Hakan Ünsal

Zemine yakışmadı

15 Ekim 2011
TRABZONSPOR, yenilediği ve Şampiyonlar Ligi’nde oynayan bir takıma yakışan zemini ile aynı paralellikte bir oyun oynayamadı.

Bordo mavililerin ilk yarım saatte, bırakın oyuna hakim olmayı, oyunun içine bile girememesinin ana sebebi, Ankaragücü orta sahasının kalabalıklığı ve istekli oyunuydu. Buna Trabzonspor’un yaşadığı sıkıntılar da katkıda bulundu. Golü yemeye kadar giden bu sıkıntıları şöyle özetlemek mümkün:

1- Startı veren ve vitesi yükselten Colman-Zokora ikilisinin baskıda verimli olamaması sonucu topa sahip olunamadı.

2- Adrian ve Pawel’in olmaları gereken yerin uzağında, orta sahaya kadar gelip top almaları ve pozisyonun uzağında kalmaları.

3- Cech’in olmaması sonucu sol tarafın sadece Volkan’ın üzerinden etkin hale getirilmeye çalışılması, ama olmaması.

4- Burak’ın serbest ve geriden geldiğinde çok daha etkin, çok daha tehlikeli olduğu ispatlı iken, en önde ve stoperlerin kucağında oynaması.

‘DAVET’E İCABET

* MAÇTA Ankaragücü’nün attığı gollerden sonra gösterdiği reaksiyon Trabzonspor’u oyuna davet etti. Gollerden hemen sonra oyun değişmeye ve bordo mavililler lehine dönmeye başladı. Fakat oyunun dönmesinde baş aktör Trabzonspor’dan daha çok Ankaragücü’nün attığı golü koruma düşüncesi ile rakibi kendi ceza alanına daha yakın ve kolay davet etmiş olmasıydı. Gol öncesinde Pawel’i, Adrian’ı, Volkan’ı hatta Burak’ı kaleden uzak tutan Ankaragücü, skoru koruma düşüncesini farklı yorumlayınca golleri yemesi kaçınılmaz oldu.

KAZANDI AMA...

Yazının Devamını Oku

Ancak bu kadar olur

8 Ekim 2011
MİLLİ Takımımız eldeki fizik olarak en sağlam ve form olarak en iyi durumdaki oyunculardan oluşan bir 11’le çıktı.

Bu durumda sahaya  çıkabilecek en iyi kadro ancak bu kadar olurdu. E bir de Mesut gibi fenomen bir oyuncunun olmaması millilere bir Türk yardımı oldu. Ama mantalite ve sistem farkı kendini ortaya koydu.

DÖRT PAS İKİ GOL

Alman takımının attığı 2 golde toplam pas sayısı 4. Neuer’in iki golün başlangıcındaki uzun paslarıyla başlayan atakları, verilen final pasları ile bitiren Alman takımı neden önlem alınması ve durdurulması zor bir takım olduğunun cevabını verdi.

ALMANYA MESUT

Alman Milli Takımı’nın çok adamla sahamıza geldiği ve çok pas yaptığı anlarda yaşadığı en büyük sıkıntı Mesut gibi son pası atabilecek adam eksikliğiydi. Mesut’un yokluğunda gol pozisyonu üretmede sıkıntı yaşayacağı belli olan Alman takımını 2 pasla geldiği kontraatak golü rahatlattı. Mesut oynamış olsa Almanya maçı daha ilk yarıda bitirirdi.

EMRE OLMAYINCA

Milli Takımımız’ın maçın genelinde kendi alanından çıkamamasının, oyuna hakim olamamasının yani mahkum oynamasının sebebi Emre Belözoğlu’nun yokluğudur. Kalitemizi ortaya çıkarabilecek yegane oyuncunun yokluğu kötü oyunumuzun ana sebebiydi.

SIKINTIMIZ VAR

Yazının Devamını Oku

İlklerin maçı

3 Ekim 2011
GALATASARAY’ın Arena’da nasıl oynadığını yada nasıl oynayacağını görmüştük.

Deplasmanda neler olacağının cevabını birini İstanbul’da oynadığı, diğerinde eksik kaldığı maçlardan dolayı görememiştik. Dolayısıyla  deplasmandaki Galatasaray’ı gördüğümüz ilk maçtı.

