Hakan Ünsal

İtalyan savaşı...

3 Ekim 2013
MAÇ İtalya’da, hocalar da İtalyan olunca karşılaşma Serie A maçı gibi oldu. Az pozisyon, çok mücadele ve hata yapanın kaybedeceği bir oyun.

O hataları da Ciellini ve Amrabat yaptı zaten. Mancini’nin G.Saray’a ilk imzası oyun stili oldu. En iyi bildiği tarzı, yani kaliteli defans anlayışını anlatamak için çok zamanı olmasa bile uygulamada iyi yapacak kadro ile çıktı. Tek forvet Drogba’nın arkasında Sneijder ile hem defansif olarak sağlam oynamayı hem de çabuk hücumdan pozisyon bulmayı amaçladı.

MANCİNİ İMZASI...

Mancini Juventus’u iyi analiz etmiş olması yada doğal olarak iyi tanıyor olmasının 2 emaresi vardı sahada.
Birincisi: Juventus’un Pirlo’ya oyunu başlatma fırsatı vermemek için baskı yapamaktı. Onu da Sneijder ile yaptı. Bu tercih de 2 etkili değişikliğe sebep oldu. İlki Pirlo’yu oyundan düşürüp doğal olarak Juventus’u kitlemek, diğeri Sneijder’i olması gereken yerlerde yani rakip yarı alanda kaleye yakın bölgelerde oynamasını sağlamaktı. Sneijder’in kötü oynadı ama maç boyunca yaptığı en iyi iş Pirlo’ya yakın oynayarak etkisiz olmasını sağlamak oldu. Sneijder çıktıktan sonra Pirlo oyunda etkili olmaya başladı.
İkincisi: Genç ve Yetenekli Pogba’yı Juventus ataklarında desteğini kesmekti. Bunu yaparken devreye soktuğu adam Selçuk’tu.

YENİ SAYFA...

Bu oyun anlayışı Şampiyonlar Ligi ve özellikle İtalyan takımlarına karşı doğru tercih. Mancini’nin bilmesi gereken bu anlayışın Türkiye’de çok alıcısının ve etkisinin olmaması. Elbette Mancini de G.Saray’ın gücünü ve kadrosunu düşünerek ligde daha ofansif ve golcü bir takım sahaya sürecektir.Ama Juventus maçının ilk anlattığı ne derseniz, Galatasaray derbilerde zor yenilir. Mancini ile açılan bu yeni sayfanın hikayesi İtalyan gibi savun, İspanyol gibi hücum et olur.

GALİBİYET GİBİ..

Yazının Devamını Oku

Forvetsiz bu kadar...

29 Eylül 2013
Büyük takımlar yaşadıkları ani ve şok edici değişimlere bir tepki göstermek mecburiyetindedir.

Fatih Hoca’nın beklenmedik ayrılışının saha içine olumsuz yansıması pek beklenesi bir durum değildi. Ama takımın nasıl bir reaksiyon ortaya koyacağı da merak konusuydu. İlk yarım saat geçtiğinde değişimin 2 farklı şekilde yansıdığı görüldü.
Bir, genel performans.
İki, bireysel tepki.
Takımın genel olarak mücadele ve isteği icra olduğu için iyiydi. Ama ilk yarıdaki asıl fark ciddiyet ve konsantrasyondu. Bireysel olarak değişime olumlu tepki verenler de vardı. Bunların başında Engin ve çıkan Sneijder’di. Bruma’yı dışarıda tutuyorum çünkü sahada tutulamayan bir adamdı. Sürati ve o hız içerisindeki topa hakimiyeti müthişti. Tek eksiği olarak görünen son vuruşları iyi yapmaya başaladığında harika bir oyuncu olacak. Sneijder’in sakatlanması ve çıkması G.Saray’ın aslında olması gereken diziliş ve sistemle oynamasını sağladı. İki kenarda çabuk ve top taşıyan oyuncu olması. Oyunu hızlandırmak ve olmayan kanat akımlarına işlevsellik kazandırmak adına önemliydi.

