Ablacığım, bir anne olarak 8 yaşındaki oğlumun kekeme olması bizi nasıl üzdüğünü, nasıl perişan ettiğini anlatamam.
Oğlumuz 4 yaşına kadar düzgün sayılabilecek bir şekilde konuşuyordu. Eşim, 4,5 yaşındayken arkadaş edinmesi ve ev ortamından çıkıp sosyalleşmesi amacıyla onun yuvaya gitmesine karar verdi.
Yuvada kendisinden biraz büyük bir erkek arkadaşı onu çok kötü dövmüş. Bu olaydan etkiledi. Bir süre sonra konuşma bozukluğu başladı. Kekeliyor, düzgün cümle kurmakta zorlanıyordu. Şimdi ilkokul ikinci sınıfta ve sorunu hálá sürüyor. Bu yüzden okuldan da soğudu.
Arkadaşlarının kendisiyle alay ettiğini söylüyor. Öğretmenleri derslerden geri kaldığını açıklıyorlar. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bize yardımcı olur, bir çare gösterir misiniz?
n RUMUZ: ANKARA’DAN ENDİŞELİ ANNE
Sorununuz gerçekten önemli. Biricik oğlunuzun gelişmesinde ortaya çıkan bu durum, elbette tedavi edilebilir. Bu konuyu kekemelik alanında yurtdışında başarılı çalışmalarıyla dikkat çeken ve sizin gibi Ankara’da yaşayan bir uzmana danıştım. Doç. Dr. Temel Pamir bu alanda yeni tedavi yöntemleri bulunduğunu söyledi:
"Kekemelik 2-7 yaşlar arasında ortaya çıkan ve gel-git dalgalanmalarla karakterize bir konuşma bozukluğudur. Erkeklerde 4-5 kez daha fazla görülmektedir. Kekemelerin soy geçmişleri incelendiğinde, ailesel yatkınlığın etkili olduğu gözlenmektedir. Kekemelik belirli bir nörolojik, fizyolojik ve biyokimyasal nedene bağlanamamıştır.
Dinleyiciye göre kekemelikte artma ya da azalma gözlenir: Genellikle otoriteyi simgeleyenlerin yanında, gergin ve tedirgin ortamlarda artış belirginleşir. Buna karşın yalnızken, şarkı söylerken, uykuda sayıklarken, fısıltıyla konuşurken, hayvanları severken akıcı bir ritim sağlanabilir.
Konuşulan kişi ve ortama göre akıcılıkta değişmelerin izlenmesi, sorunun iç karmaşalardan, ruhsal nedenlerden kaynaklandığını göstermektedir. Araştırma bulgularına göre kekeme çocukların anneleri genellikle aşırı titiz, kuralcı, düzen düşkünü ve yüksek beklentilidir.
Diğer yandan anne- babaların konuşmayı düzeltme çabaları, kekemeliğin kronikleşmesine yol açabilen bir bulgudur. Korkular ve korkutucu, örseleyici etmenler tetikleyici olduğu kadar, problemin yerleşmesi ve sürmesi yönünden de etkilidir.
Kekemeliğin nedenine ilişkin çeşitli varsayımlar, tedavi tekniklerine de yansımaktadır. Genellikle nedenlere ilişkin her görüş, beraberinde bir tedavi yöntemi getirmektedir. Tedavide genel kural, problemi yaratan, sürdüren ve ağırlaştıran etkenlerin ortadan kaldırılması ya da etkilerinin en aza indirilmesinin sağlanmasıdır.
2-5 yaşları arasında yeni başlayan bir kekemelik sorununda, çocuğun konuşmasındaki takılmalara, aksamalara müdahale edilmediğinde problem kendiliğinden sona erdirilebilir. Erişkinler, çocuğun ’nasıl söylediğine değil, ne söylediğine’ daha çok dikkat etmelidir."
e-mail:temelpamir@hotmail.com
Başından kısa bir evlilik geçmiş
Merhaba Güzin Abla; benim konum kendimden 3,5 yaş büyük bir hanımla ciddi bir ilişkim olması... Ailem başlarda fazla karşı gelmedi; olabilir gibi yaklaştı bu beraberliğe... Daha sonra, o hanımın başından geçmişte ailesinin zorlaması sonucu bir evlilik geçtiğini, şu anda da tek başına yaşadığını öğrendiler ve bunlar ailemin kafasında soru işaretleri yarattı.
Bana baskı yaparak ondan vazgeçmemi istiyorlar. Ama ben onu çok seviyorum, vazgeçmek gibi bir niyetim de yok. Sonuçta ya ailemi kaybedeceğim ya da sevdiğim kızdan ayrılmak zorunda kalacağım. İki arada kaldım; ne yapmam gerekiyor? Bana yardımcı olur musun?
n RUMUZ: ARADA KALDIM
Bugünkü evlilikler o kadar pamuk ipliğine bağlı ki... Kimse evlenirken gelecekte ayrılıp ayrılmayacağına dair kesin bir şey söyleyemiyor. Eskiden evlenirken "Ölüm bizi ayırıncaya kadar" diyen insanlar, bugün "Hayat kısa, mutlu olmazsam böyle bir evliliği sürdürmek aptallık olur" diye düşünüyor ve kolaylıkla boşanıveriyorlar.
Bu nedenle ailenin o hanımla ilgili düşüncelerini hoş karşılamadım. Seni sevdiğin bir insandan zorla ayıramazlar. Elbette onlara da sırtını dönecek değilsin, ama onları tatlılıkla ikna edebilirsin sanırım.
Kenan İmirzalıoğlu sürekli aklımda
Sana bir gün oturup yazı yazacağım aklımın ucundan bile geçmezdi; hatta yazanlara da şaşardım, "İşleri yok mu bunların" derdim. Büyük konuşmamak gerekiyormuş!.. Güzin Abla, senden tek isteğim bunu köşende yayınlaman ve ulaşmasını istediğim kişinin görüp okuması...
Kenan İmirzalıoğlu’ndan bahsediyorum. Kalbimde, beynimde sürekli o var, hep onu düşünüyorum. Platonik aşk desem, değil... Yaşım da artık çocuk yaşı değil, 21’imdeyim. Onun hayatında başkası olduğunu da biliyorum, hatta o benim gözümde Türkiye’nin en şanslı kadını. İnşallah kendisi de bunun farkındadır. Kenan İmirzalıoğlu ya da yakınları eğer bu yazımı okur da Kenan’a söylerlerse, beni çok ama çok mutlu edecekler.
n RUMUZ: YANIK
Demek ki hiç kimseyi küçümsememek ve ayıplamamak lazımmış. Bunu öğrenmiş oldun hiç değilse... Gelelim Kenan İmirzalıoğlu konusuna... Evet, sanırım Zeynep Hanım’la hoş bir beraberlik yaşıyor. Bu durumda, senin onu sevdiğini öğrense ne değişecek?
Biliyorsun, sinema ve dizi oyuncularının pek çok hayranı vardır, hemen her gün seninkine benzer aşk mektupları alırlar. Bu onları gururlandırır, hoşlarına da gider. Ama hepsi bu... Bu nedenle bu sevdadan vazgeç, hayale kapılma.