinden güneyine doğru hareket ettirmesi de kabul etmediğimiz bir şeydir.”
Görüp de yokmuş gibi davranmak anlamında bir sendrom! Harvard Üniversitesi Psikoloji Bölümü araştırmacıları Christopher Chabris ve Daniel Simons yıllar önce yaptıkları deneyle çevremizde olup bitenlere çoğu zaman kendimizi nasıl kapattığımızı ispatladı. Deneyin amacı insanın çoğu zaman apaçık ortada duran gerçekleri nasıl görmezden geldiğini kanıtlamaktı. Deneyle hayatımızı yönetenin çoğu zaman aklımız ve sağduyumuz olmadığı anlaşıldı. Nasıl mı?
* Üçü beyaz, üçü siyah tişört giymiş altı kişi bir araya getirilmiş ve bir dakika boyunca ellerindeki topu birbirlerine atmıştı.
* Bunu izleyenlerden de sadece beyaz tişört giyenlerin attığı pasları saymaları istenmişti.
* Beyaz tişörtlülerin 15 pas attığını herkes sayabilmişti.
* Peki, görüntüye giren gorili gören olmuş muydu? Gorili yüzde 92’si görmemişti.
DÜNYA İÇİN GÖRÜNMEZ GORİL
Gazze, yaklaşık bir haftadır milyarlarca insanın gözü önünde vahşeti yaşıyor. Cami, okul, hastane derken en son üniversite binasını vurdu İsrail. Hamas militanı, sivil ayrımı yapmadan tonlarca bomba yağdırıyor... Kim nasıl dur diyecek bilmiyorum ama Gazze’ye saldırıları TV’den seyrederken insanlığımdan utanıyorum.
* Dünya kamuoyu da ikiye bölünmüş durumda.
Şimdi adeta kan gölüne dönen toprakların en temel sorunu Kudüs yani Beytül Makdis’tir. Beytül Makdis, Hz. Muhammed’in tercih ettiği ve hadis geleneklerine de kaydedildiği isimdir. Kutsal ev, yani inananların günahtan arındıkları yer anlamına gelir. Yeni Ahit’de ise Tanrı tarafından inşa edilmiş, kapıları tüm halklara açık olan ve asla kapanmayan şehirdir. Bugün gelinen noktada ne yazık ki Kudüs ne kapsayıcı bir şehir ne de inananların günahtan arındıkları bir şehir. Beytül Makdis ve etrafındaki toprakları, büyük günahların işlendiği yani insanların katledildiği topraklara döndü. Yüzyıllık yanlışlar, yüzyıllık bitmeyen hesaplar masum çocukların ölümüne, onlar için ölümün sıradanlaşmasına neden oldu.
TRUMP RAHAT UYUYOR MUDUR
Yüzyıllık hesaplaşmaya, kine, öfkeye, yerinden edilmişliğe, masum insanların katledilmemesi için bir çözüm bulunması gerekiyordu. Trump yönetimi Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma ve Amerikan Büyükelçiliği’ni taşıma kararı verdiğinde; aklı selim herkes hemen hemen aynı yorumu yaptı:
“Trump yönetimi iki devletli çözüm ve bağımsız egemen Filistin devleti oyalamalarını bile yok etti. Karar gelecek yıllarda bölgede büyük bir kalkışmayı ateşleyecektir, küresel güvenlik üzerinde vahim bir etki yaratacaktır.”
Amerika bu uyarılara kulaklarını kapattı. Bugün sadece o topraklar yanmıyor! Aklı başında tüm devletler ve insanlar diken üstünde!
ABD ideoloji uğruna o adımı atarken yapılan uyarıların bugün ne kadar haklı olduğu anlaşılıyor.
FAKA BASMAK
Kelimenin tam anlamıyla bu oldu. İsrail faka bastırıldı.
Anlatmaya bu sözlerle başladı, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mehmet Sekmen. Tarihi eserleriyle, kış sporlarıyla bilinen şehirde en dikkati çeken ise olası bir depreme karşı hazırlık. Şehir kentsel dönüşümün merkezi haline gelmiş durumda. Tam 27 ayrı noktada kentsel dönüşüm sürüyor. “Bütçemizin yüzde 65’ini yatırıma harcıyoruz” diyen Başkan Sekmen; İstanbul’da Samandıra ve Kartal’daki iki dönem belediye başkanlığı tecrübesini de yansıtmış; Dadaş’lar şehri Erzurum son gittiğimden bu yana bambaşka bir şehir olmuş.
KIŞ SPORUNUN BAŞKENTİ
* Erzurum artık bir spor şehri olmuş. Türkiye’nin en uzun pistlerine ve gece saatlerinde de kayma imkanına sahip Palandöken’in hemen yanında ikinci Palandöken sahası da kış sporlarına açılacak. Proje hazır, tamamlandığında başta kayak olmak üzere tüm kış sporları için Avrupa’daki örnekleri gibi iki kayak merkezi birbirine bağlanarak büyük bir kasaba olacak.
* Sezonu daha erken açmak için kar saklama sistemi oluşturuldu, bir sene önceki kar pistlere yayılarak, kar üretim makinesi ile destekleniyor.
IMF - Dünya Bankası toplantıları bu yıl 9-15 Ekim arasında, eylül ayında depremin vurduğu Fas’ta yapılacak. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Marakeş’teki toplantıya Türkiye adına katılacak. Ancak Marakeş’ten önce Şimşek, yatırımcılarla bir araya gelmek için Londra ve Paris’te olacak.