BRUMA!..İLK yarı ve aslında maçın genelindeki tek sıkıntı Burak’ın artık gol atamamanın verdiği stresle maçı koparacağı pozisyonları yapamamasıydı. Burak ve Bruma ilk yarıda maçı bitirip 2. yarıyı şova çevirebilirlerdi. İki devre arasındaki en büyük fark ise Bruma idi. İlk yarıdaki bütün G.Saray atakları ve organizasyonları ile pozisyonlarında başlangıç noktası Bruma’ydı. Orta sahada top alıp yüzünü kaleye dönüp taşıdığı topları 2. yarıda yapamayınca G.Saray durdu. Fakat asıl darbe rakipten değil kaptan Selçuk’tan geldi. Atılması kabusa final gibiydi. G.Saray’ın bu sezon ve bu maçta yaptığı puan kayıplarının sebebi forvetlerinin formsuzluğu. Burak’ın isteği ama gol vuruşlarını yapamaması ve Drogba’nın ilk kez bu kadar kötü oynamasının çözüme kavuşması gerek.

MAÇIN İYİSİ

Sürat çabukluk ve göz zevki veren Bruma.

Yazının Devamını Oku

Anlamsız tepki...

23 Eylül 2013
İNSANIN aklı almıyor. Son yılların en iyi lig başlangıcını yapmış, oynadığı oyunla herkesin takdirini kazanmanın ötesine geçerek, en önemli şampiyonluk adayı olmuş bir takımın seyircisi daha ligin başında nasıl böyle bir olaya sebep olur inanmak zor.

Üstelik son dakika ve rakip oyuncu Melo oyundan atılmış. Ha diyebilirler ki hakemin kararları. İyi de Galatasaray’a da sorsanız onlar da hakemden şikayet eder. Kaldı ki hakem bence sahaya girecek, ortalığı kırıp dökecek kadar ne yaptı? Ben bunu tamamen futbol dışı sebeplere bağlıyorum. Polise karşı içlerinde yaşattıkları tepkinin dışa vurumu oldu bu. Ama her ne sebeple olursa olsun burası futbol sahası ve bu tarz olaylar sadece bunu yapanlara kaybettirir. Dolayısı ile Beşiktaş takımı sahada kaybetmiştir ve bu telafi edilir. Ama asıl kaybeden Beşiktaş seyircisidir. Alacakları ceza iyi giden takımlarına ciddi bir darbedir ve telafisi zor olacaktır.
Zor olsa da sahaya dönersek ligimizin en iştahlı, en dirençli ve istekli oyununu oynayan Beşiktaş’a karşı yapılacak en akıllı iş topa hakim olmak ve önde baskı yapmaktı. Çünkü topa hakim olarak Beşiktaş’ı hem koşturarak yormak devamında önde baskı yaparak panik yapacak Sivok-Escude ikilisine hata yaptırmak ana felsefe idi. Galatasaray bunu maçın başında yaptı. Fakat ritüel haline gelmeye başlayan iyi oynarken gol yeme işi yine sekmedi. Golün moralini arkasına alan Beşiktaş’ta özellikle savunmada kazanılan toplar sonrası kontra atakların hızı ve çabukluğu etkileyiciydi. Bir tarafta ismi, kariyeri, aldığı ücreti daha fazla olan Sneijder, diğer tarafta zekası, yetenekleri ile Fernandes. Hangisi takımı için sahada fazla işler yapıyor cevabı çok net.
Beşiktaş’ın bu seneki en iyi transferi Tolga. Sadece iyi bir kaleci değil aynı zamanda çok karakterli bir oyuncu. Var olan saygınlığını iyi oyun ve düzgün duruşu ile kazanan, Beşiktaş’ın çok önemli eksiğini kapatan Tolga kalitesine yakışmayan bir gol yese de bu sene çok maç kazandırır.

