Maça iyi başlamak, istekli başlamak hatta baskılı başlamak önemlidir. Ama, Galatasaray’ın yaptığı gibi direkt sonucu alacak sertlikte ve şiddette bu işi yapmak farklı özellikler ister. Böyle bir başlangıç için de ekstrem işlerin olması gerekiyordu. Mesela;
1- Dünya’nın en iyi hocası Mourinho’nun tribünde olması.
2- Şampiyonlar Ligi’nde Schalke’yi geçip çeyrek finale çıkması.
3- Eldeki çok etkili gol silahlarını hedefe yani kaleye yakın oynatması.
Aslında maçın ilk 10 dakikası ve sonrasının hikayesi Galatasaray’ı nefis özetleyen bir görüntü. Sarı kırmızılı ekip öyle bir takım ki 10 dakikada işi bitirecek kadar önemli ve etkili ayaklara sahipken sonrasında maçı beraberliğe getirebilecek kadar da sıkıntılı ve dengesiz bir defansa sahip. Ne zaman defans az hata yapan yapıya kavuşur işte o zaman Galatasaray sadece Türkiye de değil Avrupa’da da yenilmesi zor bir ekip olur. Ama 10 kişi oynayan ve kaleye gelmekte zorlanan rakipten bile gol yiyebilen bir defans ile bu sene Galatasaray’ın Avrupa’da işi zor. Tabi Jose Mourinho’nun tribünde olmasının etkisi de küçümsenmeyecek kadar önemli.
BELKİ de Galatasaray’ın tarihinin en özel sayfalarında yeri olan takımdır Real Madrid... İstanbul’da oynanan ve 2-0 geriden gelinerek kazanılan maç, sadece Galatasaray ile Ali Sami Yen Stadı’nın değil, Real Madrid’in taraftarlarının da hafızalarına kazınmıştır. Roberto Carlos, o gün yerle bir olurken Fatih Akyel diye bir genç ‘üzerinden’ geçmişti.
Ali Sami Yen, tarihi bir maça tanıklık ederken, o gün tribünde olanlar kendilerinden geçmişti. Sadece o da değil... Belki de Real Madrid’in en güçlü kadrolarından biri olan Figo’lu, Roberto Carlos’lu kadroya karşı oynanan Süper Kupa final maçı, Galatasaray taraftarı ve camiası için büyük bir mutluluk vesilesi olmuştu. Real Madrid cephesinde derin yaralar açmıştı.
HEDEF AYNI YOL FARKLI
SONUÇ itibariyle her iki takım da geçmişinde çok önemli ve nefis maçlar oynadı. Her iki taraf da bu maçlardan güzel hatıralar ile yollarına devam etti. Galatasaray elbette o zamanki Galatasaray değil...
Ama farklı bir tarz ve farklı bir yoldan aynı başarıyı yakalama, hatta geçme hesapları yapıyor. G.Saray’da çok şey değişti. Hoca değişti, oyuncular değişti ve stat değişti. Şimdi şartlar çok farklı ve bu farklılık içinden G.Saray kendine küçük de olsa avantaj olabilecek detayları arıyor.
HIZLI VE GÜÇLÜ GERİ DÖNÜŞ
GEÇMİŞTEN günümüze değişen şartlar, takımlar ve pozisyonlar bu çeyrek final maçını daha değişik bir konuma getirmiştir. Bugün Real Madrid daha güçlü ve daha etkin bir takım olmuşken, Galatasaray çok ara verdiği Avrupa Arenası’na çok hızlı, güçlü bir geri dönüş yapmıştır.
İlk maçtan istediğini almış ve en güçlü yönü hızlı hücumları kullanmak için kendi alanında kalabalık kalan Schalke. Fakat Schalke dengeli ve sabırlı bir başlangıç yaptı aynı zamanda.
Hedefine ilk ulaşan takım attığı golle Schalke olunca avantajı yakaladığını düşünerek kendi alanında daha fazla kalmayı tercih etti. Golü bulup kendi alanına iyice gömülen Schalke’yi sahaya gömen ise Altındirek Hamit’ti.
