Galatasaray’ın son zamanların en iştahlı ve en etkili başlangıçlarından birini yapmış olmasının sebeplerinden biri de bu gazdır zaten. Oyunculardaki maçı kazanma isteği gazını kaçıran ise gelen gol oldu ve oyun temposu düşüşe geçti. Galatasaray özellikle içeride oynayacağı maçlarda iki sebepten dolayı baskılı ve önde oynamak zorunda.
1-Drogba ve Sneijder gibi önemli oyunculardan verim almak istiyorsa.
2-Tek forvetli sistemde pozisyon üretmek ve goller atmak istiyorsa.
SNEİJDER KATKILI
GALATASARAY içeride baskı kurduğu maçlarda bu baskının paralelinde pozisyon üretmekte sıkıntı yaşıyor. Bunun da iki ana nedeni var.
1-Burak ve Umut’un oyun stillerinin tek forvet beklentilerine cevap verememesi.
2-Sıkı savunma arasında iş yapacak ya da final pasları atacak oyuncu eksikliği.
Rüzgar iyi oyunu, Bursaspor pozisyon bulmayı engelledi. Seyirci ise maçtaki heyecanı yüksek tutmaya çalıştı. G.Saray’ın hücum gücünü iyi bilen Bursaspor defansı kendi eksiklerini de hesaba katarak orta sahası ile beraber geniş bir savunma hattı kurdu. Bu defans kurgusu ilk yarım saat işe yaradı ve az hata yaparak golü de getirdi. Fakat oyun disiplini ve güçlü rakip hatayı affetmez. Galatasaray önde olmanın verdiği rahatlıkla üstüne gelen Bursaspor’u en zayıf olduğu anda önde yakaladı ve cezayı kesti. Beraberlik golü maça tempoyu ve heyecanı kazandıran önemli bir andı.
BURAK’I UNUTMA YANLIŞLIĞI
İKİNCİ yarı daha farklı bir Bursaspor, dolayısıyla başka bir oyun vardı sahada. Bursaspor ilk yarının tersine Galatasaray’ın üstüne risk alarak gelirken, dikkat çeken ise Galatasaray’ın arkada alan bırakan ve önde oynayan Bursaspor defansını zorlayamamış olmasıydı. Galatasaray aşağı, yukarı her maçtaki gibi topun hakimi ama aynı oranda oyunun hakimi olamayan görüntüsünü sürdürdü. Son 45 dakika bir anlamda kilitlenen oyun sonrası hocaların müdahelesine sahne oldu.
1-Sneijder, Amrabat ve Aydın değişiklikleri bariz şekilde kazanma hamlesi iken Burak’ın tercih edilmemiş olması da yanlıştı.
2-Bursa tarafında ise Ferdinand sonucu garantiye alma, Tuncay ise aynı zamanda kazanma isteğini ortaya koyuyordu.
3-Bu değişimler ikinci yarıda var olan tempoya katkı sağladı ama sonuca etkisi olmadı.
BİR YANI EKSİK ASLAN
1-Galatasaray güçlü orta saha ve iyi forvetlere sahip olmasına rağmen, bu oyuncuları daha etkin hale getirecek kanat oyuncularının eksikliğini yaşadı.
BEŞİKTAŞ’ın önemli eksiklerinin olması Samet Hoca’yı farklı tercih ve oyun anlayışına itti. Siyah beyazlı takım eksiklerini kapatmak için kendi sahasında savaşan bir görüntü ortaya koydu. Bu tarz aslında G.Saray’a sıkıntı yaşatan bir anlayıştı. Galatasaray ise, Sneijder sarsıntısından sonra normale dönen bir takım reaksiyonu ile beklenen iç saha başlangıcını yaptı. Galatasaray’ın problem yaşamasını engelleyen, Beşiktaş’ın ise bütün planlarını altüst eden erken gelen gol oldu.