İLK DEFA...

BEŞİKTAŞ defansı bu sene ilk defa kaliteli ve tehlikeli bir forvet hattına karşı oynadı. Bu aynı zamanda Sivok-Escude ikilisini test etme açısından önemliydi. Galatasaray maçında kadar oynadığı maçlarda kendilerini zorlayan olmayınca az hata yapan ve skor olarak önde oynamanın rahatlığını yaşayan Beşiktaş defansının ne olduğunu da gördük aynı zamanda. Ben hala iddia ediyorum ki Sivok’un oynadığı Beşiktaş kolay maçlarda kazanır ama kritik maçlarda kaybe-
der.

NEDEN KAZANDI....

1-Beşiktaş’a kendi silahı mücadele ile cevap verdiği için.

Yazının Devamını Oku

Yazık....

18 Eylül 2013
G.SARAY bu sene gerçekten zor bir gruba düştü. Bir de böyle bir gruba Real Madrid-Juventus maçları ile başlamak, olabilecek en kötü senaryoydu.

Fakat Real’deki değişim sonrası bu maç en uygun zaman ve şans olarak karşımıza çıktı. Öyle bir başlangıç yapti ki G.Saray, sahanın her yerindeydi ve yapılması gereken ne varsa yaptı. Rakibin iki önemli kaybı Xabi Alonso ve Mesut’un yokluğunu çok iyi değerlendirdi. Bunu yaparken öndeki baskıyı ve orta sahanın her yerini çok iyi kullandı. İyi paslaşmalar ve oyuna hakim olmanın getirdiği baskı sonucu net pozisyonlar bulundu. İşin üzücü tarafı bu kadar iyi oynarken basit ve kolay gol yemek. Halbuki Real Madrid ne geçen sezonki formunda ne de gücünde. İçeride oynadığın maçta bu kadar net pozisyonları kaçırırsan, makus talihin seni kaçırmaz.

ÖZÜR DİLEYİN

GOLÜ bulana kadar sahada Real Madrid diye bir takım yoktu ama golü bulduktan sonra her şey değişti. Aslında değişen Real Madrid değildi, aybolan morali ile G.Saray idi. Kadroya bile giremeyen sürpriz Dany ve Riera ikilisi beklenenden iyi oynadı. Yenilen ilk golde tabii ki defansın hatası var ama forvet oyuncularının kaçırdığı golleri gördükten sonra defansı suçlamak haksızlık. Kaldı ki Ronaldo ve Di Maria gibi çok süratli iki oyuncuyu maç kopana kadar etkisiz hale getiren de bu defanstı. Forvet golleri atamasın, Melo bariz hata yapsın sonra G.Saray defansı kötü! Bu nedenle hücum oyuncularının defans oynayan arkadaşlarından Özür dilemesi lazım.
MAÇIN bittiği ya da koptuğu an, 2. yarı başında Burak’ın atamadığı pozisyon oldu. Çok net ve kolay durumda yaptığı vuruşla G.Saray’ın maça dönme belki de çevirme şansına da kafa attı. Maç kaybedilir, Real Madrid’e yenilmek de anormal bir durum değildir. Ama bu kadar basit, kolay ve ucuz kaybetmek olmaz.

MAÇIN İYİSİ

Desteğini esirgemeyen Galatasaray Taraftarı.

MAÇIN KÖTÜSÜ

Yeni ama kötü stoper Melo ve Yerden kalkmayan Eboue.

Yazının Devamını Oku

İyi oyun özlemi

14 Eylül 2013
Üst üste iki deplasman, Milli Takım arası derken hatırı sayılır bir zaman geçmişti oyuncular ile taraftarın buluşması için.

