Merhaba Güzin Ablacığım, bir zamanlar size yazmıştım; internet aşklarına neden sıcak bakmıyorsunuz diye. Ben de internette tanıştığım birine aşığım demiştim size.
Meğer siz ne kadar haklıymışsınız.
Hayat tecrübenize, yaşamış olduğunuz ve şahit olduğunuz bunca olaya dayanarak bir şeyler söylüyorsunuz elbette ki. Oysa ben de buna karşın size kızmış, hatta kırılmıştım.
Simdi sizden en içten şekilde özür dilemek istiyorum; ne olur beni affedin. Sizi asla kırmak istemezdim.
Evet doğru düşünmüşsünüz; o aşık olduğum kişiden ayrıldık. Ayrıldık diyorum, halbuki ne saçma, daha birlikte bile değildik ki ayrıldık diyebileyim. Sadece bir gönül eğlendirmeymiş onunki...
Genç kızlarımıza seslenmek istiyorum; lütfen internetten aşık oldum sanmayın, geçici bir heves başka da bir şey değil. Sonra bitince üzülen siz oluyorsunuz.
Bunun en geçerli ispatı benim yaşadıklarım.
Günümüzde insanlar kaç yıllık kocalarını tanıyamıyorlar. Nerede kalmış sadece internet aracılığıyla tanıdığımız ve hakkında hiçbir şey bilmediğimiz birileri... Onları sevdiğinizi sanmayın, sadece kendimizi kandırıyoruz derim ben.
Güzin Ablacığım çok üzgünüm, size karşı hiçbir zaman kırıcı olmak istememiştim. Tekrar özür diliyorum.
Eğer kırdımsa, beni kızınız sayın ve büyüklüğünüzü gösterip beni affedin. İnanın o zamandan beri içim hiç rahat değil.
RUMUZ: HOŞ SEDA
Güzel kızım, sana ne diye kırılayım. Ben farkındayım, o anki heyecan ve hevesle yaşadığın o sanal arkadaşlığı gözünde büyütmüştün. Hani neredeyse hayatının aşkı olduğunu sanıyordun. Ama işte demek ki, sana doğruları söylemişim. Edindiğim bilgilerden, tecrübelerden bu arkadaşlıklara çok fazla bel bağlamamak gerektiğini, çok fazla ciddiye almamak gerektiğini söylemek istiyorum işte hepinize. Ama elbette ender de olsa, bu internet arkadaşlıkları bazen ciddi beraberliğe dönüşebiliyor. Ona bir diyeceğim yok, ama istisnalar kaideyi bozmaz. İşte senin yaşadığın gibi çok fazla önemsenirse eğer, sonu hüsran ve hayal kırıklığı oluyor genellikle.
Ailesi beni dul olduğum için istemiyor
Merhaba Güzin Abla, yazılarınızı inanın sadece son 1 haftadır takip ediyorum ve açıklamalarınız bana çok mantıklı geldi. Ben genç bir kız değilim, hatta koskoca bir kadınım diyebilirim. Çünkü 30 yaşındayım. 10 sene önce yanlış bir evlilik yaptım. 1 yıl evli kalıp, ayrıldım. Ayrıldıktan sonra sırf aileme yük olmayayım diye, deli gibi çalışıp aileme bakar duruma geldim. Ama artık yaşım geçmek üzere. Ben de evlenip, anne olmak istiyorum.
Çalıştığım şirkette beni seven bekar bir genç var, benim dul olduğumu da biliyor ve kabul ediyor. Ama o kadar çok problemlerimiz var ki... Öncelikle ailelerimiz bu evliliği bir türlü kabul etmiyor. Onun ailesi ben dulum diye, benim ailem de o bekar ve ilk kez evlenecek diye... Ne yapacağımızı bilmiyorum ve aileme karşı ikinci defa hata yapmak da istemiyorum. En önemli problemim de, bu gencin evlenince annesinin yanında oturmak istemesi. Ne yapmam gerekiyor; ben bu işin içinden çıkamıyorum. Sevmekse evet o da beni seviyor ben de onu, ama ikinci defa hüsrana uğramamak için ne yapayım? Yardımını bekliyorum.
RUMUZ: GEÇKİN
Aman kızım, bu yaşta bu nasıl düşünce böyle... Sen biraz erken evlenmişsin ve hata yapmışsın, ama böyle bir hata yaptın diye bu gencecik yaşta hayatın sönecek değil elbette. Daha neler, kendini neredeyse geçkin biri olarak tanıtacaksın. Görmüyor musun çevrende, genç kızlar artık akıllandılar, hemen hemen ilk evliliklerini yapıyorlar senin yaşlarında.
Bu yüzden 30 yaşını "Ben koskoca bir kadınım" diye tanıtma, gücenirim valla... Ya bizim yaştakiler, ne diyelim o zaman? Sonuçta, sana söylemem gereken, sevdiğinden vazgeçmemelisin. Madem o da seni seviyor, sen de onu, senin ikinci evliliğini yapman neden bu kadar problem olsun ki?
Bu ailelere hep söylemek istediğim, hiç kimse evliliğinden çok fazla emin olmasın bu devirde. Bugün 50’sinden sonra boşanan bile çok görüyorum ben. Neme lazım, kimseyi hor görmemeli bu dünyada. Boşanmalar giderek artıyor, çünkü artık gençler bu kısacık ömürde mutsuz bir evliliği sürüklemek istemiyorlar, büyüklerimizin yaptığı gibi...
Çocuklar Dolmabahçe Sarayı’nı ilk kez görmüşler
Merhabalar Güzin Ablacığım, gerçi siz hep bahsediyorsunuz. Okullardaki şiddetten medya mı suçlu sizce de?
Belki etkisi vardır, ama size bir olay aktarayım. Benim 13 yaşındaki kızım 8. sınıf öğrencisi; geçen haftalarda okulda bir öğretmen hanımın ısrarı ile sınıf öğretmenleri çocukları Fulya’daki bir bilim merkezine götürdü.
Kızım anlattıkça, şaşkına döndüm. Arkadaşlarının çoğu Dolmabahçe ve Çırağan Sarayını görünce şaşırmışlar, daha önce hiç görmemişler. Beşiktaş’ı bile bilmiyorlarmış. Ve içlerinden biri, "Dolmabahçe Sarayı Ankara’da değil miydi" demez mi? Durumun vahameti ortada. Beyoğlu Belediyesi yaz tatilinde çocukları Kefken’e götürüyor. Bu çok güzel ama okul zamanında da, arada bir müzeleri, tarihi yerleri çocuklarımıza tanıtamazlar mı? Bu ne kadar büyük bir eksiklik... Bu gibi geziler, sosyal faaliyetler çocuklarımızı şiddetten korur gibime geliyor.
RUMUZ: C-PERUK
Doğrusu şaşmamak gerekiyor çünkü okullardaki eğitim, giderek geriliyor; çocuklara eskisi gibi görerek, deneyerek eğitim verme düşüncesi yok oldu gitti. Ben üniversite mezunlarının Türkçe hatalarını gördükçe, kafamı duvarlara vuracak hale geliyorum. Eğitim sisteminin yeniden ele alınması şart bana kalırsa. Ama kim yapacak bu değişikliği?