Beşiktaş, kendi alanında kalıp, kazanılan toplarla çok iyi yaptığı hızlı hücumları denedi. Fakat bunu ilk yarıda sadece 1 defa gerçekleştirdikleri pozisyonda Hilbert topu dışarı attı. Beşiktaş bu eksikleri ile zaten farklı bir oyunu oynayamazdı. Beşiktaş kadrosu tamamen Fernandes’in kalitesi ve aklına bakar şekilde oynamaya çalıştı ama Fernandes, fizik ve mantalite olarak hazır değildi. G.Saray orta sahada zaten etkin ve güçlü bir takım olduğu için Beşiktaş’ın tek beklentisini de bitirdi. Beşiktaş ‘Kapan-kazan-hızlan’ anlayışını sahaya yeteri kadar uygulayamadı. Şu bir gerçek ki, sahadaki iki takım arasında kalite ve güç farkı vardı. Ama Galatasaray, lehine olan kalite-güç farkını yeterince sahaya yansıtamadı.
MELO VE GÜVEN SORUNU..
İKİNCİ yarı ise bambaşka bir havada oynandı. Beşiktaş’ın ikinci yarının hemen başında gelen golünün tetiklediği Sneijder ve Dentinho değişikliklerini izleyecek iken devreye giren Melo her şeyi değiştiren adam oldu. Melo’nun bu kırmızısı bardağı taşıran damla oldu. Bundan sonra Türkiye kariyeri olmaz ama Galatasaray’da forma bulmaya ne kadar devam edecek göreceğiz. Yekta’nın hak ettiği formayı alması en doğru iş olacaktır.
Kırmızı kart sonrası ise yapılan hamleler tersine döndü. Samet Hoca gol için hücumcuları alırken, Fatih Hoca skoru korumak için hücumcuları çıkardı. İşlerin yolunda olmadığının bir başka kanıtı Fatih Hoca’nın yaptığı bu değişiklikler... Geçen sezon İnönü’de oynanan maçta Fatih Hoca kötü oynayan ve baskı yiyen takımına forvet oyuncuları alarak oyunu dengelerken, şimdi korumak için kendi sahasında hücum oyuncularını çıkarıyor. Çünkü takımı iyi oynamıyor ve takımına güvenemiyor.
RİERA-SABRİ KATKISI...
RIERA, fizik kalitesi oynadığı bölgenin ihtiyacını karşılayamasa da teknik kapasitesi, zekası ve tecrübesi ile iyi işler yapıyor. Attığı gol iyi oyununun karşılığı olarak performansına yakıştı. Sıkıntılı bir bölgede önemli bir ihtiyacı karşılamış olması büyük bir kazanç. Ama uzun vadeli düşünürsek hedefi olan bir takım için yeterli değil. Fakat dalga geçilen, önem verilmeyen, kenara atılan Sabri’nin ortaya koyduğu performans takdire şayan. Bravo Sabri ‘Reyiz’.
WESLEY Sneijder’in G.Saray’da yapacağı değişiklik sistemde olacak. O da ileri uçta gerçekleşecek. Otomatik olarak, öndeki iki forvetten biri değişecek. Çünkü şu an itibariyle Galatasaray’ın defanstaki oyuncu profili üçlü bir hücum gücü ya da orta sahaya uygun değil. Eğer Sneijder, ceza sahasına yakın oynamazsa, klasik bir orta alan kurgusuyla sahaya çıkılırsa, bu geçen sezon başında Galatasaray’ın pozisyon üretmekte zorlandığı durumu tekrar yaşatabilir. Tek forvetli dönemde durum öyleydi. Ceza sahasında çoğlayıp, pozisyon üretilemiyordu.
Ama Ujfalusi döner, oynamaya başlar, Melo eski bildiğimiz Melo olursa o zaman Galatasaray daha hücum takımı olur ve 4-3-3’e dönebilir. Şu an için bu büyük risk olur. Çünkü dörtlü orta sahayla bile oynarken, savunmada zorlanıyorlar. Ujfalusi dönmeden, riske girilemez. Ama bu değişime mecburlar ve bu elbet olacak. O da önde olacak. Serbest, zaman zaman Burak’ın yanında, zaman zaman arkasında göreceğiz Sneijder’i...
KALEYE ASLA UZAK OYNAMAMALI
YABANCI sınırlamasında problem olmadığı sürece, Burak formda olduğu taktirde Sneijder, Elmander’i keser. Tam tersi durumda, yani Elmander formda olursa, Burak’ı keser... Ama şu bir gerçek ki, bundan sonra Galatasaray tek forvetle oynayacak. Çünkü Sneijder, klasik bir forvet değil. Sneijder’i sahaya çıktığı zaman sağ kanatta, sol kanatta, forvet arkasında göreceğiz. En büyük handikabı, uzun zamandır forma giymiyor oluşu. Bu açığı da kapatacaktır. Sneijder kaleye uzak oynarsa, takımdaki sıkıntı devam eder. G.Saray’ın oyunu rakip yarı sahada tutması gerekir. Sneijder, kapalı oyunları açabilecek, kilit bir oyuncu.
