Ufuk öldü!

GERÇEK mi? Mümkün mü? İhtimal var mı?

Haberin Devamı

Hayır, değil! Olamaz! Yok!

Ama Ufuk öldü!

* * *

BAZI insanlar vardır ki, dil ucuyla tatmak ne kelime, "ebedi hayat" iksirinden kana kana ve doya doya içtikleri için, onların ölüme karşı bağışıklıkla donandıklarına hükmedilir.

"Hafız’ın kábri olan bahçedeki gül"ü asla ve asla koklamayacakları düşünülür.

İşte, Ufuk Güldemir öyleydi!

Ufuk öldü

* * *

ÖYLEYDİ ve hepimiz umduk ki, canım ciğerim; kardeşim yoldaşım; meslektaşım ülküdaşım Ufuk yukarıdaki "ebedi hayat" iksirini kovayla, küple, damacanayla yuvarladığı için, ölüm denilen ağudan asla zehirlenmeyecektir.

Sandık ki, Azrail kılıç indirmeye yelteneceği an bizimkisi sanki Ece’nin kulübüne; sanki Georgetown’un barına; sanki Levent’in stüdyosuna pür neşe dalıyormuş gibi, tá Afrika kabilesinden bulup getirdiği en ilkel müzik áletiyle yine en sofistike caz ritmini tutturacaktır.

Dolayısıyla da, bu defa "ebedi hayat" notalarıyla baştan çıkacak olan ecel meleği kılıcını kınına sokup, sevgili "hergele"mizin döktürdüğü tempoya ayak uyduracaktır.

Veya, "çokboyutlu insan" tanımının tüm özelliklerini barındıran Güldemir’in káğıda çizdiği tá’lik ve müsenna hát karşısında öyle hayranlığa kapılacaktıktır ki, ödevini unutacaktır.

Yahut, tabu kırıcı medya ihtilalciliğine bir de "laûbai" kıyafetle en ciddi televizyon yorumculuğunu eklemiş Ufuk parmağıyla işaretlediğinde, Azrail kamera arkasına kaçacaktır.

Evet evet, Ufuk ölmez, ölemez ve ölmeyecektir.

* * *

AMA Ufuk Güldemir öldü. Gerçek mi? Mümkün mü? İhtimal var mı?

Son konuşmamızda "sen ölmezsin hergele" dememe rağmen Ufuk yine de öldü.

Aşağı yukarı aynı anda katetmeye başladığımız ve bilhassa da "aynı yolun yolcusu" olduğumuz ve kaldığımız parkurda, bizimkisi "Hafız kabri olan bahçedeki gül"ü kokladı.

Az insanın acısını böylesine derinden hissettim. Az insana bu kadar ağladım.

Onunla yaşanmış o kadar çok ve o kadar yoğun şeyim var ki, ben de öldüm.

* * *

SONRA, pazar gününün onulmaz kederlerinde ve onulmaz hüzünlerinde sayısız ortak fotoğrafımızı karıştırken, sütunda yayınlanan resmi buldum.

Soldan sağa doğru Sedat Ergin, Ufuk Güldemir, Hasan Cemal, ben ve Ayşe Sözeri Cemal, muhtemelen yine Ece’nin barında felekten bir gece çalıyoruz..

Fotoğrafı çekmiş olan Okay Gönensin’e bir de o gece orada hazır bulunmayan Cengiz Çandar ve Stelyo Berberakis eklendiği takdirde, bu, tam kadro "bi-zim ta-kım"dır!

Ve Ufuk öldü ki, "bizim takım" eksildi. Yeri doldurulamayacak "sihirbaz" gitti.

"Ölüm asûde bahar ülkesidir bir rinde / Gönlü her yerde buhurdan gibi tüter".

Ufuk öldü ve sonsuz acısı içimde tütüyor ki, cenneti o "asûde bahar ülkesi" olsun.

Yazarın Tüm Yazıları