TAŞLAR OTURUYOR...

Galatasaray’da her geçen hafta sistemin bir parçası yerini bulmaya devam ediyor. Bu buluşmaların sonucu oyundaki gelişim sonuca daha fazla etki  ediyor. Neler bu değişimin sebebi;
ìUjfalusi’nin defansın göbeğinde oynamaya başlaması ile defansı dengeli  ve sakin hale getirmesi.
îMelo’nun oyunu iyi başlatması ve gelen rakibi ilk karşılayan olması  sonucu defansın çok rahatlatması.
ïSelçuk’un hücum bölgesindeki pas dağılımında etkin rol alması ve duran  topları sonuca direkt etki etmesi.
ñEngin’in düzelen imajı ile birlikte paralel giden oyun anlayışının orta sahaya yardımı ile topa hakim olunması.

ÇABUK HÜCUM VE KAZIM

Yazının Devamını Oku

Fransız kaldı

28 Eylül 2011
TRABZONSPOR’un erken oynanan maçta Inter’in galibiyetini de hesaba katarak maça sakin başlama düşüncesi Lille takımının oyuna etkili başlamasına sebep oldu.

Trabzonspor’un maçın başında bu denli baskı yemesi ve oyunu bu kadar kabul etmesi ilk çeyrekte son buldu. Fakat maçın dengelendiği anlar aslında oyunun dengesinin Lille lehine döndüğü anlardı. Maçın geneline bakınca Trabzonspor’un oynadığı oyunun karşılığı olarak yenilmemesi iyi sonuç.

TAKTİK INTER’DEN

Trabzonspor’un oyun anlayışı, Inter maçının oyun anlayışının tekrarı gibiydi.Tabii üstüne koymak zorunda olduğundan çabuk hücum yapma isteği de vardı. Ama bu sadece istek boyutunda kaldı. Çünkü;
1-Alanzinho aldığı topları ya kaptırdı, ya yana ya da geriye oynayarak atakları bitirdi.
2-Henrique önde zaman zaman top tutsa da yeterli yardımı alamayınca hep geri oynadı.
3-Zokora ve Colman oyunu başlatabilecekleri zamanı ve alanı bulamayınca Trabzon hapsoldu.
4-Lille defansı önde oynadı ama Trabzonspor bunu avantaja çevirecek çabuklukta oynamadı.

BURAK OLSAYDI

Yazının Devamını Oku

Kaplumbağa hızı

27 Eylül 2011
G.saray’ın sistemi,oyuncu seçimi gibi sorunları hallolacak problemler.

Ama asıl halledilmesi gereken ve Galatasaray’ın en çarpıcı eksiği inanılmaz yavaş ve durarak yapılan hatta yapılmayan hücumlar. Galatasaray orta sahası yakalanan çabuk hücumlarda top kimin ayağında ise kaderine terk ediyor. Pozisyona girmek adına bırakın sürpriz bir koşu yapmayı, gol atmak isteğini gösteren bir hareket bile nadir oluyor.
· Sonuç: Pozisyona üretkenliği sınırlanan ve beklenen adam üzerine sonuçlanan ataklar.
· Çözüm: Madem yeterince destek yok o zaman direkt ikinci bir forvet oyuncusu.
G.Saray bu sorununu çözerse gol ortalamasını ve oyunu yukarılara çeker.

Riera tamam ama

Riera’nın oynadığı ya da oyunda kaldığı sürece Galatasaray’da yaptığı işler benim için hep olumlu. Fizik açısından hala açığı olsa da kalitesi, topları akılcı ve doğru seçimlerle kullanması Galatasaray’ın oyununa artı katıyor. Kısaca sol kanat sıkıntısı ileriki haftalarda olmaz. Kazım ise uzatmaları oynayan ikinci baharını yaşayan bir futbolcu havasında. Kuvvetli ve yetenekli olması tamam da kullanamadıktan sonra bir önemi yok. Oyun disiplinine çok uyduğunu söylemek mümkün değil.

