Paylaş
Listeyi ilk duyduğumda kırıldım!
Ben ki açılım sürecinin ilk başında Başbakan’ın kahvaltısında ilk soruyu sormuş insanım! Kendi isteğimle mi? Yoo. Ben bal-kaymağımı yiyordum, aniden “Konuşma bitti, evet ilk soru?” dendi.
O an, ölüm sessizliği anıdır malumunuz! O ‘kalabalık içinde ilk konuşacak ortaya çıksın’ anında, restoranda sipariş verirken bile sessizlik olur. Garson “Ne arzu edersiniz” der, herkes birbirine bakar, esss.. Düşün ki bu soru, bir de Başbakan’a sorulacak!
100 kişiyiz, herkes birbirine bakıyor. Nedense “Hanımlar başlasın” dendi. Zaten sekiz hanım filanız. Gözler bize döndü. Yine sessizlik!
Nursuna Memecan’dı sanırım, pat diye “Gülse sorsun” demez mi? İyot nedir, nasıl açıkta kalır, bünyemde hissettim! Soru hazırlamamışız ki, sanıyoruz konuşmayı dinleyip dağılacağız. Beynim, müteakip birkaç saniyeyi, birkaç saat randımanında kullandı: “Eee evet, açılım ama neden bahsediyoruz meçhul. Hukuken neyi kapsıyor, bir açalım şu açılımı” gibi bir giriş sorusu attım ortaya, iş benden çıktı, gerisini hatırlamıyorum! Bak yıllar geçti, açılım nereye geldi, arayan soran yok! O öncü tavrımdan dolayı, bir akil’lik beklentim vardı, gücendim!
Ama ‘âkil insan’ olma arzumun esas sebebi başkaydı. Sanıyordum ki, herkes bölgesinde gezinip, fikirler toplayıp gelecek. E bana ne bölge verirler? Ya Cihangir ya Nişantaşı! Olmadı Bodrum... Yoo Güneydoğu da iyi olurdu, gezip görmediğim yerler, fırsattır. Ama en büyük kıyak diziden yırtmak olacaktı. Tatil veremiyoruz, kanal istemiyor, vatandaş galeyana geliyor. Kanal D CEO’su İrfan Şahin’i arayıp “Nassınız, iyisiniz? Ha bu arada bu ay bölüm beklemeyin, devlet göreviyle Bodrum’dayım, hadi gorüşürüük” demenin tadını düşün! Sonra bağla görev yerine, gelsin halkla sohbetler, gitsin yerel lezzetler.
Öyle değilmiş! Çözüm sürecini dinleyip, gidip vatandaşa anlatacaklarmış. Yani ‘âkil’, ortamı yumuşatacak, gerekirse süreci şeker kaplayıp sunacak, arayı bulacak ve halkın ‘vıdı vıdı’sını dinleyecekmiş meğer!
ALLAH GENEL MÜDÜR SABRI VERSİN!
E bildiğin ‘genel müdürlük’ bu! ‘Genel müdürlük’ kulağa ışıltılı gelse de berbat bir pozisyondur. Patron “Artık yemek fişi vermeyeceğiz arkadaşlara anlat” der, müdürün hayatı kararır! İtirazları dinleme, patronu eleştirmeden personele hak verme, yemek fişi olmayınca herkesin daha fit olma ihtimaline milleti inandır-maya çalışma, hepsi müdüre düşer! Dergi yöneticiliği yaptım, oradan biliyorum. Bir daha mı? Limon satarım yapmam!
Ailenin ‘âkil’i de annedir mesela. “Akşam Özge’nin doğum gününe gideceğim!” der kızı, anne yaşlanır! E izin mercii baba! Talep mercii kız! Arada kalıp sandviç olan, saat pazarlığı yapan, iki tarafın da kendine göre haklı olduğunu diğerine ispatlamaya çalışan: ‘Âkil anne’! Türk ailesinde annenin yıpranma payının çoğu bu ‘âkil’lik sebeplidir!
Apartman yöneticiliği de aynı... Kömür alımı için toplu karar verilmiş, iş bitmiş. Apartman ısınmaz, herkes yöneticiye çemkirir! Kardeşim sizden çıkan sonuç buu?! Hayır en çok da aidatı ödemeyen daire şikâyet eder ya! Apartman yöneticisi, pozisyonunu, istisnasız olarak, bağırarak ve “Artık sinirim kaldırmıyor kardeşim, beğenmiyorsanız kendiniz yapın” cümlesiyle terk eder! Âkil adamın aklı gitmek üzeredir çünkü!
70 MİLYON EKSİ 63 ALTERNATİF ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Bölgeler dolaşılacak çözüm süreci anlatılacak, eyvallah.
E vatandaşımın kendi çözüm projesi yok mu sanıyorsun? Âkiller 63 kişi, 70 milyon eksi 63 alternatif çözüm projesi çıkmazsa, benim adım Gülse değil!
Trafiği çözme projesi olmayan taksiciyle karşılaştınız mı hiç? Efenim?
Geçen gün bindiğim takside, şoför işi zaten çözmüş bitirmiş de, fikri sorulmadığı için şikâyet ediyordu. 10 dakikada İstanbul trafiğini öyle bir halletti ki, Karayolları genel müdürü olsam, tacı tahtı terk eder onu oturturum! Öyle bir kendine güven! Ama araba leş! Milyonlarca mikrobun deri altımda gecekondu mahallesi kurduğunu hissediyorum o esnada! Şoförlüğüyse kovboy filmlerindeki “Buralarda tek bir kural vardır ahbap, kural yok!” cümlesiyle özetlenebilir!
Şimdi bu vatandaşlardan yüz binlerceyi bir araya koy! Ne uçuk fikirler, ne zihni sinir projeler…
Hadi bunlar yapıcı olanlar. Anlatılacaklar “Asgari ücrete yüzde 500 zam, otobüslere de masaj koltuğu koyuyoruz” değil, hassas mevzular, malum! ‘Yok, biz hiç
bu işe girmeyelim’cileri ne yapacağız? Memleketteki akrabayla küs olma oranını, “O gelin/o damat benim cenazeme gelmesin” oranını hatırla. Gelmiş geçmiş en büyük barışma süreci “E iyi, hadi hemen beraber halay çekelim” diye mi karşılanacak? Tek başına ‘Biz o köyden kız almıyoz’cular bile âkil insanları yıldırmaya yetecektir diye korkuyorum!
Allah hepsine sabır ve dirayet versin, ben de birer kutu antidepresan vermeyi planlıyorum! Dizimi yazarım rahat rahat, amaan, neme lazım. Âkil insanlar “Allahım aklıma mukayyet ol” noktasına gelmesin, dileğim budur!
Paylaş