Sevgililer Günü haftasında size bu defa da bir erkeğin umutsuz aşk öyküsünü sunuyorum. Hep kadınlar acı çekmiyor, hep kadınlar haksızlığa uğramıyor, hep kadınlar dertlenmiyor ya...
Bu genç adam, şanssızlıklarla ve bir o kadar da hatalarla dolu yaşamında, sevdiği kadın uğruna ölümü bile düşünür olmuş. Umarım böyle bir saçmalık yapmaz... Eşini de pek fazla suçlayamıyorum aslında. O kızcağız da az sefalet çekmemiş. Biraz ailelere kızacağım ama. Onları ayırmaya pek uğraşmışlar da hiç mi bu çocukların elinden tutmamışlar bunca zaman? Üzüldüğüm bir şey daha var; bu genç adam tutkusu uğruna böylesine çırpınırken geride kalan iki çocuğunu hiç mi hiç düşünmüyor. Ölümü aklına getirirken bile!
Rumuz: Benim Kaderim
Belki de bu son mektubum... 30 yaşındayım ve belki bunu okuduğunuz zaman ben hayatta olmayacağım. Çünkü inanılmaz bunalımdayım.
Ortaokulu ve liseyi Konya’da bitirdim. Hemen ailemin yanından ayrılarak çalışmak ve kendime daha güzel bir gelecek kurmak için İstanbul’a akrabalarımın yanına yerleştim. Akrabalarım dediğim bu kişiler çok sevdiğim ve yazın Konya’ya geldiklerinde bana sevgiyle sarılan kişilerdi. Ama İstanbul’da yanlarına yerleşince bu sevgiyi göremez oldum. Onlara kızmıyorum aslında. Çünkü hayat şartları zordu ve bir tabak daha artmıştı. Üç-dört sene kadar bir gün bir teyzemde, diğer gün bir teyzemde, bir başka zaman dayımlarda kaldım. Birçok kez benim yüzümden edilen kavgaları hep duyardım yatarken. İstenmediğimi biliyordum.
Derken yaşım 19 oldu. Düşündüm taşındım, benim için en iyi çözümün evlenmek olacağına karar verdim. O sıralarda çalışmakta olduğum dayımların konfeksiyon atölyesinden bir kızla evlendim. Evlendim ama aşık olduğumdan değildi. Kendi yuvam, benim de bir kapım olsun diye evlendim yıldırım hızıyla. O zamanlar çok cahildim, henüz kimseye aşık olmamıştım. Ama o birlikte kaçtığımız kız çok iyi bir insandı. Hálá saygı duyarım kendisine. O da ailesini hiçe sayıp benimle kaçmıştı.
Tüm ailem karşı çıktı evlenmemize. "Başını taşlara vurursun, bu kızla anlaşamazsın, tabiatınız uymuyor" dediler. Ama tabii ki ben dinlemedim. 1999’da tam da askere giderken eşim ilk çocuğumuza hamile kaldı. Ben askerdeyken ilk oğlumuz dünyaya geldi. Askerlik hizmetimi Doğu’da yaptığım için çocuğumu göremedim altı ay. Derken askerlik bitti. Hemen çalışmam gerekti çünkü artık sorumluluklarım vardı. Bunu dayımlar da biliyordu ama beni işe almadılar. Üç-dört ay işsiz dolaştım.
Bu sırada ikinci çocuğumuza hamile kaldı eşim. Büyük dayımın yardımlarıyla bir gümrük firmasında çalışmaya başladım. Hayat düzelmeye başlamıştı ama iyi gitmeyen hep bir şeyler vardı. Mutlu değildim. Bazı şeylerin değerini daha iyi anlıyordum ve eşimle artık anlaşamıyordum.
O sıralar bir kızla tanıştım internette. Ve o kızı inanılmaz sevdim. Çok sevdiğim o kıza evli olduğumu söylemedim; söyleyemedim. Çünkü biliyordum, gerçeği söyler söylemez benden ayrılacaktı. Bir müddet bu şekilde ilişki kurmaya devam ettik. Ömrüm boyunca ilk kez birini bu kadar çok sevmiştim. Onu kaybetmek istemiyordum.
Bir gün eşim telefonda mesajları okumuş ve birlikte olduğum kızı aramış, her şey ortaya çıkmıştı. Sevgilime her şeyi itiraf ettim. Eğer boşanırsam benimle evlenir misin, dedim; kabul etti. Bu lafı duyunca durur muyum, eşimle tek celsede anlaşarak boşandık.