SEBEPLER...
İLK yarıda maçta Galatasaray’ın bariz anlamda oyun üstünlüğü vardı. Geri düşse de bu üstünlüğü sağlayan;
1-Maç içinde oyun disiplininden kopmamak.
2-Her saniye pas yapmaktan vazgeçmemek.
3-90 dakika geri çekilmeden önde oynamak.
İkinci yarıda ise düşen tempo ve yorulan Galatasaray’ın açıklarını iyi değerlendiren Gençlerbirliği vardı. Özellikle ilk yarı çok iyi oynayan Eboue’nin kanadını iyi kullandılar. Galatasaray ikinci yarının başından itibaren yavaş yavaş eriyen buz kütlesi gibiydi. Dakikalar geçtikçe oyundan koptu.
DEĞİŞMEYEN TABELA
İLK yarının tamamında Galatasaray adına tempo, mücadele, istek ve pozisyon üretkenliği çok iyiydi. Geçen seneyi hatırlatan heyecan ve arzuya sahne olan ilk yarıda tek eksik olan skor tabelasının değişmemiş olmasıydı. İşte herşeyi değiştiren de bu değişmeyen tabela oldu.
1- Gençlerbirliği bu kadar pozisyon vermesine rağmen gol yemeyince maçta kalmayı başardı.
2- Galatasaray ilk yarıda çok iyi tempo yaptı ve ikinci yarıda oyundan düşmeye başladı.
3- İlk yarıda fark olup bitecek maç tam bir atmayana atarlar klasiği haline döndü.
4- Burak kaçırılmayacak kadar kolay pozisyonları gol yapamayınca kazanmak şansa kaldı.
OLMAYAN PENALTI
Tamam hoca cezalı iyi de koşmayı, mücadeleyi ve isteği bu kadar pasifize eden bu ceza olamaz. Her maçta da hakem ile bir polemik yaşanıp galeyana gelinmez. Galatasaray’ın maça kötü başlaması ve sonradan dahil olmasının birkaç sebebi var.
- Burak sağ kanatta oynamaz, oynarsa kendi sıfır, rakip ihya olur.
- Sneijder önde Drogba’ya yakın oynamalı yoksa sıradan olur.
- Melo artık bu takımda oynamaz, oynarsa düzen bozulur.
Özellikle Melo takım oyunundan uzak, yanındaki Selçuk’un kimyasını bozan, gereksiz yere stoperlerin işini yapmaya kalkan ama öne de etkisi olmayan bir halde artık. Nasılsa sezon sonu yokum diye kafasına göre takılıyor.
BU SİSTEMLE OLMAZ
G.SARAY, Drogba transferi ile önemli bir açığını kapattı. Ama Sneijder transferi ile kaliteyi ama beraberinde sıkıntıyı da aldı. Sebebi, Sneijder’in gelişi ile sistemini değişme mecburiyeti. Fatih Hoca, Sneijder’e yer açmak istiyor ama diğer taraftan takım savunmasının zayıflamasından korktuğu için sistemi bozuyor. Doğal olarak bozulan sadece sistem olmuyor. Burak sağ kenar oynamak zorunda kalınca yok oluyor. Sneijder geriye yardım etmesi gerektiği için öne destek veremiyor. Bu olumsuzlukların tetiklemesi genele yayılıyor ve çok etkili oynaması gereken takım beklenenin altında oynuyor.
3’LÜYE DÖNMEK ZORUNDA
Neydi bu taktik? Öncelikle kendi alanında ve orta sahada kalabalık olarak G.Saray’a alan ve düşünme fırsatı vermemek. Sonrasında ise Cuper’in Galatasaray’ı asıl bozan hamlesi... Çift forvetten biri olan Hasan Kabze’yi top rakipte iken Selçuk ile yakın oynatarak başlangıç noktasına arıza vermek. Yine aynı anlayış ve aynı saha dizilişi ile çıkan Orduspor’da ilk maça nazaran değişen tek “bir şey” vardı. O da çok fazla “bir şey” yapmalarına gerek kalmamasıydı. İlk gol zaten hediyeydi. İkinci golde de ilki kadar olmasa da yine bir ikram vardı. Kısacası çok emek harcamadan kolay goller buldu ki Orduspor, “Maçı ilk yarıda bitirdim” diye düşündü.
