Amaç kaleye gitmek değil de, kalene gelmesini engellemekse 5’li tercih olabilir.
Amaç iyisini yapmak değil de,yaptığını iyi göstermekse 5’li defans oynatılabilir.
Ama nereye kadar? Kalende golü gördükten sonra, başka bir planın olmazsa, şaşkın ördek gibi ne yapacağını bilemezsin ve adamlar kendine gelmene izin vermeden seni bitirirler. Prandelli, acaba Sivas’ın renkleri aynı diye, Arsenal’in de gireceği pozisyonları kaçıracağını mı zannetti? Yada,G.Saray’ın atacağı golden sonra maçı koparacağını mı bekledi? Bir teknik adamın, bir önceki maçını nasıl kazandığının ve ne kadar zor geçtiğinin farkında olmaması, üstüne böyle bir maça aynı sistem çıkmasının tek bir tarifi olur. Kötü teknik adam.
ÇAKMA İTALYAN
BUNDAN önceki maçlarda zaten örnekleri var ama, sadece bu maçta bile kötü teknik adamlık örnekleri dolu. Selçuk, böyle bir maçta mı cezalandırılır? Sneijder, ligde defans önü oynar ama Şampiyonlar Ligi’nde paçavra olur. Arsenal karşısına, kanat oyuncuları Veysel-Telles ile çıkarak, Arsenal’le mi yoksa G.Saray’la mı dalga geçiyorsun? Hadi maça başladın ve golü yedin. Hiç mi oyunu okuyamazsın ve gideceği yeri görüp, o anda müdahale etmezsin. Evet, müdahale yaptı ama maç zaten 4 olmuştu. Bizim bildiğimiz, İtalyan teknik adamların takımları iyi defans yapar. O zaman bu işte bir yanlışlık var. Prandelli ya İtalyan değil ya da teknik adam değil.
TRT’deki programımız Stadyum’da, ‘Prandelli kötü hoca’ demiştim. Bu tanımın güncellenmiş hali ise, Prandelli çok kötü hoca. İlk yurtdışı tecrübesinde, G.Saray Prandelli’ye 2 beden büyük geldi. Öyle ki, eleştirdiğimiz Mancini, Prandelli’nin yaptıklarını görünce efsane teknik adam olur.
OLAĞAN MAĞLUBİYET
HER şeye rağmen bu maçlarda başka oynayacak Selçuk’u tercih etmezsen. Orta saha aklıyla oynayan Melo’yu iki stoperin arasında oynatırsan.
Balıkesir deplasmanındaki Yasin tercihini normalleştirecek, hafızalara kazınacak bir sistem ile çıkan İtalyan’ın en büyük şansı rakibiydi. Carlos’un Sivas’ı, her takım için geçerli olan bir potansiyele sahip. Sivas’ı rahat yenip fark da atabilirken, aynı zamanda fark da yiyebilirsin.
Carlos, maçtan önce, ‘G.Saray’ı şaşırtacağız’ demişti ama bence asıl şaşıran Prandelli tercihleri ile kendisi olmuştur. G.Saray’ın bir başka avantajı, kendisi gibi lige iyi başlamayan Sivas takımının durumuydu. Galibiyete ihtiyacının olması, Sivas’ı zaafiyetleri tavan yapan bir hale dönüştürdü.
İLKLERİN MAÇI...
G.SARAY ise,sezon başından beri ilk defa reaksiyon gösterdi. Şimdiye kadar oynanan maçların hiçbirinde, Cimbom ilk yarılarda iyi oynamadı. Sivas maçında ise, ilk yarının sonuna kadar oyunda kalan, mücadeleyi üst seviyeden yapan bir takım gördük. Maçtaki farkın oluşmasının sebebi tam da buydu işte. Peki bu agresif reaksiyonun sebebi neydi.
1.’si, takımın kötü gidişe ‘dur’ deme zamanının geldiğine karar vermesi.
2.’si, Ünal Aysal’ın, görevi bırakma kararının oyuncular üzerindeki etkisi.
TRT’de Ersin Düzen ile birlikte yaptığımız Stadyum programı geçen gece tarihi anlara sahne oldu. Belki de ilk defa bir başkan, seçimde aday olup olmayacağını canlı yayında açıkladı.
Bu gecenin elbette önü ve arkası da var. Sayın Başkan ile 1 saat boyunca sohbet etme imkanı bulduk. Aysal, çok neşeli, esprili, kendinden emin, ne yaptığını bilen, tecrübeli ve bunu hissettiren bir başkan...“İstediğinizi sorabilirseniz” diyerek de o rahatlığını hissettiriyordu.
