Paylaş
Sevgili Güzin Abla, ben 42 yaşındayım.
15 yıllık evliyken aldatıldığımı öğrendim. Eşimin kendinden oldukça yaşlı bir kadınla birlikte olduğunu duydum. İki çocuğum vardı.
Olayı öğrenir öğrenmez, o kadınla konuşmaya gittim.
Kadın bana “Benim yapabileceğim bir şey yok, git kocanla konuş” dedi. Ben çalışan bir kadın olduğum için kendimi bırakmamıştım. Bakımlı ve çekici bir kadın olmama rağmen eşim o kadına aşık olduğunu söylüyordu. İnanamıyordum.
Arkadaşlarımın da etkisiyle mücadele etmeye karar verdim.
Bu arada kocam elimizde avucumuzdakileri o kadına harcadı.
Kadının ev eşyalarını değiştirip, kadına iş kurdu.
Bense hâlâ yuva kurtarma peşindeydim.
İki yıl bu böyle sürdü. Kocam ondan vazgeçmiyordu. Sonunda artık dayanamayıp “Bu şekilde olmuyor boşanalım” dedim.
Aslında blöf yapıyordum. Ama eşim çok mutlu oldu ve “Tamam boşanalım, ben her zaman sana destek olurum.
Arkadaşlarınla tatile gitmek istersen çocukları ben alırım” dedi. Bu laf beni çok kırdı. Beni gözden çıkardığını o zaman anladım. Çünkü benim bir erkek arkadaşlarımla tatile rahatça gidebileceğimi kastediyordu. Bu onu hiç rahatsız etmiyordu.
Anlaşmalı olarak mahkemeye başvurduk. Yalnız davadan bir gün önce bana utanmadan bir teklifte bulundu. “İstersen boşanmayalım. Beş yıl ayrı yaşayalım. Sonra olmuyorsa o zaman boşanalım” dedi. Kendini garantiye almak istiyordu. Ben böyle bir teklifi kabul edemeyeceğimi söyledim.
İki yıl önce boşandık.
Gitti o kadınla yaşadı. Ben de evimi kiraya verip iki çocuğumu alarak başka bir muhite taşındım.
Daha sonra kadınla bozuştuğunda tekrar bana dönmek istedi. Ben ona asla güvenmediğimi söyleyerek kabul etmedim.
Şimdi ne yapıyor kimle yaşıyor bilmiyorum, ilgilenmiyorum da. Bu nedenle ihanete uğrayan kadınlara tecrübemi paylaşarak, “mücadele etmek boşuna, bu süreçte kendinizden çok şeyler vereceksiniz ama eşinizin umurunda bile olmayacak” demek isterim.
Eğer boşanma gerçekleşirse mahkeme kararı ile kendinizi garanti altına alacak adımlar atın. Çünkü ayrıldıktan sonra öğrendiğim en önemli şey, erkekler yalnızca eşleriyle değil çocukları ile de boşanıyor. Tabii istisnalar olabilir.
Şimdi “keşke hemen boşansaydım” diyorum hem maddi hem manevi olarak daha iyi durumda olurdum. Allah kimseye yaşatmasın. Çok zor. Eğer çalışmasaydım ben de çocuklarım da perişandık. Şimdi geriye dönüp baktığımda ben o kadına kızmıyorum artık.
Çünkü o kocamın gerçek yüzünü görmemi sağladı. Ayrıca çok korktuğum boşanmanın dünyanın sonu olmadığını da gördüm. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, yanlış mı yapmışım?
Rumuz: Pişmanlık
YANIT
Sevgili okurum, hayır hiç yanlış yapmamışsınız... Özellikle de ailenizi korumak adına bir süre beklemek istemenizi de doğal karşılıyorum. Sonuçta iki evlat sahibiymişsiniz.
Ben erkeklerin aldatmasını tamamen içinde bulundukları boşluğa bağlıyorum. Yani aldatılan taraf kendini suçlamasın.
Bu onun seçimi, kendisinden kaynaklanmıyor.
Hani diyorlar ya, hatta zaman zaman ben de diyorum, kadın bakımlı olmalı, kilo vermeli vs. diye. Bunlar aslında hikaye!
Ne kadar güzel olursanız olun, ne kadar başarılı, ne kadar alımlı, ne kadar çevresinde saygı duyulan biri olursanız olun. Erkek için dışarıdaki hep cazip ve farklı görünüyor.
Hem size pek çok örnek sayabilirim. Dünyanın en güzel kadınları olan Hollywood yıldızlarına bir bakın...
Pek çoğu aldatılmış, boşanmış. Güzellik geçici bir kavramdır ve ayrıca görecelidir.
Bir kadın özellikle çalışıyorsa, maddi durumu da çok iyi değilse ev işi, çocuk, yemek çamaşır bulaşık, çocuğunun eğitimi, alışveriş vs. tüm bunlarla bütün gücüyle çalışırken ve de aileyi sürekli bir arada tutmaya çaba sarf ederken, kendini çoğu zaman unutuyor.
Hatta kendi bakımına bazen zaman bile bulamıyor.
Erkek ne yapıyor? Hiçbir şey için çaba sarf etmiyor.
Boş olmak insanın canını sıktığından arayışa sürükler.
Evde eşine yardım eden vardır o ayrı. Bundan başka erkeği ne kadar memnun etmeye çalışırsanız çalışın ne kadar fedakarlık yaparsanız yapın, erkek kendini üstün ve önemli hissettiğinde gözü hemen dışarı kayıyor.