G.Saray’ın hücum hattında çok iyi bir karışım var. Çabuk ve süratli bir Burak, tecrübeli ve fizik gücü iyi bir Drogba ile yeteneki ve organizatör bir Sneijder. Bu üçlüyü daha etkili hale getirmenin yolu orta sahanın çabuk ve öne oynaması.
İşte burada tek sıkıntı Hamit... Bir kanat oyuncusu olmasını beklemiyorum ama ayağında topu fazla tutması oyunun yavaşlamasına, rakibin toparlanmasına ve forvetlerin seçeneklerinin azalmasına sebep oluyor.
KALİTENİN GÖSTERİSİ
SNEIJDER olması gereken yerde oynamaya başlayınca kalitesini ve etkisini oyuna koymaya başladı. Orduspor maçı Sneijder’in Galatasaray’daki gerçek manadaki ilk maçı oldu.
Drogba’nın oyun görüşü, gücünü kullanma kalitesi ve çevresini oynatma becerisi mükemmel. Ama bu maçta benim en çok beğendiğim oyuncu Amrabat oldu. Burak Yılmaz ayrı bir övgüyü hak ediyor. Artık Türkiye’yi aşan oyunu ve golcülüğü ile Avrupa’nın ilgisini fazlasıyla çekecektir.
ARENA’DA NE GÖRDÜK?
Dany’de Schalke maçındaki hatasının stresini.
Galatasaray’ın bulduğu gol ve pozisyonlarda bazen kaliteli bir 10 numaraya bazen de birinci sınıf bir forvete dönüşen Drogba müthiş bir ofansif oyun zekası ortaya koydu. Sakinliğine eklediği oyun görüşü ve liderliği müthişti. Sadece hücum hattına zenginlik katmakla kalmadı...
1- Sneijder de devreye girdi ve oyunu yönlendirip ara paslar atmaya başladı.
2- Burak hedef adam olmadan serbest oynayınca potansiyelini ortaya koydu.
Öyle bir ilk yarıydı ki G.Saray turu garantileyebilir ama diğer taraftan turu kaybedebilirdi. Sarı kırmızılıların maç boyunca 3 önemli sıkıntısı vardı.
1- Sağ kenarda Farfan müthiş oynadı ve ataklar hep burdan geldi.
2- Duran toplarda Schalke’nin hep tehlike oluşturdu ve etkili oldu.
3- Dany-Semih bireysel hatalar yaparak ciddi pozisyonlar verdirdi.
ASIL GERÇEK...
Oyunu tamamen rakip alana yığan, topa daha fazla hakim olan ve devamlı gol arayan taraftı. Buraya kadar olan benzerliklere eşlik eden ise gol pozisyonu ve gol atmadaki sıkıntı idi. Akhisar savunması Galatasaray’ın forvetleri Burak ve Umut’a şunu anlattı...
1- ìKaliteli oyuncularsınız ama yoğun savunma içinde varlığınız belirginsizleşiyor.
2- Kaleye olan mesafe kısalınca ve rakip baskısı olunca özellikleriniz kayboluyor.
3- Dar alanda hızınızı kullanamayınca ya uzaktan şut ya da geri pas yapıyorsunuz.
4- Sıkı savunma içinde sorun yaşayınca farklı bir üretkenlik içine giremiyorsunuz.
TOP SEVDASI
GALATASARAY’ın genel anlamda bir başka sıkıntısı ise topla oynama. Evet topa sahip olmak ve kullanmak teknik adamların ve futbolun vazgeçilmezidir. Ne kadar topa hakimsen oyuna ve rakibe de o kadar hakimsindir. Fakat bu Galatasaray’da farklı bir şekilde sahaya yansıyor. Çünkü herkes topla oynamayı seviyor.