Evet ama yetmez

Galatasaray maçın başındaki bölüm hariç etkili oynarken;

Yazının Devamını Oku

Umutsuz taraftar

25 Eylül 2011
INTER maçı sonrası yaşanan büyük coşkunun devamında gelen hayal kırıklığının boyutunun ne olduğunu, şehir takımı Trabzon seyircisinin maça gelmemesinden anlayın.

Umut’ları tükenmiş ve çabuk pes etmiş bu görüntünün sebebi sonuçlar kadar yapılan transferlerin sonuç vermemesi de denilebilir. Trabzonspor taraftarının Umut’u artık Toulouse’da.

Şeffaf orta saha

ZOKORA, Sapara, Alanzinho ve Volkan’dan oluşan bir orta sahanın biraz iyi top yapan Karabük karşısında sadece görüntü olarak orada bulunması, rakibin çok kolay defans ve kaleci ile karşı karşıya kalmasına sebep oldu. Alanzinho ve Volkan ne öne pozisyona destek vermede ne de geriye yardımda varlar. Zokora ve Sapara ise rakibe refakat ya da seyir pozisyonunda olunca Karabükspor en rahat, en etkili maç başlangıçlarından birini yaptı.

Alışık olmayınca...

KARABÜKSPOR o kadar rahattı ki defans bloğunu neredeyse orta saha çizgisine kurdu. Trabzon deplasmanına gelen hiçbir takım bu kadar önde oynamadığı için olsa gerek, Trabzon hücumcuları ilk yarı hazırlıksız yakalandı. Bu kadar önde oynamanın davetkar tarafını fazlaca ofsayta düşerek değerlendiremeyen Burak yine de Trabzon’un maçta yaptığı iyi ne varsa hepsinin içindeydi. Daha doğrusu Burak iyiyse Trabzon farklı, Burak yoksa Trabzon kayıp.

Tolga ve Burak

MAÇIN yıldızı elbette ki Burak Yılmaz. Ama Trabzon’un maçın başında problem yaşadığı ve oyundan kopabileceği anlarda hep Tolga vardı. Tolga’yı hayranlıkla izliyorum. Bir kaleci hiç beklemediği ve hazırlıksız yakalandığı anda aldığı kaleyi bu kadar mı iyi korur. Kaldı ki kaleciler oynadıkça form tutar. Ama Tolga neredeyse oynama ihtimali sıfır iken şimdi ligin en formda kalecisi oldu.

Cernat ve Emenike’cik

Yazının Devamını Oku

Seyirlik defans

23 Eylül 2011
CARVALHAL’ın çıkardığı kadronun defans bloğu 3 stoperden kuruluydu ama yenilen golde Bangoura ve İbrahim’in birbirleriyle yarışırcasına topa vurmasını sadece seyrettiler. Golün haricinde, duran toplarda da Bursalı oyuncuların toplara vurmasına müsade ettiler. 3 stoperle rakibe bu kadar rahat vurdurursan problemi başka yerde aramamak lazım.

3 TOP LAZIM

BEŞİKTAŞ’ın kadro kalitesinin iyi olduğu bir gerçek. Fakat bir başka gerçek de Quaresma, Simao ve Fernandes’e birer tane top verilmesi gerektiği. Bu 3 oyuncu da topla oynama özellikleri iyi olduğu için kontrolün kendilerinde olmasını istiyor. Pas yapıp alan kat etmek yerine, top sürerek rakip alana gitme tercihi hem oyunu yavaşlatıyor hem de diğer futbolcuları oyundan düşürüyor. Sonuç;Baskı yiyince hata yapan ve pozisyon yiyen Beşiktaş.

KIRMIZI ŞANS

CARVALHAL ve Beşiktaş’ın yardımına Bagoura yetişti. Kırmızı sonrası Carvalhal doğru hamle ile Egemen’in muhtemel bir kırmızı kart görmesini önlemekle kalmadı; Mustafa ile daha ofansif bir kadro yapıya döndü. Fakat Edu’nun hazır olmaması, Beşiktaşlı oyuncuların bireysel olarak fazlaca topla oynamaları ve organize Bursa takımı sonucun alınmasını geciktirdi.

EKSİK KİM?