Bu özlemin ve lige beklenen başlangıcı yapamamanın verdiği hırs ve istek ilk dakikadan itibaren herşeyiyle hissedildi Arena’da. Tabi bu arzulu başlangıcı sadece “Başlangıç Özlemi”ne bağlamak doğru olmaz. Orta sahadaki köklü değişiklik bu etkili başlangıcın bir parçasıydı. Emre-Engin ve Amrabat üçlüsü çabuk ve hızlı oynama isteği ile Galatasaray’ın ilk çeyrekte maça hakim olmasını sağladı. Ama herşeyi değiştiren yenilen gol oldu. Antalyaspor’un ilk ciddi kontraatağında golü bulması tabelayı değiştirmekten öteye geçerek Galatasaray orta sahasını kilitledi, hatta oyunu dengeledi.
Maç berabere giderken Amrabat-Emre-Engin ile rahat oynayan Galatasaray, mağlup duruma düşünce özellikle bu oyuncuların üzerine baskı olarak geri döndü. Çünkü hem skor olarak önde oynayan hem de direnci artan Antalyaspor kendi alanını daha iyi kapatmaya ve daha dirençli mücadele etmeye başlayınca Galatasaray işlevsiz hale geldi. Bu kilitlenmeyi çözecek adam ise Selçuk’tu ve yoktu. Hoş biraz sıkıntı yaşamanın bir sebebi de Burak’ın normalde çok rahat atacağı golleri atamamasıydı. İkinci yarı alınabilecek bütün riskleri alan Fatih Hoca golü geçte olsa buldu..

Sorunlara Terim etkisiGALATASARAY kadrosu rakibi sürklase edebilecek kadar güçlü bir yapıya sahipken, aynı zamanda karşısında sert ve agresif oynayan bir rakip görünce eli kolu bağlanacak kadar hassas. Fakat bu sene sorun bireysel değil. Takımın ve hocanın havasının iyi olmadığı çok belli. Bu durumu değiştirecek adam Fatih Hoca ama o da öyle bir hamle yaptı ki sorunların daha da derinleşmesini sağladı. Yapılacak tek şey var. Fatih hocanın takıma daha fazla vakit ayırması. Ama o da zamanını Milli Takım ile paylaşmak zorunda!..

MAÇIN İYİSİ

Gol attı, oyunu organize etti, defansa yardım etti. Tita.

MAÇIN KÖTÜSÜ

Kalitesine yakışmayacak goller kaçıran Burak Yılmaz.

Yazının Devamını Oku

Artık ikinciliği düşünme zamanı

11 Eylül 2013
MAÇIN ilk çeyreğine bakınca birbirine denk, ne yapacağı belli olmayan, gol yiyince oyundan kopacak iki ekip gördük.

Rumenlerin seyirci desteği ile istekli bir şekilde üzerimize gelmeleri tribünleri heyecanlandırmaktan öteye gitmedi. Milli Takım’ın kaliteli ayakları ilk çeyrekten sonra kendilerini hissettirmeye başladı. Golü bulduğumuz dakika ve sonrasında Arda’nın liderliğinde orta saha ile forvet arasındaki yakın ve iyi pas alışverişleri maçtaki hakimiyetimizi teyit etti. İlk yarı golü bulmaya ve oyuna hakim olmaya yetecek kadar oynadık.
İkinci yarıda ise daha organize olan, rakip kaleye daha bilinçli ve etkili giden taraf bizdik. Öndeki Burak-Umut ikilisinin baskısına destek veren orta saha hem daha ekonomik hem de oyunu önde oynamayı sağladı. Milli Takım uzun zaman sonra önde baskı kurarak ve dönen toplara hemen baskı yaparak oynadı. Bunun en önemli yansıması ise defansımızın otomatikman kalemizden uzak oynamasıydı.
Bu galibiyet bize sadece moral ve umut sağlamakla kalmadı daha ciddi, daha gerçekci şekilde 2’nciliği düşünmemizi getirdi. Biz herşeyin en iyisini yapsak da yine sadece “biz” yeterli olmuyoruz. Dolayısı ile işimiz zor ama en azından sonuna kadar kovalayacağız. Ve erken havlu atmaktansa heyecanı son ana kadar taşıyacağız. Bakalım futbol bize nasıl bir son hazırlamış...

