Merhaba Güzin Ablacığım ben 6 yıllık evli, 4 yaşında bir erkek evladı olan bir kadınım.
Bundan birkaç ay önce eşimin ortaokul arkadaşlarının sosyal medyada bir grup kurmuş olduklarını öğrendim. Kız erkek karışık bir gruptu bu.
Birkaç hafta sonra bir sabah kahvaltıda buluşmaya karar verdiler. Tabii bu buluşma bütün gün sürdü. Akşam eve geldiğinde eşimin gözünde bir garip ifade vardı.
Hiç görmemiştim onu böyle. Günler böyle geçerken, rahatsız olduğumu söyleyerek bu gruptan çıkmasını istedim. Çünkü anlamıştım eşimin beni aldatmaya eğilimli olduğunu.
Bu gruptan evli bir kadınla her gün konuşmaya başlamış, saatlerce. Ne büyük rastlantı ki, kızın adı benim gibi Burcu, evlilik tarihi benimkiyle aynı. Bu süreçte şüphelenip çok huzursuz oldum ve uzaklaştım eşimden.
3 ay sonra da o kadına yazdığı mesajını yakaladım, dünyam başıma yıkıldı. Aşk meşk yoktu mesajda ama bu kız gece yarısı eşimle neden mesajlaşıyordu? Bavulumu toplayıp evden ayrıldım.
Eşim “Çok pişmanım ama o sadece ortaokul arkadaşım” diye yeminler etti.
Kadını da aradım, o da aynı şeyleri söyledi, “sadece arkadaşız” dedi.
Merhaba ben 29 yaşında bir kadınım, eşimle çok severek evlendik ama farklı kültürlerin insanlarıydık.
Sonra çocuğumuz oldu ve aramızdaki cinsel uyum bozuldu. Gurbette yaşadığım için, eşimin ailesiyle de anlaşamadığım için, eşim yoğun çalıştığı zamanlarda iş arkadaşıyla beni aldattı.
Ben eşim çok horladığı için uyuyamıyordum ve yataklarımızı ayırmıştık, bunu bahane etti. Küçük bir çocuğum vardı evde onunla tek başıma ilgilenmekten eşimle ilgilenemiyordum.
O da bunlara dayanarak, geceleri evi otel gibi kullanıyordu. Benimle hemen hiç ilgilenmiyor, izinli olduğu zamanlarda sadece evde çocukla ilgileniyor ya da uyuyordu...
Ben bu ihaneti ortaya çıkardım. İki tarafın ailelerinin de haberi oldu ve “benim için çaba gösterirsen seni affedip, evliliğime devam edeceğim” dedim.
Buna rağmen, eşim bana karşı hiç çaba göstermedi. Ben de evdeki her şeyimi topladım, bebeğimle babamın evine geçtim. Şu an evde hiç eşyam yok, eşim de arkamdan ‘anlaşmalı boşanalım’ diye telefon açtı. Zina davası açmamam için bazı şartlar ileri sürdü.
Kabul etmeyince geçmişte anlattığım sırlarımı boşanma dilekçesine yazıp, koz olarak velayeti almak için ve zina konusunu açmamam için ortaya koydu. Sonra arayıp “geri dönüş olur mu, barışır mıyız” dedi.
Aslında ne yaptığını bilemiyorum tutarsız, yalancı ve her şey açığa çıktığı halde hâlâ ‘ilişki yaşamadım’ diye yalan söyleyip, inkar ediyor, ‘beni zinaya sen ittin’ diyor. Bütün sorumluluğu bana yüklüyor.
Merhaba Güzin Abla, yazılarını okudukça kendime bir yol çizeyim diyorum ama işin içinden çıkamıyorum. Benim de maalesef eşimle çok büyük sıkıntılarım var. 33 yaşındayım, 3 çocuğumuz var ve 15 senelik evliyim. Eşim çalışmıyor, üçüncü kez işi bıraktı son 4 senede, çünkü iş istediği gibi değilmiş…
Ben de çalışıyorum. 3 senedir beni her gün aşağılıyor, “Sen ne bicim annesin, sen ne biçim kadınsın, nasıl insansın” diye. Beni dövmüyor ama dili ile her gün aslında beni dövüyor.
Artık ciddi olarak boşanmayı düşünüyorum. Boşanma konusu, ayakları yere basan kadınlar için daha kolay deniliyor. Kadınlarımız çevre baskısından dolayı ayrılmaktan çekiniyor.
