Mine Kılıç-Editör Sevgili Güzin Abla, Türk Ceza Yasa Tasarısı, kadınları mağdur edecek pek çok düzenleme ile dolu. Köşenizde bu konuya değinmeniz tüm kadınları çok mutlu edecek.
Size gelen mektuplarda ve mail’lerde pek çok tecavüz mağduru kadın olduğunu düşünüyorum. Tecavüzcüsüyle evlendirilen kadınlara ‘‘Mutlu musun?’’ diye sormaya hazırlanan Meclis Alt Komisyonu'ndaki üyeler (ki içlerinde bir tane bile kadın üye yok) için iyi bir yanıt olacaktır.
SEVGİLİ Mine Hanım, bu konu beni de gerçekten çok rahatsız ediyor. Kadınlara verilen hakların giderek ellerinden alındığını görmek beni gerçekten çok ama çok mutsuz ediyor. Türk kadınının geleceği, kızımın ve belki de torunumun geleceği açısından büyük endişe duymaktayım. Dediğiniz gibi ‘‘Güzin Abla’’ köşesinin büyük bir kadın topluluğuna hitap ettiği ve onların nabzını tuttuğu söylenebilir. Bana bu kadınların gerek aile, gerekse toplum içinde çektikleri acılarla ilgili mektuplar geliyor. Tabii kadınların asırlardır en büyük çilesi ve uğradıkları en büyük haksızlık olarak kabul edilebilecek tecavüz sorunları asla bitmek bilmiyor. Öz babaları, öz kardeşleri, amca oğulları, kayınbiraderleri hatta kayınpederleri tarafından tecavüze uğrayan kadınlar sandığınızdan çok daha fazla. Sırf kendisiyle evlensin diye göz diktiği bir kıza tecavüz eden gençlerin de sayısı küçümsenecek gibi değil.
TCK'ya göre, 15 yaşını dolduran bir kızı ‘‘alacağım’’ diye kandırıp kızlığını bozan kimseye 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası veriliyor. Evlenme meydana gelirse dava ve ceza erteleniyor. Yeni yasa tasarısında da tecavüze uğrayan kız ya da kadın tecavüzcüsüyle evliliğe zorlanıyor. Burada amaç ‘‘sözde’’ kadının mağduriyetini önlemek olarak söyleniyor. Çünkü tecavüze uğrayan kadının bir daha evlenme şansı olmadığına, hayatının kaydığına inanılıyor. Oysa korunan yalnızca tecavüzcü.
Ben hiçbir kadın düşünemiyorum ki, kendisine tecavüz etmiş, belki de cinsel ilişkiden ömür boyu korkacak kadar yaralayabilmiş birini koca olarak kabul edebilsin. Bu kadın o erkekten iğrenmiş, nefret etmiştir artık.
Akılları sıra hem erkeği hapisten kurtaracaklar, hem de o genç kız (kendilerine göre bekaretini kaybettiği için kirlenmiş oluyor ya) ya da kadını toplum karşısında temize çıkaracaklar. Bir erkeğin eşi olunca kadın tüm yaşadıklarını unutacak. Ya o kadının dünyası? Ruhsal durumu? Bana ulaşan mektuplara dayanarak söylüyorum, tecavüze uğrayan kadın, o erkeğe aşık bile olsa, o erkek kocası bile olsa, ona karşı artık nefretten başka bir şey duyamaz. Kocaları tarafından tecavüze uğrayan kadınların Batı ülkelerinde haklarını arama, tazminat isteme, boşanma nedeni olarak gösterme gibi hakları olduğu unutulmasın. Bizde ise sanki suç kadınmış gibi, ona bu iğrendiği erkekle bir arada yaşama zorunluluğu getiriliyor.
Biliyorsunuz, yalnız bizde değil, Batı toplumlarında bile kadınların tecavüze uğramalarının suçu hep kadına yüklenir. Bu böyle açık açık söylenmese bile, hep şu büyüklerimizden duyduğumuz cümle kulaklardadır: ‘‘Dişi köpek kuyruk sallamasa... erkek köpek...’’ derler. Suç bir şekilde mutlaka kadınındır. Açık saçık giyinmiştir, fazla makyaj yapmıştır, adama gülümsemiştir, tecavüzü hak etmiştir. Ya da meslek olarak fahişeliği seçmiştir. Tecavüze uğraması doğaldır. İşte bu yüzden bana gelen bu tür mektupların çoğunda mağdurların da haklarını aradıkları, tecavüz eden kişiyi suçladıkları görülmüyor. Pek çoğu da zaten çocuk yaşta bu tür acılar yaşıyorlar. Ya ağabeyleri, ya komşu amcaları, ya amcaları dayıları, öz ya da üvey babaları tarafından tecavüze uğruyorlar. Bunu o zaman gizliyorlar korkudan. Ama yıllar geçince, 18-19 yaşlarında evlenmeyi düşündüklerinde, endişe içinde, ürkek ürkek bana soruyorlar: ‘‘Güzin Abla, benim başımdan çocukluğumda böyle bir olay geçti, acaba kızlığım bozulmuş mudur?’’ diye.
Peki şimdi bu yasayla, küçük kız çocuğuna bile acımasızca tecavüz edenler de mi korunacak? Onu da, evlenme yaşına kadar bekleyip, o canavarla mı evlendirecekler? Tıpkı kadını türbana bürünmeye zorlamak gibi, kadınların kocalarına sormadan çalışma izninin olmaması gibi, kadını toplumdan soyutlama, çalışma hayatına sekte vurma gibi amaçlardan belki de en önemlilerinden biri bu yasa taslağı. Yasa taslağında sakat çocuk bekleyen hamile kadının kürtaj olma hakkı da elinden alınıyormuş. Böylece hem anneyi hem o çocuğu sonsuz bir mutsuzluğa gömecekler.
Ne yazık ki kadın toplumu olarak hep erkeklerin istedikleri yolda yürüyoruz. Başkaldıran, sorgulayan yok. Meclis'teki kadın milletvekilleri ne yapıyorlar, merak ediyorum. Acaba kadınların haklarını Atatürk'ten bu yana savunabilmiş tek bir erkek devlet adamı çıktı mı şimdiye kadar?