Hakan Ünsal

Arda ve İlhan

22 Temmuz 2010
DOSTLUK Kupası, oynanan “çıtır” maçlardan sonra takımların ne kadar hazır olduklarının cevabının alınacağı ilk ciddi sınavdı.

Gerçi her iki ekipte de büyük takımın ruhunu sahaya yansıtacak oyuncu eksikliği fazla idi. Ama en kötü tarafından bile yeni transferleri tartmamız açısından önemli bir testti.
Fakat ön plana Alman hakem çıktı. Gösterdiği kartlarla adeta şov yaparken maçın isminin “Dostluk” olduğundan haberi yok gibiydi. Bu hakemi çok aramışlar mı acaba? Alman hakemi görünce biz kendi hakemlerimize laf söylemeyelim. Maç tam bir klasik derbi gibi başladı ve devam etti. Oyuna iyi ve etkili başlayan Galatasaray ama golü yiyen yine G.Saray. G.Saray’ın işi zor olur
Maçta performansı ile öne çıkan oyuncular Arda ve İlhan’dı. İlhan, zamanlaması ve kazandığı topları çabuk, öne doğru oynaması ile Lugano’nun partneri olabilir. Arda’yı zaten anlatmaya gerek yok. Kalırsa yine Galatasaray’ın her şeyi olur. Kırmızı kart sadece Fenerbahçe’nin değil G.Saray’ın da dengesini bozdu. Selçuk atıldıktan sonra maç beklenenin çok dışına çıktı. Galatasaray’ın, oyunun nerdeyse tamamını 10 kişi oynayan rakibi karşısında pozisyon bulmakta zorlanması, oyunun tamamen hakimi olamaması düşündürücü. Tabii ki eksikler var ve daha çok erken. Ama boşa geçen koca sezondan sonra lige başlangıçta hala işlemeyen bir Galatasaray olursa, Rijkaard ve yönetimin işi zor olur.

TRANSFERLER

Stoch: Çabuk bir oyuncu ama sisteme sadık kalma adına etkili bölgeden uzak kalıyor. F.Bahçe’nin Saracoğlu’ndaki maçlarında çok etkili olur. Fakat yeni takımına alışamamış bir görüntüsü vardı.
Mehmet Batdal: Çok kuvvetli bir fiziğe ve iyi bir sol ayağa sahip. Fakat ağır bir forvet ve Galatasaray’ın isteklerine cevap verecek yeterlilikte değil. Baros gibi devamlı arayan ve alan değiştiren bir oyuncu varken işi zor.
Musa: Çok genç ve fikir vermeyen bir oyuncu. Onun da bu kadro içinde gelecek transferleri de düşünürsek yer bulması zor. Bir tek, ‘’gençleri seven!’ Rijkaard, Elano’ya verdiği gibi şans verirse forma bulur.

Yazının Devamını Oku

Kurtarıcı David Villa

30 Haziran 2010
İSPANYOL takımının orta sahası, Dünya’nın en iyi top kontrolüne sahip futbolcularından oluşuyor. Özellikle Xavi ve İniesta müthiş öne pas atabiliyor. Fakat kupada bu oyuncuları etkisiz gördük. Sorun, orta sahadaki fazlalık. Busquets ve Alonso ikilisinin oynaması, İniesta ve Xavi’yi daha öne, yani rakibin kucağına itiyor. Kalabalık içinde bu oyuncuların alan ve zaman bulması zorlaşıyor ve beklenen paslar gelmiyor. Bu bir fazlalık. Takımın öndeki dengesini ve dizlişini bozuyor.
Bir diğer sıkınıtı; kenar oyuncu eksikliği. Problemi şöyle özetleyelim. Büyük favori İspanya’da sağ önde oynayan yok, solda ise forvet David Villa oynuyor. Halbuki kulübede David Silva, Pedro, Juan ve Mata gibi çok yetenekli oyuncular var. Kenarları kullanamadığı için rakibi göbekten geçmek zorunda kalan İspanya çok zorlanıyor. İspanya’nın zaten topa çok sahip olduğunu düşünürsek önde bir fazla olmak takımı da rakip alanda fazla tutar.

DEL TORRES...

Del Bosque’nin formsuz Torres ısrarı da takımı kötü etkileyen bir diğer faktör. İyi geçirmediği sezon sonunda kupada iyi işler yapmak istemesi daha fazla hata yaptırıyor. Bir de David Villa’nın sol kenar oynaması iyice yalnız kalmasına ve etkisiz olmasına sebep oluyor. İspanyol hoca, orta alandaki seçimleri ve Torres ısrarı ile İspanya’nın ipini çeken adam olacak. Fakat onu kurtaran yine David Villa olacak. Dikkatimi çeken bir başka olay David Villa’nın iki maçtır Torres çıktıktan sonra etkili olması.

