Merhaba Güzin Abla, size bir şey danışmak istiyorum, bana bir yol gösterir misiniz... İlgimi çeken bir kadın var ama evli.
Aslında ben kadınlara ve aşka, sevgiye küsmüş bir erkeğim. Yüreğimi yeni ilişkilere kapatmıştım.
Ama yeni bir işe girdim ve bu kadın benimle ilgilenmeye başladı.
Benden hoşlandığını hissediyordum. Kendime hep şöyle dedim: “Dur, kendine gel. Karşındaki evli bir kadın. O istese de sen kendini koru, frenle.”
Ancak günler, aylar geçtikçe duygularım tutkuya, sevgiye, aşka dönüşmeye başladı.
Bu arada hem kendisinden hem de arkadaş çevresinden onun kocasını sevmediğini ve evliliğinin aslında bir çıkar ve menfaat evliliği olduğunu öğrendim.
Zamanla beni sevdiğine, bana değer verdiğine de şahit oldum.
2 buçuk yıllık bir ilişki içindeyim. Kız arkadaşım 19, ben 24 yaşındayım. Ve rutin güzel bir ilişkimiz var.
O beni çok seviyor, bunu yaptığı her hareketiyle gösteriyor ve tabii ben de onu seviyorum.
Ancak şöyle bir durum var...
ilişkinin ilk zamanlarında, bana 7 yaşındayken tecavüze uğradığını söyledi ve tam anlamıyla gözlerim doldu.
Ben de daha önce hiçbir kızla yakınlaşma yaşamadığım için ona nasıl yaklaşacağımı, ne diyeceğimi bilemedim.
Bir saat sonra mesaj atarak, bunun önemli olmadığını çünkü elinde olmayan bir şey yaşadığını ve bunun ilişkimize zarar vermeyeceğini dile getirdim.
Sonrasında ilişkimiz devam etti. 4’üncü ayımızda ise birliktelik yaşadık.
Evlendiğimizden bugüne kadar yaklaşık 20 yıldır eşim hep bana karşı soğuk.
Sadece birkaç defa beraber olduk. Çünkü o hep hareketsiz ve isteksiz.
Kendisi birlikteliği hiç arzu etmiyor ve “Bir an önce bitsin” diyor.
Önceleri ona sarılıp uyumamı isterdi.
Şimdi onu da istemiyor, “Rahat bırak” diyor. Hatta benimle aynı anda yatağa girmemek için geç yatıp sabah geç kalkıyor.
Ben ne yapayım?
Kadınlar hep böyle isteksiz midir ilişkilerde? Bu normal midir abla?
Bekir Coşkun annemin yakın dostuydu. O gerçek anlamda bir insan, iyi bir gazeteci, inanılmaz bir hayvan dostu, tabii doğal olarak insan dostuydu... Kadınlara özel bir yer vardı yüreğinde, onlarla ilgili unutulmaz yazılar yazardı, haklarını korumak, onlara destek olmak için...
Tıpkı yaşamı boyunca hayvanlar için çırpındığı gibi...
Bu konuda zaman zaman yazışırdık, benim hayvanlarla ilgili bir yazım için övgüler dile getirirdi, beni teşvik ederdi. Ne çok mutlu ederdi beni...
Ama benim için en önemlisi elbette annemin ölümünün ardından kaleme aldığı yazıydı...
Benim için çok değerli, kadınlar için de çok anlamlı bu yazıyı, yıllar sonra hem annem Güzin Sayar’ı hem de Bekir Coşkun’u anmak adına, sizlerle yeniden paylaşmak istedim.
Üniversite mezunu, iyi bir şirkette bölüm müdürü olarak çalışan genç bir kadınım. İlk evliliğim pek iyi yürümedi ve çocuk da olmadığı için 4 yılın sonunda boşandım. 2 yıldır da çok iyi anlaştığım, aklı başında ve hiç evlenmemiş bir adamla beraberim. Şu an ikimiz de evliliği düşünmüyoruz.
Ancak ilişkimiz sanki bir süredir monotonlaştı. Yine de sevgilim, aynı evi paylaşmak, benimle bir arada yaşamak istiyor. Ben ise aynı fikirde değilim. Aynı çatı altında yaşamanın birlikteliği daha da monotonlaştıracağını, hatta tamamen bitireceğini düşünüyorum.Neden cinsellik zaman içinde heyecanını kaybediyor? Neden evlilik ya da uzun süreli beraberlik, seks hayatını monotonlaştırıyor?Zamanla o eski heyecan yok oluyor, ilişki tatsız, anlamsız, artık keyif vermeyen bir hale geliyor. O heyecanla beklediğimiz özel anlar, giderek son derece sıradanlaşıyor...Zaman zaman tutucu düşünceleriniz nedeniyle sizi için için kınamış olsam da genellikle cevaplarınız ilgimi çekiyor. Bu yüzden size sormak istiyorum, “Evlilik mi, birlikte yaşamak mı, yoksa ayrı ayrı evlerde yaşamak mı?” Bana kalırsa herkesin ayrı evi olmalı. Bu konudaki düşünceleriniz benim için önemli, seks yaşamını canlı tutmak için ne yapmalıyım? ◊ Rumuz: Hangisi doğru
YANIT
Sevgili okurum, zaman zaman size tutucu görünen düşüncelerim varsa, bu Türk toplumunu iyi tanımamdan kaynaklanıyor. Köşemi 7’den 70’e binlerce kişi okuyor... Toplumun her kesimine ve genel görüşlere uyumlu olmak zorundayım.
