Gerçi her iki ekipte de büyük takımın ruhunu sahaya yansıtacak oyuncu eksikliği fazla idi. Ama en kötü tarafından bile yeni transferleri tartmamız açısından önemli bir testti.
Fakat ön plana Alman hakem çıktı. Gösterdiği kartlarla adeta şov yaparken maçın isminin “Dostluk” olduğundan haberi yok gibiydi. Bu hakemi çok aramışlar mı acaba? Alman hakemi görünce biz kendi hakemlerimize laf söylemeyelim. Maç tam bir klasik derbi gibi başladı ve devam etti. Oyuna iyi ve etkili başlayan Galatasaray ama golü yiyen yine G.Saray. G.Saray’ın işi zor olur
Maçta performansı ile öne çıkan oyuncular Arda ve İlhan’dı. İlhan, zamanlaması ve kazandığı topları çabuk, öne doğru oynaması ile Lugano’nun partneri olabilir. Arda’yı zaten anlatmaya gerek yok. Kalırsa yine Galatasaray’ın her şeyi olur. Kırmızı kart sadece Fenerbahçe’nin değil G.Saray’ın da dengesini bozdu. Selçuk atıldıktan sonra maç beklenenin çok dışına çıktı. Galatasaray’ın, oyunun nerdeyse tamamını 10 kişi oynayan rakibi karşısında pozisyon bulmakta zorlanması, oyunun tamamen hakimi olamaması düşündürücü. Tabii ki eksikler var ve daha çok erken. Ama boşa geçen koca sezondan sonra lige başlangıçta hala işlemeyen bir Galatasaray olursa, Rijkaard ve yönetimin işi zor olur.
TRANSFERLER
Stoch: Çabuk bir oyuncu ama sisteme sadık kalma adına etkili bölgeden uzak kalıyor. F.Bahçe’nin Saracoğlu’ndaki maçlarında çok etkili olur. Fakat yeni takımına alışamamış bir görüntüsü vardı.
Mehmet Batdal: Çok kuvvetli bir fiziğe ve iyi bir sol ayağa sahip. Fakat ağır bir forvet ve Galatasaray’ın isteklerine cevap verecek yeterlilikte değil. Baros gibi devamlı arayan ve alan değiştiren bir oyuncu varken işi zor.
Musa: Çok genç ve fikir vermeyen bir oyuncu. Onun da bu kadro içinde gelecek transferleri de düşünürsek yer bulması zor. Bir tek, ‘’gençleri seven!’ Rijkaard, Elano’ya verdiği gibi şans verirse forma bulur.
Premier Lig çok iyi ama başka ülkelerin oyuncularının ligi sürüklüyor olması İngilizleri diğer ülke milli takımlarına hizmet eder hale getiriyor. Hal böyle olunca İngiliz Milli Takımı turnuvalarda sudan çıkmış balık gibi oluyor Dünyanın en iyi teknik adamı da gelse bir şey olmuyor.
İngilizler belki gruptan çıkmayı başarabilir ama bu görüntüleri ile evlerine sadece biraz daha geç giderler. İngiltere Milli Takımı sahada ne çabuk oynamayı ne de agresif oynamayı başarabildi. Birbirleri ile yardımlaşmayı bırakın sanki kimse kimseyi tanımıyor gibi doğru düzgün organize bile olamadılar. O rakibi ısıran İngiliz takımı gitmiş yerine sakin ve kabullenen bir takım gelmiş. Bu açıdan bakınca Capello’nun oldu mu, olmadı mı diye sormak lazım.
Hem sabırlı hem de etkili bir pas trafiği yapabilen İspanyol takımı karşısında çok konsantre savunma yapmak ve hatasız bir maç çıkarmak gerek. Çünkü maçın son dakikasına kadar muhteşem oynasanız bile soyunma odasına mağlup girebilirsiniz.
İspanya takımı için söylenecek çok şey var. “Dünyada kaleciye ihtiyacı olmayan takım hangisidir?” diye sorulacak bir takım olma yolunda İspanyollar. Hatta İspanya maçlarında rakipler daha rahat gelsin diye Casillas’ın kalesini 20 metre öne alalım teklifi bile yapılabilir! Şu bir gerçek ki, İspanyol takımına karşı sadece savunma yaparak maç bitirmek çok zor.
İstisnai durum
Fakat İsviçre maçın tamamını kendi yarı sahasında hatta kendi ceza alanında geçirmesine rağmen inanılmaz savunma yaptı. Tabii bu savunma Dünya Kupası’nın sürprizine sebep olacak kadar iyiydi. Belki maçın tamamında antipatik gelecek kadar savunma yapan İsviçre beğenilmeyebilir. Ama asıl problem, sorun çözebilecek bu kadar ekstra adamlara sahip İspanya’nın eli kolu bağlı çaresiz kalması. İsviçre rakibinin gücünü bildiği için bu tarzı seçti. O zaman İspanya kupanın favorisi ise bu savunmaya da çare bulacak.