- Görevi devralmasının hemen ardından yatırımcı görüşmelerine başlayan Şimşek, Orta Vadeli Program ile dünya ekonomilerine “Vizyonuma ve ekonomi bakışıma uygun bir programı hayata geçiriyoruz” mesajı vermiş oldu. Bu nedenle artık yatırımcılarla bir anlamda “eli daha rahat” bir şekilde bir araya gelecek.
Mehmet Şimşek
Gelelim, Fas Marakeş’teki toplantının ayrıntılarına... Elbette birçok yönden önemli bir toplantı. Ortak ve üye olarak toplantıya katılacak olan Şimşek, birçok ülke temsilcisiyle temas edecektir. Bu tür toplantılarda kısa süreli de olsa gerçekleştirilen temasların yarattığı iklim, önemli işbirliklerinin her zaman kapısını açmıştır. Toplantıya neticede ülkelerin maliye bakanları, merkez bankası başkanları, özel sektör ve sivil toplum temsilcileri katılıyor. Şimşek, bu toplantılarda bakanlığa ara verdiği dönemdeki açığı da kapatıyor diyebiliriz; her ne kadar bu dönemde birçok önemli görevle uluslararası toplantılara katılsa da... Marakeş’teki toplantıda elbette dünya ekonomisi, uluslararası gelişmeler, ekonomilerdeki gelişmeler, riskler, tahminler, eğilimler en yetkili isimler tarafından tartışılacak. Gelelim bu gezi öncesi dolaşıma sokulan iddiaya:
TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİNDE BORÇ ALMAK YOK
- Bu toplantının Türkiye’nin yeni ekonomik programını yatırımcılara anlatmak dışında Türkiye için daha yeni kredi desteğini artıran Dünya Bankası ve IMF ile ilişkiler açısından başka bir anlam ya da beklentisi yok.
- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tutumu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın açıklamalarına rağmen ve üstelik yerel seçimler yaklaşırken, bu toplantıların IMF’ten borç almak için zemin olarak kullanılacağını bekleyenler yoktur sanırım.
- Türkiye bir program hazırladı ve uluslararası kuruluşlardan borç almayı değil, yabancı yatırımcı çekmeyi tercih etti. Bunu da dünyaya duyurdu.
Geçen süre zarfında terör ülke gündeminden çıkarıldı. Normalleşmenin yani ekonomik ve sosyal gelişimin önü açıldı. Yatırım ve istihdam artışının yanı sıra petrol ve doğalgaz bulunduğu haberleri ardı ardına gelmeye başladı.
* Böyle olunca özellikle yüksek teknolojili silah sanayisinde bir sıçrama yaşandı.
* Bu sıçrama dış politikada çarpan etkisi yarattı. Suriye operasyonlarını Libya, Irak ve Azerbaycan’da yaşanan askeri gelişmeler takip etti.
* Uluslararası sistemin unutturmaya çalıştığı sorunları Türkiye birer birer çözmeye başladı. Hem terörle hem de dış politik çatışmalarla eş zamanlı başa çıktı Türkiye.
* Üstelik Türkiye kimsenin emri altına girmeden, milli çıkarları doğrultusunda bildiği yolda ilerledi, ilerliyor.
Şimdi Milli Savunma Bakanı. Üstelik bakanlar arası illerin sorunları açısından yapılan paylaşımda, bir zamanların terörle mücadele konusunda en yoğun iki ilinden sorumlu, Hakkâri ve Şırnak... Sevgili meslektaşımız Anadolu Yayıncıları Derneği Başkanı Sinan Burhan’ın ev sahipliğinde bir grup gazeteci Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile bir araya geldik. “Yıllarca terörle anılan Hakkâri ve Şırnak gibi güzide illerimizin bende özel bir yeri var” dedi. Güler, 1992-1994 yılları arasında Tabur Komutanı olarak Şırnak’ta görev yapmıştı. Gözlemlerini şöyle paylaştı:
‘BÖLGE HALKI MUTLU’
◊ “Bölge halkı tüm sorunlarına rağmen terör belasından kurtulmaktan ve bölgenin geleceğinde terör olmayacağına olan inançlarının artmasından dolayı mutlu.
◊ Bölge terörden temizlendikçe, güvenlik ve huzur temin edildikçe, hükümetimiz tarafından yürütülen hizmet siyasetiyle ulaştırmadan sağlığa, eğitimden spora, tarımsal kalkınmadan hayvancılığa, çevre-şehircilikten turizm ve kültüre kadar her alanda büyük yatırımlar hayata geçirildi, geçirilmeye devam ediyor.
◊ Gabar’daki petrol ciddi bir boyuta ulaştı. Şimdi Cudi var, Kato’da çok daha büyük bir rezervin olduğu değerlendiriliyor. Hakkâri’de de petrol arama faaliyetine başlandı. İnşallah oradan da ümitliyiz. Şimdi Siirt’e, Van’a da bakılıyor.
◊ Hakkâri’de Süper Lig’de oynayan kadın futbol takımımız, Yüksekova’da da birinci Lig’de oynayan ayrı bir futbol takımımız var. Şırnak’ta da aynı şekilde Birinci Lig’de oynayan bir kadın futbol takımımız var.
◊ Tabur Komutanlığı’mdan bu yana ‘Oradaki insanların sorunlarına nasıl çare olabiliriz’ diye çalışmış ve bölge insanı ile içten bir ilişki kurmuş biri olarak bu konuda içim oldukça rahat. Oradaki insanlar sizin samimiyetinizden emin olursa endişe edilecek hiçbir şey yok.”