MAÇIN büyük bölümünü eksik rakibi karşısında oynayan ama pozisyona giremeyen Beşiktaş’ta, Carvalhal’ın tek forvet oynayan Tagoe’yi 4 defans adamıyla savunmak yerine defanstan bir eksiltip Holosko’yu daha erken oyuna almaması belki de mağlubiyete sebep olacaktı.

ÇETE ÇÖKTÜ

CARVALHAL maçta topu birbirlerine vermeyen ve takımın hızını kesen Fernades ve Simao’yu kenara alarak Beşiktaş’a hız kazandırırken, Quaresma’nın atılması takımın kendine gelmesini ve risk almasını sağladı. Kısacası Carvalhal’in doğru hamlesine Quaresma yardımı, maçı Beşiktaş’a çevirdi. Bu da Portekiz Çetesi’nin iflasıdır.
Yazının Devamını Oku

Değişiyor ama eksik

22 Eylül 2011
KARABÜKSPOR deplasmanı başlangıçta G.Saray’da bir-iki ufak eksikle taşların yerine oturmaya başladığının ortaya çıktığı bir maçtı. İlki, sistemin en efektif derecede yarar sağlayacak şekle dönmüş olmasıydı. İkincisi ve önemlisi takımın kaptanının bant takmanın ötesinde hakkını veren bir oyuncu olan Ujfalusi’de olmasıydı. Üçüncüsü,
bunların oyuna iyi yansımaya başlamasıydı. Takımın daha iyi olmasını sağlayacak ve eksik olarak gördüğüm nokta ise Elmander’in yanında Baros’un olması gerektiği. Yaşanan bu değişimin etkilerini anlamaya başlayacağımız dakikalarda devreye giren Muslera her şeyi başka bir boyuta taşıdı.
Muslera’nın yaptığı hareket faul ama hakemin kırmızı kart tercihi bariz gol şansındansa tartışılır. Oynadığı 3 maç sonunda yaptığı iki önemli ve büyük hatanın sonucu G.Saray’ın bu sefer mağlup olmaması Muslera’nın şansı.

KALECİ DAMGASI

G.Saray için çok manidar bir durum var ortada. Oynadığı 3 maçın hepsinin sonucuna direkt etki edenler kaleciler oldu. Daha ilginci Muslera, G.Saray aleyhine işler yaparken rakip kaleci Ahmet Şahin de lehte bir hata ile öne çıktı.
Kırmızı kart sonrası Riera’nın kenara alınması G.Saray’ın eksik oyununa daha fazla bir darbe oldu. Sol kenarda Sercan’dan daha etkili ve kaliteli bir Riera’nın getireceği toplar Elmander’e en azından kenar ortası gelmesini sağlardı. Maçın başlangıcı nasıl Elmander’lik ise maçın ikinci yarısı da o kadar Baros’luktu.
G.Saray ilk iki haftada sistemden dolayı oynadığı ve etkili olamadığı önde tek forvet oyununu bu sefer mecburiyetten oynadı. Eksik değilken bile etkili olamayan G.Saray kırmızı kart sonrası maçı beraberliğe bağlamaya çalıştı. Maçı düşündüğü şekilde idare ederken düşünmediği uzaktan atılan şut, G.Saray’ı iyice demoralize etti.

ALIŞKIN OLMAYINCA

G.Saraylı oyuncularda hem 3 günde bir maç oynamanın, hem de neredeyse maçın tamamını 10 kişi ile oynamak zorunda kalmanın sonucu yorgunluk baş gösterdi. Fakat maçın hikayesine bakınca G.Saray’ın Karabük deplasmanından 1 puanla ayrılması kötü değil, hatta iyi bile. Fakat ortaya çıkan resme bakarsak bizim oyuncularımızın bu kısa maç periyoduna alışması zaman alacak.

BİR İYİ, BİR KÖTÜ...

G.Saray için eksik bile olsa genel görüntü itibari ile bu kadar mahkum oynaması kötü olarak gözükürken, çift forvete döndüğü ve nispeten daha iyi oynaması ilerisi için hem bir fikir vermesi hemde sonuç alınması açısından olumluydu.
Yazının Devamını Oku