MAÇIN İYİSİ

Liderlik, kalite ve yetenek eşittir Arda.

MAÇIN KÖTÜSÜ

Sıradan bir takım olan Romanya.

HAKEM:

Yazının Devamını Oku

Yarım hoca yarım oyun...

31 Ağustos 2013
G.Saray’ın sezona beklenenden uzak bir oyunla başlaması Fatih Hoca’nın kenarda olmamasına bağlanabilir.

Ama görüldü ki hoca kenarda iken de değişen birşey yok. Zaten olay bu kadar basit de olamaz. Galatasaray’da endişe verici olan takımın havasının olmaması. Ki bu durum oyundan, bireysel performansa kadar herşeyi etkiliyor. Peki takım neden havasını yakalayamadı. Bence 2 sebebi var.

1- Üst üste 2 sene kazanılan şampiyonluğun rehaveti.
2- Fatih Hoca’nın beklenmedik Milli Takım tercihi.
Fatih Hoca’nın her iki teknik adamlığı yapacağını herkes kabul ediyor ama kimse Galatasaraylı oyuncuların ikiye bölünmüş hocalarına nasıl baktığı kimse merak edip sormuyor. Bu durum oyuncuların kafasında mutlaka ya zaafiyet yada rehavet oluşturacatır. Bunu önümüzdeki haftalar bize gösterecek.

Ne olur Engin....Ya bir adam bu kadar mı kendine ihanet eder. Sen bu kadar yetenekli ol, herkes senin gibi oyuncu arasın ve sen üstelik yerli ol. Engin kendini biraz futbola versin böyle bir dönemde hayatının ve kariyerinin en iyi yıllarını geçirir. Maça gelince. Gelmesek de olur aslında. Geçen hafta da G.Saray kötü oynadı ama karşısında böyle oynamaya mecbur eden, tempolu ve istekli bir Bursa takımı vardı. Eskişehir ise ne o tempoda nede o kalitede idi. Buna rağmen G.Saray’da değişen birşey yok.

Yazının Devamını Oku

Kayseri'de savaşan Kartal...

27 Ağustos 2013
Beşiktaş kalite anlamında ligin en iyisi olmayabilir ama bu ligin mücadele açısından en sert takımı...

Oyuncuların açlığı sahada rakibi ısıran, hırpalayan ve kolay pes etmeyen bir takım ortaya çıkarıyor. Fakat herşeyin tam olması adına eksik parçalar var.
1-Fernandes aklı ve fiziği ile hazır olmalı, maçı yaşamalı.
2-Almeida gitmeyi değil, nasıl daha fazla gol atabileceğini düşünmeli.
3-Sivok önce gol atmayı değil, ‘Nasıl daha az yeriz’ diye çalışmalı.

EĞER İSTERLERSE...

Fernades’in kalitesi için olumlu manada çok şey söylenebilir. Fakat bu kalitesini ne oranda ve ne sıklıkta Beşiktaş’ın hizmetine sunduğu tartışılır. Çünkü isterse ve kafasını verirse tek başına maçı çevirebilir. Tabi burada Biliç’in akıllı davranıp, Fernades’i daha efektif kullanacağı yerde ve adamlarla oynatması lazım.
Almeida ise geldiğinden beri bir “Benim burada ne işim var” demediği kaldı. Bir türlü Beşiktaş’ın havasına giremedi ve beklenen etkiyi ortaya koyamadı. Halbuki müthiş fiziği ve kuvveti ile rakip defanslar için büyük sorun olacak bir forvet. Ama o rakiplerden çok Beşiktaş’a sorun oldu.

Yazının Devamını Oku