HERKESİ TACA ATTI
1 saatlik sohbet için de Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Arslan ve Galatasaray muhabiri Ali Naci Küçük’ten yediğim baskıyı futbol hayatımda yemedim. Başkan’ın kararının ne olduğunu bir an önce öğrenmek için çırpınıyorlardı. Benim de beklentim, “devam” edeceği yönündeydi. Başkan herkesi taca attı.
KRİZDE USTA
Program öncesinde devam eden taraftar anketinin sonuçları yüzde 83 oranında Aysal’a destek veriyordu. Sonuçları öğrenince pek renk vermedi ama kararının taraftar üzerindeki etkisinin olumsuz yansıyacağını hissedince üzüldü.
Program öncesi ve programda en fazla üzerinde durduğu nokta ise futboldaki kirlilikti. Ve inanın veda sebeplerinden biri de bunu değiştirmeye gücünün yetmeyecek olmasıydı.
Elinde sağ bek oynayabilecek Veysel-Tarık varken Yasin’i oynatırsan o zaman Sabri ne iş derler. Asıl merak uyandıran,Yasin’in ne ekstra özellikleri var ki bek bolluğunda o bölgede oynuyor. Yok iken tamam ama varken bu işi yaparsan, teknik adamlığın sorgulanır. Üstüne bir de, takımın 2 farklı geride ilk devreyi geride bitirmiş ve soyunma odasından hiçbirşey yokmuş gibi sahaya dönerse kötü teknik adam damgasını yersin.
İKİ İLERİ BİR GERİ
G.SARAY’ın en önemli özelliği rakip yarı alan takımı olması. Bu oyun kültürü olarak alışılmış tarzdan dönüş, problemin kaynağı. Bu özelliğini geri kazanmazsa iki ileri bir geri devam eder. Bu sahaya nasıl yansıyor?
1-Galatasaray orta alanda rakipten dönen topları kazanamıyor ve oyun mesafesi uzuyor.
2-Uzayan mesafeden dolayı hücum hattı ile orta saha oyuncuları arası açılınca uzun top atılıyor.
3-Burak, top almak için kaleden uzaklaşmak yerine devamlı öne koşular yapmak zorunda kalıyor.
4-Geniş alanda, kalabalık rakip orta saha kolay paslarla Galatasaray yarı alanına çabuk geçiyor.
Bir plan, strateji ya da sakinlik yok. Almışız çoskuyu, diplemişiz gazı, karşımızdakini dağıtmakla duvara toslamak arasındaki ince çizgide gider geliriz. Adamlara bakıyorsun, Devler Ligi için çocuk sayılacak 22 yaş ortalaması ile sahadalar; ama sanırsın bu ligin en tecrübelisi gibiler. Neden?
Çünkü bir oyun planları var.
Çünkü bir düzenleri var.
Çünkü oyun mantaliteleri var.
Anderlecht takımının iyi olduğu 3 özelliği vardı.
1-Genç oldukları için çok koşuyorlar.
2-Mücadeleden hiç kaçmıyorlar.
3-Rakibine çok yakın oynuyorlar.
Nasıl bir insan olmalısın ki bir büyük kulübün isminin bile önüne geçebilesin? Nasıl bir hayat yaşamalısın ki renk ayırt etmeksizin insanlar saygı göstersin? Ve bu nasıl sevgidir ki yıllar geçse de azalmadan devam etsin? İşte bunların cevabıdır Metin Oktay. Her zamankinden daha fazla Metin Oktay ruhuna ihtiyacımız var. Mekanın cennet olsun Büyük Kaptan.
Eskişehirspor’un, maçın ilk yarısında rahat ve iyi pas yapamamasının ana sebebi agresiflikten uzak oyunuydu. Mücadele seviyesindeki bu düşüşün sebebi ise yerlerinde olmayan taraftardı.
COŞKUSU OLMAYINCA
Taraftarın çoskusu olmayınca, G.Saray maçın havasına giremedi ama Eskişehir bu durumu akıllıca kullandı. Özellikle, ikinci yarıda baskı kurulduğu bölümde seyircinin etkisinin çok hissedileceği anlarda bu güçten yoksun olduğu maçta Prandelli, takımına hâlâ sahip değil. Lig başlamış ve hatta Devler Ligi kapıya dayanmış olmasına rağmen hâlâ sistem ve kadro kesinleşmiş değil.
PRANDELLİ İKİ SORUNU ÇÖZMELİ
G.SARAY’ın İtalyan teknik adamının 2 önemli problemi halletmesi lazım.
1-Burak Yılmaz, tek forvet olarak oynamamalı.