Eduardo-Ronaldo

Portekiz takımının uzun zamandır mağlup olmaması iyi savunma oyuncuları kadar Kaleci Eduardo sayesinde. İspanya’nın maçta sıkıntı yaşamasının tek nedeni Eduardo’nun müthiş kurtarışları. Fakat gerideki organizasyon ne kadar iyi ise öndeki dağınıklık bir o kadar kötü. Sadece Ronaldo ile hücum düşüncesinin Dünya Kupası’nda sonuç vermesi çok zor. Zaten Ronaldo da ya şut attı, ya da 3 kişiyi geçmeye çalıştı.
Yazının Devamını Oku

Capello’nun kuzuları

19 Haziran 2010
İNGİLİZLER dünyanın en iyi ligine sahipler ama en iyi takım onlarda değil. Hatta ortalama bir milli takımları var.

Premier Lig çok iyi ama başka ülkelerin oyuncularının ligi sürüklüyor olması İngilizleri diğer ülke milli takımlarına hizmet eder hale getiriyor. Hal böyle olunca İngiliz Milli Takımı turnuvalarda sudan çıkmış balık gibi oluyor Dünyanın en iyi teknik adamı da gelse bir şey olmuyor.
İngilizler belki gruptan çıkmayı başarabilir ama bu görüntüleri ile evlerine sadece biraz daha geç giderler. İngiltere Milli Takımı sahada ne çabuk oynamayı ne de agresif oynamayı başarabildi. Birbirleri ile yardımlaşmayı bırakın sanki kimse kimseyi tanımıyor gibi doğru düzgün organize bile olamadılar. O rakibi ısıran İngiliz takımı gitmiş yerine sakin ve kabullenen bir takım gelmiş. Bu açıdan bakınca Capello’nun oldu mu, olmadı mı diye sormak lazım.


 

Yazının Devamını Oku

Hatasız savunma

17 Haziran 2010
BÜTÜN maçlar 100 metrede oynanır ama İspanya maçları 50 metrede oynanır. İspanyollar’ın daha maçın başında ele aldıkları oyunun kontrolü sonrası rakipler önce savunmayı düşünmekten hücum edemez oluyorlar.

Hem sabırlı hem de etkili bir pas trafiği yapabilen İspanyol takımı karşısında çok konsantre savunma yapmak ve hatasız bir maç çıkarmak gerek. Çünkü maçın son dakikasına kadar muhteşem oynasanız bile soyunma odasına mağlup girebilirsiniz.
İspanya takımı için söylenecek çok şey var. “Dünyada kaleciye ihtiyacı olmayan takım hangisidir?” diye sorulacak bir takım olma yolunda İspanyollar. Hatta İspanya maçlarında rakipler daha rahat gelsin diye Casillas’ın kalesini 20 metre öne alalım teklifi bile yapılabilir! Şu bir gerçek ki, İspanyol takımına karşı sadece savunma yaparak maç bitirmek çok zor.
İstisnai durum
Fakat İsviçre maçın tamamını kendi yarı sahasında hatta kendi ceza alanında geçirmesine rağmen inanılmaz savunma yaptı. Tabii bu savunma Dünya Kupası’nın sürprizine sebep olacak kadar iyiydi. Belki maçın tamamında antipatik gelecek kadar savunma yapan İsviçre beğenilmeyebilir. Ama asıl problem, sorun çözebilecek bu kadar ekstra adamlara sahip İspanya’nın eli kolu bağlı çaresiz kalması. İsviçre rakibinin gücünü bildiği için bu tarzı seçti. O zaman İspanya kupanın favorisi ise bu savunmaya da çare bulacak.
Bütün maçlar ve rakipler bu kadar iyi ve hatasız savunma yapabilir mi? Bence hayır. Bu istisnai bir maç olacak. Ama İspanya’nın rakiplerinin ellerine koz geçtiği gerçek. Başlangıç kötü oldu, fakat devamı böyle olmaz. Ben İspanya’nın son 4’e kalacağını düşünüyorum.

Eren’i de kaçırdık

BİZİM oyunculardan Eren Derdiyok çok iyi maç çıkardı. Mesut’tan sonra Eren’in bu performansı, bu oyuncuları kim ve nasıl kaçırdı sorularının daha fazla sorulmasına sebep olacak. Hatta bazılarının sorgulanmasını sağlayacak.