Büyük oğlum önceleri yanımdaydı. Bir şekilde oğlumu etkiledi. Hep beni kötülüyor, oğlum da onun etkisi altında kalıp benimle konuşmak bile istemiyor. Hepsi demiyorum elbette ama boşanmak isteyen kadın olunca erkek bunu gurur meselesi yapıyor. İlk aklına gelen de kadını çocuklarıyla cezalandırmak oluyor. Ne yapacağımı şaşırdım.
Bir yanım “boşan, kurtul” diyor ama bir yanım da “çocuklar ne olacak” diyor.
Abla bana bir yol göster. Yolumu kaybetmiş gibiyim.
◊ Rumuz: Sorun çocuklar
YANIT
Merhaba Güzin Abla, ben 16 yaşında bir genç kızım.
Lise 2’nci sınıfa gidiyorum.
Bildiğiniz üzere, günümüzde artık okullarda gözle görülür şekilde bozulmalar var. Diğerlerini dışlama ya da zorbalık bunların başını çekiyor.
Şunu söylemesi bile bana inanılmaz bir utanç veriyor: Liseye başladığım seneden bu yana sürekli zorbalığa maruz kalıyorum...
Ben o arkadaşlara karşı içimde en ufak bir kin bile beslemezken, onlara hiçbir şekilde zarar vermezken, onlara karşı herhangi bir kötü davranışta bulunmamışken neden bu kadar benden tiksiniyorlar?
Beni sürekli dışlıyorlar?
Normalde sosyal faaliyetler olduğunda katılmak için içimde bir heves olurdu. Lakin bu heves şimdi benimle birlikte gitmiyor.
“Canım sevgilim, menekşem. Sen her şeyin en iyisini en güzelini hak ediyorsun. İyi ki varsın, iyi ki hayatımdasın elleri öpülesi sevilesi kadınımsın. İçimdeki sevgi öyle büyük ki… Sana nasıl göstereceğimi bilemiyorum. Sen benim sevgilim, sen benim hayatımsın. Varlığın bana huzur, mutluluk ve güven veriyor. Seninleyken öyle mutluyum ki sanki sırtımda kanatlar var da uçarak yürüyorum gibi hissediyorum.
Yakında ilişkimizin 2’nci yılı dolacak acısıyla tatlısıyla birbirimize sarıldığımız, susarak sadece gözlerimizin içine bakarak, zaman hiç geçmesin dediğimiz, tartıştığımız, küstüğümüz anlarda her zaman kalbimizdeki o büyük sevgiyle doğru yolda ilerledik.
Gece yatarken seni düşünerek uyuyorum, sabah ilk seni düşünerek, kalbim çarparak kalkıyorum... Sokakta yürürken aklıma geldiğin her anda yüzümde kocaman gülümse oluşuyor.
Biliyorum böyle bir sevgi herkese nasip olmaz, şükür Rabbim bize böyle bir sevgi bahşetti.
Sen benim canım, sen benim meleğimsin, huzurum, sevincim, her şeyimsin.
Hep böyle kal, hep böyle kalalım sevgilim. Bana böyle duygular yaşattığın için sana çok teşekkür ediyorum.
Sevgililer Günümüz kutlu olsun, yanında değilim ama kalbim her zaman seninle. Yanında olup ellerini tutup gözlerinin içine baka baka seni seviyorum demeyi çok isterdim. İnşallah çok yakında bir araya geleceğiz ve o gün sımsıkı sarılıp kokunu içime çekeceğim. Ömrümün geri kalanını seninle geçirmek istiyorum.
Bilmem hiç duydunuz mu? Evcil hayvanların da ölmeden önce son bir istekleri olduğu ortaya çıktı.
Ancak bunu yalnızca yaşlı ve hasta hayvanları uyutan veterinerler biliyor.
Twitter kullanıcısı Jesse Dietrich, bir veteriner hekime işinin en zor kısmının ne olduğunu sordu. Uzman hiç tereddüt etmeden, kendisi için en zor şeyin yaşlı veya hasta hayvanların ölüm uykusuna dalmadan önce sahiplerini aradığını görmek olduğunu söyledi. Gerçek şu ki, hayvan sahiplerinin yüzde 90’ı ölmekte olan bir hayvanın bulunduğu odada bulunmak istemiyor.