Belli ki arayış devam ediyor ve bu sürecek. Prandelli, Şampiyonlar Ligi ile ligde iddialı olmak adına, takımını ve oyuncuları tanıyıp en uygun sistemi bulmak için çok kısıtlı zamana sahip olmanın dezavantajı ile kritik kararlar vermek zorunda. Bu yüzden önde arayışlar devam edecek. Ancak, Mancini gibi her maça farklı oyuncularla çıkan bir hoca olmayacaktır. İlk yarı, eksikler ve arayışların etkisinde tatsız ve boşa geçti.
YENİ CEYHUN, YEKTA
PRANDELLİ, Süper Kupa maçında iki kenarda Olcan-Yasin gibi süratli oyuncu tercih etmiş ama bu isimler yardımcı hakem kıvamında kenarda git-gel yapmışlardı. Bursaspor karşısında ise ciddi bir değişimle kanat hücumcuları olmadan başladı. Bruma’yı önde Burak’ın yanına vermesi de öndeki problemi çözmek içindi. Fakat bu tercih, aynı özelliklere sahip oldukları için çok etkili olmadı. Geçen sezon defans problemlerine, Mancini çözümü olan Ceyhun tercihinin benzeri uygulamasını Prandelli, Yekta ile yaptı. Yekta’nın varlığı, Selçuk ve Melo’yu yerinden edince, sorun orta sahada daha da büyüdü.
MUSLERA KADAR.....
GALATASARAY nasıl oynuyor sorusunun cevabının, ’’Muslera’nın iyi olduğu kadardır’’ olması herşeyi açıklıyor...
Takımda uyumsuzluk fazlası ile hissediliyor. Uyum probleminin kaynağı, oyunculardan ziyade Prandelli’nin de takıma hakim olamamasından kaynaklanıyor. İtalyan, özellikle Olcan ve Umut’u daha fazla kullanmalı. Herşeye rağmen, uzun zamandır kazanılamayan bir deplasmandan galip dönmek ileriki haftalar için büyük kazanç.
DROGBA FARKI
BU sezon G.Saray için en büyük sorun, pozisyon üretmek ve gol sayısında olacak. Çünkü, hem kadro hem de beklentiler itibarıyla üretkenliği yüksek olması gereken bir takım Galatasaray. Burak, çok koşan ve iyi niyetli bir oyuncu. Fakat, Burak tek forvet olarak önde oynacaksa, Prandelli sistemi Burak üzerine yeniden inşa etmeli. Eğer bu olmazsa, Galatasaray’ın en çok arayacağı oyuncu Drogba olacak.
Çünkü Gökhan, sağ çizgiyi en optimal şekilde kullanan oyuncu olmasının ötesinde, yokluğunu o bölgenin oyuncusu olmayan iyi niyetli Mustafa ile oynamaya mecbur etti. Bu durum Beşiktaş’ın hücum dengesini ciddi anlamda etkileyen bir problemdi. Gökhan, oynadığında öne top taşıma özelliği le bir taraftan Olcay’ın omuzlarındaki yükün yarısını alan, diğer taraftan Beşiktaş’ı baskıdan kurtaran isimdi. Beşiktaş’ı diğer takımlardan farkı kılan hücum hızı ve çabukluğunda bozulan dengeyi ise toparlayan Demba Ba oldu.
PROBLEM KALİTEDEOĞUZHAN, hem Beşiktaş’ın hem de Türkiye’nin en yetenekli oyuncularından. Fakat o kadar arada bir durumu var ki, eğer yetenekleri düzeyinde oynamazsa Beşiktaş için problem haline dönüşüyor. Çünkü sistemi derinden etkileyecek bir oyuncu ve etkisiz olması, takımdaki hücum ile orta saha düzenini bozuyor.
YÜRÜYEREK OYUN VE HATALAR
BEŞİKTAŞ maçın genelinde mücadele yönünü daha fazla öne çıkararak oynadı. Fakat 2 yanlışı vardı Kartal’ın. İlki bireysel hatalardı. Diğeri ise çok baskı olmamasına rağmen ve orta sahada pas yapma şansı varken, Demba Ba’ya güvenilerek atılan gereksiz uzun toplardı. Beşiktaş’ı bu sezon daha da farklı bir takım haline dönüştürecek olan Demba Ba, Olcay, Gökhan ve Oğuzhan arasındaki uyumun ne çabuklukta ve kalitede sağlanacak olmasında saklı. Bu bağ kurulduğunda, ligin en hızlı, en çabul ve etkili takımını taraflı tarfsız herkes zevkle seyredecek. Bir Premier Lig takımı ve iddialı bir ekip olduğunu göz önünde bulundurursak, Arsenal’in yürüyerek maç oynadığını söyleyebiliriz. Ne oynadığı Premier Lig’in ne de Arsenal’ın kendi temposu yoktu maçta.