ALACAĞI PARA KONUŞULMAMALI
SNEİJDER ilk maçlarda sonradan oyuna dahil olur. Fizik kalitesinin ne durumda olduğu gerçekten çok önemli. Oynadıkça verimi artacaktır.
G.Saray’dan çok önemli bir para kazanacak. Sneijder kalitesinde, yaşında, klasında bir oyuncu getirecekseniz, bu paraları gözden çıkartmak zorundasınız. Melo’nun ücretinin yanında Sneijder’in alacağı para bence konuşulmamalı bile.
Bütün kamp sanki Sneijder’e hazırlık dönemi gibi geçti. Geçen sezonun şampiyonu ve ilk yarının lideri değilmiş gibi garip bir yok sayılma ve incinme içinde kalan G.Saraylı futbolcular, bundan sonra Hollandalı’ya -geldiği takdirde- soğuk davransalar da haksız sayılmazlar. Taraftarların bilmesi ve kimsenin unutmaması gereken tek şey; şu anda bu futbolcular gerçek, Sneijder yalan.
ÇİLEK BEKLERKEN PASTADAN OLMAK
ÇİLEK beklerken pastayı kaybetmeyin... Kasımpaşa karşısında ilk yarıda farkındalığını gösteren tek oyuncu Sabri’ydi.O da uzun zamandır formaya olan özlemi ve tekrar formayı alma isteği ile göze battı. Diğer bütün oyuncularda yeni bir başlangıçın emaresi yoktu. Hele ikinci yarı tam bir dağılma olarak yansıdı bu iş sahaya. Sadece oyuncular değil, kulübede de aynı sıkıntı var. Fatih Hoca’daki durağanlık doğal olarak kulübeden sahaya aksediyor. Hoca ihtiyaç beklerken zorunlu bir izdivaç olacak bu iş. Galatasaray Yönetimi’nin bu işi öyle ya da böyle bitirmesi lazım, yoksa Sneijder G.Saray’ı bitirecek.
EN KÖTÜ G.SARAY’DI
ŞİMDİ Galatasaray’ın eksikleri Eboue ve Amrabat gündeme gelecektir. İyi de onlar varken de fark eden bir şey yoktu. Böyle savunan ve sıkı oynayan bir takıma karşı G.Saray bu sezon hep sorun yaşadı, yaşayacak. Çünkü ekstrası yok. Melo sıradan oynuyor, Selçuk kaleye uzak kalıyor, Emre kenarda kapanda, Hamit bu tarz rakibin oyuncusu değil, Burak kalabalık defansta kayboluyor, Elmander bu düzensizlik içinde şaşkın kalıyor. En önemlisi de geçen seneki iştah, açlık ve hırsla oynamıyorlar. İkinci yarıdaki Galatasaray şimdiye kadarki en kötü Galatasaray’dı. Bu sonuçtan sonra Sneijder sesleri artar ve tavizler verilip transfer yapılır...
Kasımpaşa’da hücum hattı çok renkli ve etkili olmasına rağmen, oyunu rakip kaleden uzak oynamanın verdiği beklentinin altında bir oyun var. Bence ligin ciddi anlamda etkili ve varyasyonel oyuncularına sahipler. Kaldı ki, attıkları goller kaleye uzak olmasına rağmen kalite ve estetik doluydu.
TRABZONSPOR’un problemi ne hoca ne de oyun anlayışı. Hatta oyuncular bile değil. Çünkü oyuncuların kalitesi ve yetenekleri ancak bu kadarına izin veriyor. Asıl sorun takımın her geçen sene zayıflayan, eriyen kadrosuna müdahele etmeyen, etse de yanlış transferler ile işi iyice kötüleştiren yönetim.
Trabzonspor yönetimi, yakaladığı çok iyi kadroyu korumak hatta daha iyi hale getirmek varken elden giden oyuncuların yerini dolduramadı. Oyuncular ayrılabilir ama yönetimlerin işi takviye yapmak hatta daha iyisini almaktır. Trabzonspor yakaladığı çok iyi kadroyu bir daha 10 yıl bulamaz.