Sorunuza gelince, bana göre evli ya da evlilik dışı ilişkilerde en ciddi sorun, cinselliği sadece fiziksel yönden değerlendirmek, sevgi, aşk, duygu yönünü görmezden gelmektir.
İşte, bu yüzden ilişki zarar görüyor.
Yaşları ilerleyip torun torbaya karışsalar bile yiyip içtiğine dikkat eden, pantolonuna uyacak bluzu seçen, saçlarını şarap kızılına yahut platin sarısına boyatmakta beis görmeyen, ellerinin üzeri güneşle ve geçen zamanla beneklenip buruşsa da onları özenle kremleyen, cümle sonlarına muzipçe “şekerim” kelimesini ekleyen, hayvanları, çiçekleri ve çocukları sevmekten vazgeçmeyen kadınlar...
Umudunu ve şükrünü asla yitirmeyen, yaşa bağlı ağrı ve sızılar yaşasa da bunu belli etmeyen, bu ağrı ve sızıları yaşamın güzelliklerini ve renklerini görmeye engel meseleler saymayan, yaşam deneyimlerini üstüne başına, gözündeki ışıltıya gülüşüne ve etrafa saçtığı pozitif elektriğe yansıtan kadınlar...
Tevekkülü her şeye sarmalayıp sade ve doğal bir olgunlukla hayatın getirdiklerini kabullenen ama bir kedi teslimiyetiyle uysalca ve sevinçle yaşayan kadınlar...
Onları seviyorum ve onlara baktıkça, yorulup nefeslenmek için oturduğum köşeden dimdik ayağa fırlıyorum.
Bana hayatın parlak ve cilalı kısmını gösteriyor böyle kadınlar. Hayatın her şeye rağmen yaşanılır olduğunu, yaşanmaz olacak kadar zorlayıcı kısımları ise sabır ve metanetle bekleyerek atlatmak gerektiğini, ne olursa olsun can çıkmadan umudun ve koşturmanın bitmeyeceğini ve bitmemesi gerektiğini anlatıyorlar sessiz bir alfabeyle...
25 yaşında bir genç kadınım. Eşimle 4 yıl flört ettik, 4 buçuk yıldır da evliyiz. 2 buçuk yaşında bir çocuk annesiyim. Bekarken eşimle aynı iş yerinde çalışıyorduk, yanında çalışan kızlarla çok yakın ve aşırı ilgili hareketlerde bulunduğu için sürekli tartışıyorduk.
Dört yıl boyunca bu böyle devam etti. Sonra dedim ki, “Bu böyle olmaz”... Ben de uzaklaştım ondan. Ama ısrarlı sözleriyle beni ayrılmaktan vaz geçirdi.
Sonuçta evlendik. Her şey iyi gidiyor diye düşünürken geçen akşam eşimin arkadaşlarıyla telefonda konuşmasını duydum.
Eşim, iş yerindeki bir kıza karşı hisleri vardı. Ne yapmalıyım bilmiyorum. Onu ve oğlumu seviyorum. Özünde eşim iyi bir insan ama onun bu tür davranışlarını kaldıramıyorum. Böyle acabalara kapılıp çocuğumun karşısında mutsuz, yıkık bir anne olarak görünmek istemiyorum.
Her an “beni aldatıyor mu, aldatacak mı” diye düşünmekten korkuyorum...
Bilemiyorum abla, kimseye de derdimi anlatamıyorum ve karar veremiyorum.
Lütfen, bana bir yol göster.
25 yaşında ve bugüne kadar kafamda evlilik fikri yoktu. Bu sene çok ani bir şekilde erkek arkadaşım oldu. Ardından bu durum nişanla sonuçlandı. Şu an nişanlıyım ama doğru mu yaptım yoksa yanlış mı, bilmiyorum.
Üniversite mezunuyum, nişanlım ise lise mezunu ama çalıştığı sektörler gereği girişken, konuşkan, sempatik biri. Tek kusuru aşırı kıskanç.
Askılı bluz giyen, oje, ruj süren, kendine bakmasını seven biriyim...
Daha doğrusu biriydim. Bana bütün askılı, açık kıyafetleri yetmedi ojeyi bile yasakladı.
Nişanlımın aksine insanlara biraz daha mesafeli yaklaşan, bir anda can ciğer olamayan biriyim. Bu da nişanlımın sülalesinde sorun oldu. Akrabaları, “Nişanlın insanlara tepeden bakıyor” diyormuş. Ama inanın öyle biri değilim. Sadece ilk başta yeni tanıdığım insanlarla ya da girdiğim ortamda sıcakkanlı davranamıyorum.
Nişanlıma, “Öyle olmadığımı sen de biliyorsun” dedim ama beni dinlemedi. Onun için aile, akraba ne der kavramları önemli.
Bir diğer konum da kayınvalidem... Her şeye karışmak istiyor. İlla yapmayacağım âdetler, kurallar çıkarmaya çalışıyor. Altın takmayı sevmiyorum ama onlar yüzünden gittiğimiz her düğünde palyaçoya benziyorum.