Yazının Devamını Oku

Yıldız adayı Mesut Özil

14 Haziran 2010
ŞİMDİYE kadar kağıt üzerinde olağan favorilerden Arjantin, Fransa, İngiltere ve Almanya’yı seyrettik.

Bunlar içinde Almanya favori gibi oynayan tek takımdı. Birbirleri ile uyumları ile bir Milli Takım olmaktan çıkıp, bir klüp takımı gibi oynayan Almanlar sanki lig maçındaki gibi rahattı.
Öyle ki en önemli oyuncuları Ballack’ın yokluğunu bile hissettirmeyecek kadar Almanvari oynadılar. Hatta benim için dikkat çeken taraf Ballack’sız Alman takımının öne doğru daha hızlı ve çabuk oynadığı oldu. Bunu ofansif organizasyonlardaki fazlalık ve etkide gördük.            
Kupanın favorisi
Bütün bunlar içinde bir oyuncu varki hem Alman Milli Takımı’nın hem de Dünya Kupası’nın yıdızı olmaya aday; Mesut Özil. Yeteneklerini Alman disiplini ile birleştirmeyi beceren Mesut, Ballack’ın erken vedasına sebep olur.
Tabi Khedira’yı unutmamak lazım. Bu iki oyuncunun Alman takımına çok şeyler kattığı ve katacağı ortada. Kısacası Almanya Kupa’nın favorisi olduğunun mesajını en net ve etkili veren takım oldu.
İşin gerçeği favorilerin sıkıcı maçlarından sonra Almanya maçı futbol zevkimizi tatmin etti ve Dünya Kupası’nı izlediğimizi hissettirdi.           

Grella sıradan

Bizimkilere gelince... Bizde olan Lucas Neill ve G.Saray’a olma ihtimali olan Grella sahadaydı. Lucas’ın Mesut, Klose, Podolski ve Müller’den oluşan forvetler karşısında etkisiz kaldığı, Grella’nın ise sıradan bir oyuncu olduğunu gördük. Kewell hala ortada yok. Avustralya zaten uzaktan gelmişti. Dönüş yolları uzun olduğu için şimdi yola çıksalar ancak eve giderler.

Yazının Devamını Oku

Barbekü güzel olurdu!

27 Mayıs 2010
AMERİKA’daki en kötü stadı bulup Milli Takımı oynatan kimse tebrik etmek lazım. Adı ile özdeşleşmiş bir stattı. Amerikalı ailelerin haftasonu piknik yaptıkları yerde biz maç oynadık. Hatta maçtan sonra yan taraftaki alanda barbekü daha güzel olurdu.

Çek maçına çıkan kadrodan sonra Kuzey İrlanda karşısında oynayan oyuncuları düşününce Guus Hiddink’in elinde ciddi anlamda iyi bir kadro olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki daha oynamamış ve sakat olup gelemeyenler de var. Hiddink kendisinin oluşturduğu bu rüzgarı arkasına iyi alabilirse çok iyi bir takım ortaya çıkarır. Fakat bir başka gerçek de var ki, o da Arda, Emre gibi farklı özellikleri olan oyuncular sahada olmayınca zorlanıyor ve zevk vermiyoruz. Zaten bu oyuncular girdikten sonra bambaşka bir takım olduk.
Rakibin zayıf olması bizim oyunumuzu da etkiledi. Biz enteresan takımız. Rakibin kalitesine göre reaksiyon veren ve performansını artıran bir anlayışımız var. Bu anlayış iyi takımlara karşı işimize yararken Kuzey İrlanda gibi takımlara karşı ayak uydurma şeklinde ortaya çıkıyor.

Asıl sınav Amerika ile...

İrlanda karşısında sıcak, stat ve rakibin zayıflığı birleşince idare ettik. Bence asıl sınavımızı Amerika karşısında vereceğiz. Amerika Milli Takımı bizi hem oynatacak hem de eksiklerimizi gösterecek bir takım.
İlk yarı boyunca en dikkat çeken oyuncu Ozan İpek’ti. Türkiye’nin çizgiye inip en iyi orta yapan oyuncusu yine çok iyi yerlere iyi ortalar yaptı. Fakat bunlara vurmayı akıl edecek oyuncu olmayınca rakip stoperler iyi idman yaptı. Bu ilk yarıda Hiddink’in aklında kalan fazla bir şey olmamıştır.
İkinci yarı oyuna golcü hisleri olan Sercan’ın girmesi ve yapılan ortalara koşuları yapması gol ve pozisyonları getirdi. Hemen sonrasında ikinci ve ebedi golcü Semih de oyuna girince maç koptu. Ozan İpek, Tuncay, Sercan ve Semih öne çıkan oyunculardı.

Yazının Devamını Oku

Umut var ama...

23 Mayıs 2010
HİDDİNK ne yapacak merak ediyorum. Acaba kendisine belli bir kadro belirleyip hep o oyuncularla mı devam edecek yoksa dönemsel olarak form yakalamış oyuncularla formda bir Milli Takım mı tercih edecek. Önemli oyunculara sahip bir takımımız var. Fakat bazı oyuncular küskün, bazıları sakat. Hiddink objektif bir yaklaşımla ve kimseyi dinlemeden bu oyuncuların formuna bakarak karar verirse elinde ne kadar ekstra bir oyuncu kadrosu olduğunu görür.