Siz mücadelenizi yapmışsınız.
Çocuklarınızı babasız bırakmak istememiş, bu acı durumu kabullenmişsiniz bir süre...
Artık yalnızca kendinizi ve çocuklarınızı düşünün.
Bence o adama verilecek en güzel cezayı da size dönmek istediğinde yapmışsınız.
Bıçak gibi bu ilişkiyi kesip atmışsınız.
Yok çocuğum için yok sevdiğim için görüşürüyorum, diye bahaneler üretenlerden olmamışsınız...
Sözünü ettiğiniz “erkekler sadece eşlerinden değil, çocuklarından da boşanıyor” fikrine ise en güzel örnek benim.
Bilmem biliyor musunuz ama benim babam, ben daha üç yaşındayken bir başka kadını sevip, çekip gitmiş ve beni bir daha hiç aramamış.
Öldüm mü, kaldım mı merak bile etmemiş bir adamdır.
Duygularımı açmaya cesaretim yok
Uzun zamandır bir sevdiğim var. Çocukluk aşkı da diyebiliriz buna. Gün geldi çattı, lise 4’e başladım.
Birini gördüm, “aşık olmak için iki saniye yeter” derler ya, aynen öyle oldu.
8 ay boyunca bakıştık ama hiç konuşmadık. Çünkü cesaretim yoktu. Sonu hüsran olacak diye düşündüm.
Ben üniversiteye gittim, o da gitti. Uzun zamandır bir sevgilisi vardı. Aslında benim de uzunca zamandır süren çocukluk aşkım var.
“Birini aşırı düşünmek onun da seni düşündüğünün göstergesidir” diyorlar.
Ben onu unutamıyorum.
Aslında çocukluk aşkımı çok seviyorum ama bu aşık olduğum kız bambaşka. Ne yapmam gerekiyor?
Rumuz: İkilem
YANIT
Sevgili oğlum, 8 ay boyunca bakışmışsınız da, niye gidip bir çift laf etmeyi düşünmemişsin. Sonu hüsran da ne demek? Sanki evli barklı, çocuklu koca adamsın?
Şimdi nereden bileceksin onun da sana karşı ilgisi olup olmadığını?
Tabii bu arada bir sevgilisi de olmuş, işler biraz daha karışmış. Şimdi sen bir başkasına böyle aşık olmuşken, o çocukluktan kalma sevgilinle bir gelecek görebiliyor musun?
Haydi bana açık söyle. Belli ki onu artık bir arkadaş olarak seviyorsun ama diğeri senin yüreğini hoplatmış bir kere...
Bilmem treni kaçırdın mı ama sonradan pişman olacağına, her şeye rağmen ona duygularını aç, bir dene, diyorum.
Hiçbir şeyden zevk almıyorum
Güzin Abla, bunalıma girdim, hiçbir şeyden zevk almıyorum. Ailemle, arkadaşlarımla anlaşamıyorum. Sürekli huzursuz, keyifsiz bir haldeyim. Belki de bu yüzden 19 yaşında olmama rağmen hâlâ erkek arkadaşım yok.
Bu depresyondan nasıl kurtulacağım?
İlaç mı almalıyım?
Rumuz: Yüzüm gülmüyor
YANIT
Sevgili kızım, bugün çevremize baktığımızda bize keyif veren, bizi mutlu edecek pek fazla bir şey göremiyoruz gerçekten.
İnsanın doğaya, ağaca, yeşilliğe güneş ışığına, hayvanlarla çevrili bir ortama ihtiyacı var.
Bu yaratılışının gereği. Bizse, 18 katlı beton binalarla çevrili bir dünyada yaşıyoruz oysa... Gün ışığını bile göremiyor, floresan lambalarla aydınlanıyoruz.
Para her şeye hakim oldukça, mutluluk bizden uzaklaşıyor.
Uzmanlar güneş ışığının beynimizdeki mutluluk hormonunu harekete geçirdiğini hatırlatıyorlar.
Hep açık alanda, güneşli yerlerde bulunmamız gerektiğini söylüyorlar. Gelelim çevremizdeki insanlara...
Onlardan da medet umma, çünkü herkes bencil oldu, maddi manevi hep her şeyin sadece kendilerinin olmasını istiyorlar. Eski dostlukları, arkadaşlıkları arama. Kimse kimseye destek olmak istemiyor.
Çünkü herkesin de bin bir sorunu var aslında. Sana verebildikleriyle yetinmeyi öğrenmelisin.
Kendini her fırsatta dışarı at, güneş göründüğü anda onu kucaklamaya çık.
Hâlâ şehirde yeşillikli alanlar bulursan (ya da bulmaya çalış), oralarda yürüyüşler yap. Mümkünse bir hayvan edin, onun sana verdiği sevgiyi hisset.
Her şeyi başkalarından bekleme.
Kendi kendine yetmeyi öğren.
Her zaman müzik dinle ama sakın o ağlak, sızlanan, -insana depresyonda değilse bile depresyona sokacak- şarkılara dalma.
Neşeli ol, neşeli ortamlarda bulun, neşeli şeyler izle… Gülen yüzün hiç solmasın. Bu anlattıkların depresyon değil. Senin yaşında insan depresyona girip ilaçlardan medet umar mı?
Paylaş