AİLESİ İKNA ETTİ
Önümde hiçbir engel kalmamıştı. Sevdiğim kişinin babasının karşısına çıktım. İki çocuklu bir erkeği kabul etmeleri zordu. Çok uğraştık ama sonunda evlendik. Evet artık çok mutluydum. Ama bir hata daha yapmıştım ve balayında eşim hamile kalmıştı. Eşim çok istiyordu çocuk sahibi olmayı ama ben istemiyordum. Aldıralım da diyemiyordum. Yine de çok mutluydum; sevdiğim insandan bir çocuğum daha olacaktı. Sinirli biri olup çıktım. Ağzımdan olmayacak sözler çıkıyordu ama iki dakika sonra hatamın farkına varıyor ve özür diliyordum. 2005 yazında yeni bir oğlum oldu. Ailesi eşime yardımcı olsun diye karşılarına taşıdık. Eşim mutluydu. Ama yavaş yavaş kuyum kazılıyormuş meğerse.
Hayat şartları zorlaşmaya başladı çocuğumuz olduktan sonra. Çalıştığım yer de küçülmeye gidip beni işten çıkarınca her şey altüst oldu. Eski eşime nafaka ödüyordum ama bir müddet ödeyemedim 250 milyon nafakayı. O da geçmişin intikamını almak için evimize haciz getirdi. Tabii onun da kendine göre haklı gerekçeleri vardı ama imkanım olsaydı zaten öderdim. Eşyaların gittiği gece eşim bana sahip çıktı, "Biz bu evlilik için çok uğraştık, sıkma canını bir yolunu buluruz" dedi. Gözümde bir kez daha büyümüştü eşim.
Sabah erkenden kalktım, eşyaları kurtarmak için adliyeye gittim. O sabah beni teselliyle uğurlayan eşim akşam eve geldiğimde aynı kişi değildi. Annesi, eşimi ve üç aylık oğlumu yanına aldı, beni öylece bırakıp gitti. Oysa o kadar yakındık ki, pencereden bakarken kayınvalidemin salonunu görebiliyordum. Bana oğlumu bile göstermiyorlardı. Eşim onların lafına bakarak terk etti beni. Ben hiçbir şey diyemedim...
Eşyalarımı toplayıp memleketime geri döndüm. Ama onları hiç unutamıyordum. Defalarca İstanbul’a geldim. Sonunda barıştık. Onları da alıp memleketime getirdim. Bir ev tuttuk ama çok aramama rağmen iki ay iş bulamadım. Zorunlu olarak tekrar İstanbul’un yolunu tuttuk. Eşim çocuğumuzu annesine verdi, eski işine geri döndü, ben de iş aramaya devam... Ben teyzemlerde kalıyordum, eşim ailesinin yanında. Baş başa olabilmek için otel odalarında kalıyorduk. Derken ev tutacak parayı temin ettik ama akılsız başım, yine kaynanamların yanında ev tutmuştuk. Çünkü hayata tutunabilmek için ikimizin de çalışması gerekiyordu.
Eşim yine etki altında kaldı ve bir kez daha çocuğumuzu alıp annesinin yanına gitti. Üstelik artık o da istiyordu ayrılmayı. "İstediğiniz gibi olsun, boşanalım ama oğlumu vermem" dedim. Kabul ettiler.
Oğlumu alıp Antalya’ya yerleştim. Dört ay hiç arayıp sormadılar. O zamanlar 14 aylık olan oğlumuz şu an 18 aylık. Eşimin de ısrarları sonucu oğlumuzu bayramda annesine teslim ettim.
BÖYLE YAŞAMAK İSTEMİYORUM
Şu an dünyada tek başınayım. O çok sevdiğim insan tarafından bunları yaşamak bana çok koyuyor. Bunlara rağmen ona olan sevgimden bir gram eksilme olmadı. O benim ilk ve son aşkım olacaktı.
Artık hayata o kadar küstüm ki, hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. Artık onsuz bir hayat yaşamaktansa ölürüm daha iyi diyorum. Bu duyguyu yaşamayan bilemez. Evet, yuva yıkanın yuvası olmaz derler; belki de doğru bu söz.
Bunca eziyeti çekmektense; sevdiği tarafından bütün bunlara layık görülmektense, artık intiharı düşünür oldum. Bence en iyi çare bu dünyadan çekip gitmek. Kararımı verdim, artık onsuz yaşamaktansa yaşamıma bir son vereceğim.
Umarım bu yaşananları köşenize taşırsınız. Yüce rabbim kimsenin başına vermesin bunları. Herkese ibret olsun.