İnsanlar hayvanlarının öldüğün görmemek için onları veterinerle baş başa bırakıp gidiyor.
Ancak hayvanlarının onlara en çok bu son anlarda ihtiyaç duyduğunun farkında değiller.
Veterinerler sahiplerinden sonuna kadar hayvanlara yakın durmalarını, patilerini tutmalarını istiyorlar ve ekliyorlar:
“Onların sizden önce ölmesi kaçınılmaz. Unutmayın ki siz onların hayatının merkeziydiniz. Zor da olsa vazgeçmeyin onlardan. Sevmedikleri bir yerde, yabancı biriyle aynı odada ölmelerine izin vermeyin. Son dakikalarında sahibinin yanlarında olmadığını görmek veterinerler için de çok acıdır. Ailelerinin onları terk ettiklerini sanıyorlar. Sonuçta ailelerinin tesellisine ihtiyaçları vardı.”
Veteriner hekimler hayvanların bu kadar korkmaması için ellerinden geleni yapıyor ama yavrucaklar için tamamen yabancılar.
Kadınların eşleri kendilerine iyi davranmadıklarında, geçimsizlik çıktığında “sırf çocuklarım için bu evliliği sürdürüyorum” demelerine inanmıyorum.
Kadınlar, acaba ayrıldıktan sonra karşılaşacakları hayat koşullarından korktukları için mi çocukları bahane ediyor...
Geçenlerde 23 yıllık evliliğini çocukları için sürdürdüğünü söyleyen bir kadının yazısı vardı köşenizde. Ya da bir başka mektupta eşiyle ailesi arasında kalmış biri yazmıştı size. Bu insanlar önce kendilerini sorgulamalılar.
Biri bir buçuk, diğeri altı aylık çocuklarına rağmen eşinden ayrılmayı göze alan bir kadın olarak, kızlarım bana büyüdüklerinde “iyi ki boşanmışsın anne” dediler.
Sevgisiz bir ortamda yetişen çocuk, sulanmamış çiçek gibidir.
Önemli olan eşlerin birbirlerine kötülememeleridir. Çünkü siz eş olarak anlaşamayabilirsiniz ama çocukların anne ve babalarının güvenine, sevgisine ihtiyaçı vardır.
Çocuklarımızın artılarımızla, eksilerimizle bizleri kendileri tanıyıp değerlendirmelerine fırsat verelim.
Boşanmayıp, çocuklar büyüdüklerinde onlara “Bu adama ya da kadına sizler için katlandım” deyip çocuklara vebal yüklemek ne kadar doğru olur ki.
Merhaba abla ben 30 yaşındayım, eşim 29 yaşında... Eşiyle ailesi arasında kalmış bir erkeğim.
Annemin birçok rahatsızlığı bulunuyor. Kalp, şeker, tansiyonu var ve ayak parmakları kesik.
Nişanlanmadan önce babam ve halamla konuştuk, “Annen senede bir defa size gelir. Hem 2-3 ay kalır hem doktora götürüp ilaçlarını ayarlarsınız hem de hasret giderirsiniz” diye. Çünkü ailemle aramızda bin kilometre mesafe var. Görev yaptığım yer çok uzak.
Eşim de bu düşüncemizi “Oralarda yalnız kalırım gelecek tabii, bana arkadaş olur. Ben bakarım tabii ki” diye onaylamıştı.
Evlendik. Sonra eşimin annesi ve babası geldi, 12 gün kaldı bizde. Üstüne aynı günlerde ablası ve yeğenleri geldi. 3 gün de onlar kaldı. Hepsine anne, baba, abla, arkadaş oldum. Param yoktu ağırlamaya, kredi çektim.
Ablam yurtdışına gidip vize yenileyip gelecekti. “Annem 2 ya da 3 ay sizde kalır, hasret giderirsiniz. İstemiyorsanız annemi de götüreyim” dedi. Eşim “olur mu gelecek tabii” dedi. Geldikleri gün ise surat yapmaya başladı. Babam 3 gün kalıp gitti.
Eşim, annemi her gün görmezlikten geldi. Üstelik söylenip durdu. “Kocası buraya attı gitti” dedi. “Sessiz ol bak duyar. Beni seviyorsan sus” dedim. Ama dinlemedi daha çok bağırdı ki annem duysun diye. Toplamda 40 gün kalabildi annem. “Git söyle anneni istemiyoruz. Ya ben ya annen” dedi.