Geleceği de kaybettİler
Trabzonspor 1995 ve 2011 yıllarında Fenerbahçe ile yaşadığı şampiyonluk yarışının sonunda hep kaybeden taraf oldu. Fakat sorun yarışı kaybetmenin ötesinde gelecek yılların kaybedilmesi oldu. Bordo mavili ekip şampiyonlukların kaybedilmesinin devamında yaşadığı yıkım ve moral bozukluğu ile baş edemedi ve bunun sonucu dağılan kadro oldu.
En güçlü bölge kale ve defans
Bugün itibari ile yaşanan sıkıntının altında bu sebep var. Bordo mavili ekibin yarışın dışında ya da yarışa dahil edilmemesi eldeki kadro sebebi ile... En güçlü ve özverili bölge kale ile defans. Trabzonspor’un Türkiye’nin en iyi kalecilerinden 2 tanesine sahip olması en büyük avantaj. Bunu Tolga ve Onur’ adeta tek başlarına kazandırdıkları maçlara bakınca anlarsınız. Defans ise Giray’ın savaşcı ruhu ile ayakta kalmaya çalışıyor. Fakat sonrası yok diyebiliriz. Orta sahada Zokora artık tempoyu ve devamlı oynamayı kaldıramıyor. Yanında öne doğru oynayacak, oyunu yönlendirecek bir lider olmayınca Trabzonspor kısır bir orta alana sahip oluyor. Kenarlarda kağıt üstünde iyi diyebileceğimiz oyuncular var ama kağıttan sahaya yansımıyor.
Forvete takviye şart
Forvet ise sıradan. Henrique, Halil ve oynamayan Janko ihtiyacı karşılamanın çok ötesinde. Süper Lig’de şampiyonluk istiyorsan, forvetin icraat yapacak. Trabzonspor’un durumuna bakınca forvetlerin bir katkısının olmadığı gerçek. O yüzden olmazsa olmaz forvet transferidir öncelik. Sonra orta alana bir oyuncu alınırsa Trabzonspor bir kademe daha çıtasını yükselterek beklenene yaklaşır. Ama hedef her sene şampiyonluk kovalayan bir takımsa onun için yeniden başlamak ve ekibi yeniden kurmak gerekecek. Çünkü iyi oyuncuları bir araya getirmek zaman ve para ile alakalı. Artı her zaman transferler uyumlu da olmuyor. İyi oyuncular, iyi hoca, iyi sitem ve iyi yönetim olması lazım. Bunların bir araya gelmesi, en azından birkaç yıl sürer. Yani Trabzonspor’un ne kadar büyük bir fırsatı kaçırdığı ya da harcadığını anlayın. Hem de 2 kere...
SÜPER Lig’in ilk yarısının son haftası patlayan istifa bombası, Fenerbahçe adına her şeyin yeniden yazılması anlamına geliyordu. Çünkü Aykut Kocaman dönüşü olmayan bir yola girdi. Artık birçok şey Fenerbahçe adına değişti. Ligin ikinci yarısı bütün takımlar için ayrı Fenerbahçe ve Aykut Kocaman için ayrı geçecek. Gözler eskisinden daha çok Fenerbahçe’de olacak. Her an patlamaya hazır taraftar tepkisi, küçük artçılar bekliyor. Aykut Hoca ve Fenerbahçe için artık sadece kazanmak değil, aynı zamanda taraftarı memnun edecek oyun şart.
SORU İŞARETLERİ OLUŞTU
FAKAT istifa kararından geri dönüş çok tehlikeli ve daha kötüye gidecek bir dönemin başlangıcı olabilir. Bu geri dönüş her ne kadar yönetim-oyuncu ısrarı ile olsa da, etkisi sahaya zor yansır. Öyle ya; Madem Aykut Hoca bu kadar değerli ve vazgeçilmezdi, neden ilk yarı boyunca sahada bu gösterilmedi. Oyuncular bu tarz durumlarda bir sahiplenme-kenetlenme duygusu içinde hareket ederler. Dışarıya bir mesaj ve birliktelik görüntüsüdür bu. Ama sahaya genelde yansımaz. Çünkü biten ya da monotonlaşan duygular ve sistem bu gidiş gelişlerle düzelmez. Aykut Hoca’nın oyuncuları ya da camiayı nasıl heyecanlandıracağını merak ediyorum. Veya böyle bir durum oluşabilecek mi?
