Hadi Uluengin: Türkiyelilik

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

‘Türk’ kelimesinin hangi kökenden kaynaklandığı tartışmalıdır, ama tanımı önce Çinliler, ardından da Araplar ve Bizanslılar kullanmıştır. Atalarımızın Tonyukuk yazıtında sözcüğü ilk kez zikretmesi bunların çok sonrasına uzanır.

Her halükarda, etno- coğrafi boyut içeren bu ünvan, tarihte pek sık raslandığı gibi, ‘öteki’ olduğumuz için başkaları tarafından bize verilmiştir.

Zaten İmparatorluğumuz, ‘Ekende yoğ, biçende yoğ / Yiyende ortağ Osmanlı’ diye yakınan Alevi aşiretleri hariç, kendisini asla ‘Türk’ addetmemiştir.

Tüm emperyal sistemler gibi hanedan eksenindeki aidiyeti benimsemiştir.

Dolayısıyla, ‘Türk’ kelimesi modern lugatimize kısa süre önce girmiştir.

Bunda dahi Avrupalıların Dersaadet reformcularını ‘Jön Türk’ sıfatıyla anması belirleyici olmuştur. Sonrayı da etkileyecek etnik yaklaşım ise Yusuf Akçura'nın 1903 tarihli ‘Üç Tarz-ı Siyaset’ makalesinde teorileştirilmiştir.

Öte yandan, ‘Türkiye’ sözcüğü de bizim ülkemizin Frenkçe adıdır. Ecdadımız hep ‘Memalik-i Osmaniye’ demiştir. Nitekim, kelime dilimize yabancı olduğundan Meşrutiyet ve ilk Cumhuriyet döneminde ‘Türkiya’ imlası kullanılmıştır.

Özetlersek, nötr anlamda kullanıldığı olsa bile ‘Türk’ sözcüğü hemen daima bir etnik boyut yansıtmıştır ve Türkiye coğrafyasının ötesine de kapsamıştır.

Kelimelerin tarihsel ve toplumsal etimolojisine bir nebze daha dalalım...

* * *

HATIRLATIRIM, Fransa'da bile yurttaşlar kurucu kavim olan ‘Frank’ (Franc) ünvanını taşımazlar. Ülke isminden kaynaklanan ve Türkçede yanlış tercümeyle Fransız denilen, doğrusu ‘Fransalı’ (Français) olan tanımla adlandırılırlar.

Aynı şey çok daha net olarak, İngiliz, İskoç ve Galyalılardan oluşan Büyük Britanya ahalisi için de geçerlidir. Onların hepsi birden yine coğrafyanın belirlediği ‘Britanyalı’ (British) üst kimliğinde birleşirler.

Hatta, ‘arilik’ oranı çok yüksek Hollanda'da dahi etnisite kokan ‘Hollandalı’ (Hollander) sıfatını aşmak için resmen ‘Felemenkli’ (Nederlander) kelimesi kullanılır ki, böylesine örnekleri zincirleme çoğaltmak kolaydır.

İşte ‘Türkiyelilik’ kavramı da bunlarla benzeşmektedir !

* * *

YUKARIDA tarihçesini açıkladığım ve salı günü de değindiğim gibi, madem ki ‘Türk’ kelimesi etnik çağrışım yapmaktadır ve madem ki ülkemiz insanlarından bir bölümü bundan rahatsızlık duyarak kendilerini ‘Türk’ hissetmemektedir, o takdirde böyle bir handikapı aşmanın yolu atlaslarda evrensel kabul görmüş ‘Türkiye’den yola çıkarak ‘Türkiyeli’ kavramında birleşmektir.

Bu, ‘Fransalı’, ‘Britanyalı’ veya ‘Felemenkli’ olmak gibi bir şeydir ki, nasıl ‘Fransalı’nın içinde Frank, Bröton, Alzaslı; nasıl ‘Britanyalı’nın içinde İngiliz, İskoç, Kelt; nasıl ‘Felemenkli’nin içinde Friz, Flaman varsa ‘Türkiyeli’nin içinde de Türk, Kürt, Ermeni, Boşnak, Rum, zart zurt olacaktır.

Tanım bölücü değil bütünleştirici; ayırımcı değil birleştiricidir !

Çünkü, ‘Türkiyeli’lik farklı aidiyet taleplerini reddetmeyeceğinden ve etnisite yansıtan, en azından bazıları tarafından öyle algılanan ‘Türk’ kelimesini empoze etmeyeceğinden, bu talep sahiplerinin gönüllü beraberliğini bir üst kimlikte; bir ‘yeni yurttaşlık’ sözleşmesinde gerçekleştirecektir.

Lakin, illa kadı kızında kusur arayan ve kelimede yine ‘Türk’ hecesi var diye tatava çıkartanlar olursa, doğrusu, artık onların canı tam cehenneme !

* * *

VE, Kürt sorunun çözümü yalnız ve yalnız ‘Türkiyeli’likten geçmektedir.

Kürtçe TV yayınından veya Güneydoğu'ya ekonomik yatırımdan değil....

Bilelim ki, ancak birer tamamlayıcı unsur olabilecek bu atılımlar Kürtlere ‘Türklük’ yerine ‘Türkiyeli’liğin onaylatılması durumunda başarı sağlayabilir.

Kelimelerin esiri değil ülkemiz bütünlüğünün sevdalısı olalım ve böyle bir bütünlüğün ‘Türkiyelilik Sözleşmesi’ gerektirdiğini artık görelim !

Yazarın Tüm Yazıları