Bizim oyun içindeki en büyük hatamız çok aceleci olmamız. Hemen her topu pozisyon olması gerekir gibi oynuyoruz. Pas sabrı olan bir ekip değiliz. Sanki fazla pas yapmak ayıp gibi düşünüyoruz. Bu yanımızı geliştirirsek zaten top kazanma azmi üst seviyede olan oyuncularımızla oyunun daha fazla hakimi oluruz.
Hiddink’in çözmesi gereken bir başka sıkıntı ise öne geçene kadar futbolun bütün istediklerini yapan ve sonucu alan ama sonrasında düşüşe geçen bir oyuncu grubumuzun olması. Millilerimizin Hiddink ile çıktığı ilk maçtaki çok istekli ve agresif oyunları ilerisi için umut verici. Fakat burada önemli olan şu. Yeni hocanın gözüne girmek için mi böyle oynayacağız, yoksa zaten hep mi böyle mi olacağız. Bunun cevabını da ileride bulacağız.

Mesajları alan oldu mu?

ARDA’nın maçların bitmesi ile kafa olarak rahatladığı ve futbolu özlediği baştan aşağı belli. Sezon başındaki gibi istekli ve etkiliydi. Sadece Arda değil. Sabri’de benzer şekilde farklılığını gösterdi. Ya Nihat. Ligin sonlarına doğru ancak ‘’Asker’den dönen’’ tecrübeli oyuncu önümüzdeki sezon Beşiktaş’ın en iyisi olacak. Emre Belözoğlu ise kaldığı yerden devam ediyor. Sezonu zorunlu izinli geçiren Servet’in oyunundaki mesajları alan oldu mu acaba. Oynayan birçok oyuncumuzun iyi işler yaptığını söylemek lazım. Sadece Emre Güngör’ün iki sezondur devam eden şanssızlığı sürüyor. Ama bu hatanın Emre’nin, Milli Takımın başlangıç stoperi olmasını engelleyeceğini sanmıyorum.

Emektarlara en güzel veda

BENİM için maçtan daha çok Okan Buruk ve Emre Aşık’ın vedaları güzeldi. Bu süper jesti düşünen, emek harcayan ve hayata geçiren herkese teşekkür ederim. İki önemli oyuncuya verilebilecek en güzel hediye ve onları onore edecek en iyi davranış bu vedadır. Umarım Futbol Federasyonu’nun bu davranışı herkese örnek olur.
Bu kadar güzel görüntünün yanında hüzün de vardı. Antrenör Fatih Eser’in vefatı yeni başlangıçlara start alan ay yıldızlı ekibimizi üzen bir gelişmeydi. Mekanın Cennet olsun Hocam.
Yazının Devamını Oku

Bu şampiyonluk, en önemli şampiyonluk

17 Mayıs 2010
BURSASPOR maça çıkarken sanki ligin 20. haftasındaki bir karşılaşmaya çıkıyor gibiydi. Ne kadar çok şampiyonluk telaffuz edilse de herkesin içten içe bildiği ve söyleyemediği kocaman bir “olmaz” vardı. Bu sahadaki oyuncuda da seyircide de etkisini göstermişti. Batalla’nın golü Trabzon’un golüyle birleşince “olmaz”, “acaba”ya dönüştü.
Fakat iki farkı bulduktan sonra olay tamamen Saracoğlu’na döndü Bursasporlular için. Tüm Türkiye artık sadece Fenerbahçe’yi izliyordu. Bursalı taraftarlar skoru almanın rahatlığı ile İstanbul’dan gelecek Trabzonspor müjdesini bekler haldeydi. İkinci yarı Bursasporlu oyuncular maçı kazandıklarından emin olmanın rahatlığıyla oynadı.

Sonuna kadar haketti

Dakikalar, Bursaspor’un şampiyonluğunu ilan etmek için birer birer azalırken ve Atatürk Stadı bunun sessizliğine bürünürken gelen son düdük, “Çılgınca sevinmeye ve tarihe geçmeye başlayın” diyordu.
Bursaspor, Türk Futbol Tarihi’nin en önemli şampiyonluğuna ulaştı. Bu şampiyonluğu sonuna kadar da hak etti. Sezon başından beri ortaya koydukları oyun ve mücadele ile taraflı tarafsız kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde bu şampiyonluk yeşil beyazdı.
Ertuğrul Hoca başta olmak üzere tüm Bursalı futbolcuları, camialarını tebrik ediyorum.
Yazının Devamını Oku