Bütün maçlar ve rakipler bu kadar iyi ve hatasız savunma yapabilir mi? Bence hayır. Bu istisnai bir maç olacak. Ama İspanya’nın rakiplerinin ellerine koz geçtiği gerçek. Başlangıç kötü oldu, fakat devamı böyle olmaz. Ben İspanya’nın son 4’e kalacağını düşünüyorum.
Eren’i de kaçırdık
BİZİM oyunculardan Eren Derdiyok çok iyi maç çıkardı. Mesut’tan sonra Eren’in bu performansı, bu oyuncuları kim ve nasıl kaçırdı sorularının daha fazla sorulmasına sebep olacak. Hatta bazılarının sorgulanmasını sağlayacak.
Bunlar içinde Almanya favori gibi oynayan tek takımdı. Birbirleri ile uyumları ile bir Milli Takım olmaktan çıkıp, bir klüp takımı gibi oynayan Almanlar sanki lig maçındaki gibi rahattı.
Öyle ki en önemli oyuncuları Ballack’ın yokluğunu bile hissettirmeyecek kadar Almanvari oynadılar. Hatta benim için dikkat çeken taraf Ballack’sız Alman takımının öne doğru daha hızlı ve çabuk oynadığı oldu. Bunu ofansif organizasyonlardaki fazlalık ve etkide gördük.
Kupanın favorisi
Bütün bunlar içinde bir oyuncu varki hem Alman Milli Takımı’nın hem de Dünya Kupası’nın yıdızı olmaya aday; Mesut Özil. Yeteneklerini Alman disiplini ile birleştirmeyi beceren Mesut, Ballack’ın erken vedasına sebep olur.
Tabi Khedira’yı unutmamak lazım. Bu iki oyuncunun Alman takımına çok şeyler kattığı ve katacağı ortada. Kısacası Almanya Kupa’nın favorisi olduğunun mesajını en net ve etkili veren takım oldu.
İşin gerçeği favorilerin sıkıcı maçlarından sonra Almanya maçı futbol zevkimizi tatmin etti ve Dünya Kupası’nı izlediğimizi hissettirdi.
Grella sıradan
Bizimkilere gelince... Bizde olan Lucas Neill ve G.Saray’a olma ihtimali olan Grella sahadaydı. Lucas’ın Mesut, Klose, Podolski ve Müller’den oluşan forvetler karşısında etkisiz kaldığı, Grella’nın ise sıradan bir oyuncu olduğunu gördük. Kewell hala ortada yok. Avustralya zaten uzaktan gelmişti. Dönüş yolları uzun olduğu için şimdi yola çıksalar ancak eve giderler.
Çek maçına çıkan kadrodan sonra Kuzey İrlanda karşısında oynayan oyuncuları düşününce Guus Hiddink’in elinde ciddi anlamda iyi bir kadro olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki daha oynamamış ve sakat olup gelemeyenler de var. Hiddink kendisinin oluşturduğu bu rüzgarı arkasına iyi alabilirse çok iyi bir takım ortaya çıkarır. Fakat bir başka gerçek de var ki, o da Arda, Emre gibi farklı özellikleri olan oyuncular sahada olmayınca zorlanıyor ve zevk vermiyoruz. Zaten bu oyuncular girdikten sonra bambaşka bir takım olduk.
Rakibin zayıf olması bizim oyunumuzu da etkiledi. Biz enteresan takımız. Rakibin kalitesine göre reaksiyon veren ve performansını artıran bir anlayışımız var. Bu anlayış iyi takımlara karşı işimize yararken Kuzey İrlanda gibi takımlara karşı ayak uydurma şeklinde ortaya çıkıyor.
Asıl sınav Amerika ile...
İrlanda karşısında sıcak, stat ve rakibin zayıflığı birleşince idare ettik. Bence asıl sınavımızı Amerika karşısında vereceğiz. Amerika Milli Takımı bizi hem oynatacak hem de eksiklerimizi gösterecek bir takım.
İlk yarı boyunca en dikkat çeken oyuncu Ozan İpek’ti. Türkiye’nin çizgiye inip en iyi orta yapan oyuncusu yine çok iyi yerlere iyi ortalar yaptı. Fakat bunlara vurmayı akıl edecek oyuncu olmayınca rakip stoperler iyi idman yaptı. Bu ilk yarıda Hiddink’in aklında kalan fazla bir şey olmamıştır.
İkinci yarı oyuna golcü hisleri olan Sercan’ın girmesi ve yapılan ortalara koşuları yapması gol ve pozisyonları getirdi. Hemen sonrasında ikinci ve ebedi golcü Semih de oyuna girince maç koptu. Ozan İpek, Tuncay, Sercan ve Semih öne çıkan oyunculardı.