PRESTİJ VE PUAN KAYBI
ZATEN birbirini tanıyan-tanımış bir topluluğun ‘Haydi yeniden ve daha heyecanlı şekilde tekrar başlayalım’ demesi, neredeyse imkansızdır. Taraftarın zaten tavrı belli iken, oynanacak maçlar artık daha stresli ve her şeye gebe hale dönecek. Ligin ilk yarısında önce Emre Belözoğlu kaybını telafi edemeyen, üstüne de Alex gibi bir lider oyuncuyu apar topar gönderen Fenerbahçe için sorunlar o zaman başlamıştı. Fenerbahçe’ye bir ruh, bir oyun karakteri katan Emre’nin yerine Mehmet-Meireles ikilisi 30 milyon Euro maliyetle transfer edildi. Sonuç; hala Emre etkisi yok. Diğer taraftan Alex’in hiç hoş olmayan gönderiliş şekli ve zamanı Fenerbahçe’ye sadece prestij değil aynı zamanda ciddi puan kayıpları yaşattı.
DÖNÜŞ ETKİLİ OLUR MU?
FAKAT Emre ve Alex’in gönderilmesi taraftarı üzse de asıl tepki, oynanan ve değişmeyen oyun anlayışı idi. Değişim ve gelişim sözü veren Aykut Kocaman bunun yerine dönüşüm ve gerileme ortaya koydu. Emre ve Alex’in üstüne oyunlar da tatmin edici olmayınca süreç istifa ile sonuçlandı. Şimdi ise bir geri dönüş var. Ama bu geri dönüşün ne kadar süreli ve ne denli etkili olduğunu bize zaman gösterecek.
İHTİYAÇ TRANSFER DEĞİL
DÜNYANIN neresinde olursa olsun bir yıl önce küme düşmekten son maçta ve diğer rakibinin yediği gollerle kurtulan bir takım, ertesi yıl ligin zirvesine ortak oluyorsa, bu başlı başına bir başarı hikayesidir. Antalyaspor hem kendi hem de Türk futbol tarihinin en ilginç geri dönüşlerinden birini yaparak sıralamada dipten zirveye çıkıp, ilk yarının sürpriz takımı oldu. Aynı zamanda başarılı etiketini de hak etti.
Önemli değişimler yaşandı
ASLINDA normal olmayan ve futbolda üçüncü dünya ülkelerinde yaşanabilecek bir gelişimi seyrediyoruz. Çünkü Antalyaspor, geçen sezonki kadrosundan değişimler yaşayarak bu sezona girdi. Normal olan, kadrosu hatırı sayılır derecede değişen Antalyaspor gibi bir takımın problem yaşamasıdır. Ama bırakın problem yaşamayı, Antalyaspor ilk yarı boyunca rüzgarın sert estiği yukarılarda yer aldı. Kırmızı beyazlıların bu başarısında bence 3 önemli faktör var.
Şifo kaldı şifa oldu
ARTIK Antalyaspor ile özdeşleşmeye başlayan Mehmet Özdilek, beklentilerini hangi oyuncuların karşılayacağını çok iyi biliyor. Burada takdir edilmesi gereken diğer taraf da bir önceki sezon son anda düşmekten kurtulan takımın başında yine Şifo’yu tutan yönetim. Bu özgüven ve şans ile yenilenen takım, şimdi zirvede ise bunda yönetimin de payı büyüktür.
NOKTA TRANSFERLER
ÖZELLİKLE Diarra ve Aissati ikilisi en çok dikkat çeken oyuncular oldu. Bunlara tanıdığımız Isaac ve Ömer Şişmanoğlu’nun sürpriz ama önemli katkıları eklenince Antalyaspor ciddi bir çıkış yaptı. Tecrübeli Deniz Barış’a eşlik eden Emre ile önlerinde oynayan Uğur-İbrahim ikilisi hem orta saha hem de defansif görevlerini çok iyi yaptılar. Yani yeniler kadar eskilerin de performansı iyiydi.
BÜYÜKLERİN DÜŞÜŞÜ