Paylaş
Pardon kardeş de, siz ne bekliyordunuz? Seçim öncesi hiç mi anketlere bakmadıydınız? AK Parti yüzde yedi oy alacak görünürken aniden bu sonuç patladı da, ona mı şaşırdınız? Kıl payı bir Ankara heyecanı yaşandı, o da AK Parti’ye bir kalp spazmı geçirtti anladığım kadarıyla. Onun dışında “Ne garp, ne şark cephesinde değişen pek bir şey yok”.
Kendini yenik hisseden arkadaşım... Hiç marjinal havalara girme, senden kaç milyon tane var biliyor musun? Hatırlatayım: Sen çoğunluksun çoğunluk! Yüzde elli yedisin sen! Hadi siyasi hareket olarak kendinden memnun BDP seçmenini de bu orandan çıkaralım. Her hesaba göre, kapı gibi yüzde elli ikisin sen! Ne bu hezeyanlı sanatçı ayakları!? Ne bu depresif haller!? Bir kişi “Beni anlamıyorlar” diye depresyona girerse, ilgilenilir, derdi dinlenir. 36 milyon “Bizi anlamıyorlar” diye depresyona girerse, “O zaman kalk, kendini anlat kardeşim” derler adama.
ANLAMA, DİNLEME KONUŞMA VAKTİ
Derdin “Niye AK Parti çok oy aldı” ise, o hüzünlü hüzünlü uzaklara bakıp dertlenmekle çözülmez. Bak bakalım niye aldı. Etrafındakilerle konuş. Oy vermiş olanları bul, sor, neden vermişler. Bir Anadolu gezisi yap ilk fırsatta. Hem değişiklik olur. Dolaş oralarda, insanlarla sohbet et. Hadi birbirimizle bir iletişim kuralım artık şu ülkede yahu! Herkes birbirini bir dinlesin: Yüzde kırk üçün meseleleri neymiş. Başbakan uzun boylu diye mi oy veriyorlarmış yoksa bambaşka sebepler mi varmış. Muhalefet niye endişeliymiş? Kürtler ne istiyormuş? Bir karşılıklı duyalım birbirimizi.
Belki, bu senin en yalnız hissettiğin gün, başka mahallelerden arkadaş edinmeye, onları anlamaya başlayacağın gündür!
Derdin “Niye benim oy verdiğim parti geride kaldı” idiyse, ona da bir bak niye öyle. Dizini kırıp oturma. Partinden memnunsan teşkilata gir mesela. Uğraş, çalış, örgütlen, bir ucundan tut. Fikir al, fikir ver. Memnun değilsen, eleştir, isteklerini, gördüğün yanlışları anlat. Gir içeri, sen düzelt bunları.
Bu iş vatandaş olarak anayasal hakların neymiş onları okumaktan başlar, aktif olarak siyaset yapmaya kadar gider. Şimdiye kadar hiç ilgin olmadıysa, bir yerden başla. Aç, hiç okumadıysan Anayasa’yı oku mesela. Temel hak ve özgürlüklerin, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı neymiş, din ve vicdan hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma, toplantı hak ve hürriyeti, seçme seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakların neymiş, oku. Bilmeyene öğret. Ne bileyim, bir STK’ya üye ol, yaban gibi durma!
Belki senin depresyonunun zirve noktası, aynı zamanda ülkede atıllığın, “bana ne”ciliğin dibe vurduğu noktadır!
Bak oy kullanma oranına. Bak sandık gözetmeni kalabalığına. Bak oylara sahip çıkan, çuvalların üstünde uyuyan gençlerin enerjisine.
Belki en karanlık saat gibi gördüğün, şafaktan az öncedir.
NEREYE, KARPUZ KESECEEDİK?
Belki bugün, ülkede kendini tam olarak temsil edecek parti bulamayan milyonların, farklı talepler, yeni bir kalkınma ve demokrasi anlayışıyla bir araya gelmesi fikrinin ilk günüdür. Belki eski tabelaların içeriğinin yenilenip dönüşeceği, belki de yepyeni siyasi hareketlerin yeşereceği günlerdir bunlar. Belki hem yüzde kırk üçün meselelerini, hem senin isteklerini çözecek formüllerin doğacağı bir dönemdir bu. Yere düşmüşsün, canın acımış, üstün başın tozlanmış, gururun kırılmış gibi hissediyorsun ya. O durumda kalkıp, üstünü silkeleyip, yürümeye devam eden adamdan memlekete fayda var. Yerde oturup ağlayan, olsa olsa çocuktur.
“Gidelim buralardan ya, yaşanmaz burada.” Vıdı da vıdı. Bir yere gideceğin yok! Nereye yahu, karpuz keseceedik? Sen de biliyorsun ki buradaki en kötü günün oradaki en iyi gününden daha kıyak olacak. Eşin-dostun, işin, mahallen, şarkıların, geçmişin, anadilin, şakaların bile burada ve buralı. Kendi evindesin. O yüzden, hiç afra tafra yapma. Başka mahallelerde yaşayan komşularını anla. Kendini onlara anlat. Memlekette şikâyetçi olduğun şeyler varsa konuş, yaz, anlat, düşün, katıl. Demokrasi ve yasalar dahilinde, kendini ifade etmeye dair ne hakkın varsa kullan.
Sen Kaybedenler Kulübü değilsin, sen bu ülkenin yarısısın.
Ve şöyle düşün: Belki bugün, dibe vurulan gün değil, bu ülkenin geleceğinin ilk günü.
Bingöl’deki on dokuzuncu yüzyıldan kalma sorun!
BİNGÖL’de AK Partili belediye başkanının, “Başkan vekilliği ve yardımcılığı için kadınlara görev vermeyeceğiz, toplum bunu hazmetmez, dinen ve örfen doğru değildir” dediği doğruysa, büyük skandaldır! Belediye meclis üyesi mali müşavir Nurten Ertuğrul, bu yüzden istifa ettiğini söylüyor. Belediye başkanı Barakazi ise özetle, “AK Parti öyle bir parti değildir, birçok kadın görev yapar, zaten diğer hanım arkadaşlarımız da bu kararı saygıyla karşıladı” diyor, ama “Ben asla öyle bir şey demedim, külliyen yalandır” demiyor. Böyle zihinsel arka planlar benim tüylerimi ürpertiyor arkadaş. On dokuzuncu yüzyılın eşitliği reddeden değerlerini örf-adet diye kimseye yutturamazsınız, yemezler!
Bana sorarsanız partinin bunu çok sıkı araştırması lazım. Daha da önemlisi, Bingöl Belediye’sinde görev yapan tüm kadınların bu işi ciddiye alıp, gerçekten yaşandıysa, susup oturacaklarına kazan kaldırmaları lazım. Onlara da aynı şeyi söylüyorum: Hanımlar, siz ezik, ikinci sınıf, kenar köşe değilsiniz, siz bu ülkenin yarısısınız!
Paylaş