“Avrupa’nın tek bir sınırı vardır: demokrasi” Jürgen Habermas
DÜN de aynı soruyla başlamıştım.
Fakat hemen ertesinde, buradaki batı sözcüğüyle güneşin ufukta kaybolduğu ve dünya yuvarlak olduğuna göre de daima izafi olan bir coğrafi yönü kastetmediğimi vurgulamıştım.
Felsefi, beşeri ve siyasi bir değerler bütünü oluşturan Batı’yı kastettiğimi eklemiştim
Ancak dikkat, aslında bu “Batı”nın bile bir “esas coğrafyası” vardır.
Artı, yukarıdaki görecelilik kavramı onun için de geçerlilik taşımaktadır.
* * *
ÖYLEDİR, çünkü her şeyden “Batı”, Avrupa’dır! Yaşlı Kıta’dır! Tartışma götürmez.
Zira tarihi çevrede incelediğimiz takdirde, pırıltısı Eski Yunan’a uzanır.
Zaten de dini İseviliğin helenizasyonu, yani “batılılaşması” temelinde yükselir.
Dili ise aynı kadim lisanda nüve bulur. Ekonomisi de Akdeniz’den Baltık’a tırmanır.
Sosyal coğrafyası da İrlanda Denizi’nde başlar ve en kabadayısı Elbe nehrinde biter. Dolayısıyla, velev ki Avrupa ABD’nin, Kanada’nın veya Şili’nin doğu yönünde kalsın, onların Batılılığı ancak yeni ahalinin yine Eski Kıta muhaciri olmasından kaynaklanır.
Ancak bu “avro-merkezçi” yaklaşım “Batı nedir” sorusunu yine tam cevaplamıyor.
* * *
CEVAPLAMIYOR, çünkü “Batı” tanımını etno?kültürel bir coğrafyayla sınırlamak hem yanıtı eksik bırakıyor, hem de bizzat Kıta sakinlerinin bazıları tarafından kabul görmüyor.
Zira meselâ, 1789 arifesindeki ilk “karşı-devrimci” teorisyen Herder’i veya 1. Savaş ertesindeki “muhafazar devrimci” akımın öncülerinden Spengler veya Jünger’i okursanız, bu çok önemli Alman düşünürlerin Avrupa’yla “Batı” arasına set çektiğini görürsünüz.
Onlar Batı kavramını “aydınlanma”yla özdeşleştirirler. “Hakiki Avrupa” saymazlar.
Nitekim de, bu fikirlerden etkilenen Naziler kendilerini yine “Avrupa kurtarıcısı” ilân etmişlerdir ama, Hitler’in nutuklarında, Rosenberg’in zırvalarında yahut Goebbels’in propagandalarında “Batı” sözcüğü daima küfür, beddua ve aşağılama niyetine kullanılır.
Artı, zaten ne Batı’ya, ne Kıta’ya ait olan Rusya’daki komünist nefreti geçelim, aynı kin Mussolini İtalya’sında da, Franco İspanya’sında da, Salazar Portekiz’inde de vardır.
Hatta düşünün ki bu sonuncu ülke kıtanın en batı ucunda yer almasına rağmen, söz konusu Salazar “biz Batı’nın demokrasi tuzağına düşmeyeceğiz” diye ter ter tepinmiştir.