Mersin 10 yıllık hedeflerini belirledi darısı diğer şehirlere

MERSİN’e bir kez daha şapka.

Yine Türkiye çapında bir ilke imza attı.

Tam beş yıl önce "Kalkınma Ajansı" için kolları sıvayan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bu kez uzun soluklu "Mersin İnovasyon Stratejisi" projesini başlattı.

Projenin ne olduğuna geleceğim.

Ama önce Mersin’in AB’nin Altıncı Çerçeve kapsamında "Bölgesel İnovasyon Stratejileri" için verilen AB fonundan yararlandığını belirtmek gerek.

Zira bu fonlara 13 ülkeden 33 bölge hak kazanmış.

Romanya’dan beş, Polonya’dan sekiz bölge AB fonlarından yararlanırken Türkiye’den sadece Mersin var.

Bunun nedeni basit.

Mersin beş yıl önce başlattığı "Kalkınma Ajansı" çalışmaları nedeniyle AB fonlarından yararlanmanın püf noktalarını artık iyice öğrendi.

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın bu projedeki ortakları Mersin Üniversitesi, Mersin-Tarsus Organize Sanayi Bölgesi ve Yunanistan’ın "Epirus Bölgesi İnovasyon Merkezi".

AB fonlarından yararlanmak için başka ülkeden bir ortak bulmak genellikle şart koşuluyor.

Projenin koordinatörlüğünü ise Uğur Yüksel başkanlığındaki ODTÜ Teknopark’ı yapıyor.

Şimdi dilerseniz "Bölgesel İnovasyon Stratejileri"nin ne olduğuna geçelim.

"İnovasyon" yenilikçilik anlamında.

Daha önce de yazmıştım tam Türkçe karşılığı olmadığı için genellikle "inovasyon" diye kullanıyor.

"Bölgesel İnovasyon Stratejileri" bağlamında bir şehrin çevresiyle birlikte kalkınmasına, daha rekabetçi olmasına, farklılık yaratmasına yardım edecek bir nevi yol haritası anlamında.

Avrupa bu tür yol haritalarını 1990’ların başından beri kullanıyor.

Uğur Yüksel’in verdiği bilgiye göre, Londra, Berlin gibi şehirler bu yol haritasından yararlanmışlar.

Berlin örneğin, 1999 yılında rekabetçi sektörlerini "bio teknoloji, tıp ve makine imalatı" olarak seçerek büyümeyi hedeflemiş.

Bölgesel kalkınmayı önemseyen AB’nin 2007-2013 bütçe döneminde bu işe ayırdığı para 350 milyar Euro.

Mersin’e dönersek, projenin çalışmaları geçen yıl başlamış.

I.Mersin İnovasyon Forumu geçen yıl yapılmış.

Bir yıllık süre içersinde şehrin "artıları" ve "eksileri" tespit edilmiş ve en önemlisi yol haritasında ağırlık vereceği sektörler belirlenmiş:

Tarım, Lojistik ve Turizm.

Sektörler belli olduktan sonra bunların nasıl daha rekabetçi hale gelecekleri benim de katıldığım II. İnovasyon Forumu’nun konusuydu.

Gün boyunca devam eden çalıştaylardan sonra sektörün önde gelenlerini dinlemek fırsatını bulduk.

Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Oktay Varlıer örneğin dost acı söyler misali ileriye dönük hayli iddialı turizm projeleri yapan Mersinlilere gerçekleri sayıyor.

Şehrin havaalanı yok, yatak kapasitesi düşük.

Üstelik çarpık yapılaşmayla sahillerinin bir bölümünü de kaybetmiş.

Ancak artıları da yok değil.

İnanç ve sağlık turizmi için kapasitesi var.

Mersin 32 ay süren "Bölgesel İnovasyon Stratejileri" projesinin sonunda, yani yaklaşık bir yıl sonra yol haritası tam olarak tespit etmiş olacak.

İşte o noktadan sonra Mersin’in 10 yıl gibi bir süre içersinde kaderini değiştirmesi işten bile değil.

Hedeflerini koymuş bile.

2009 yılına kadar en az 50 patent başvurusu yapılacak.

2010 yılında ise ilk uluslararası patent başvurusu.

2008 yılından itibaren en az 50 hızlı büyüyen "inovatif" şirket kurulacak.

İşsizlik oranı 2010 yılında yüzde 7’nin altına düşecek.

Kişi başına milli gelir 2010 yılında 6 bin Euro’ya (dolar değil dikkatinizi çekerim), 2016 yılında ise 10 bin Euro’ya ulaşacak.

Bunların tümü gerçekleşebilir.

Mersin diğer şehirlere bu çalışmasıyla örnek olabilir.

Neden olmasın?

Ama bir şartla.

Herkesin yol haritasına sahip çıkması şartıyla.

Belediye başkanı bir şehrin geleceğini torpilleyebilir mi?

MERSİN Ticaret ve Sanayi Odası’nın öncülüğündeki projenin başarısı için herkesin katılımı şart demiştim ya?

Ne yazık ki Mersin’de halen böyle bir tablo yok.

Göç nedeniyle yüzde 10’unun üzerindeki bir işsizlik oranıyla resmen "kıvranan" ve kendine çıkış yolları arayan bir şehirde böylesine önemli bir toplantıda Mersin milletvekillerinin ve en önemlisi Belediye Başkanı’nın da hazır bulunmasını beklerdiniz değil mi?

Bir günlük forumda ne Mersin’in 12 milletvekilinin, ne de Belediye Başkanı Macit Özcan’ın yüzlerini görebildik.

Hadi milletvekilleri Ankara’dan gelemediler diyelim ya Belediye Başkanı?

Şehre girer girmez otobüslerin üzerinde büyük boy posterlerini gördüğümüz CHP’li Macit Özcan’ın böylesine önemli bir toplantıdan aylar öncesinden haberdar olduğu halde aynı gün "Kent Konseyi Genel Kurulu"nu toplaması bir tesadüf mü?

Şehrin 10 yıllık vizyonunun masaya yatırıldığı, sektörlerinin geleceğinin tartışıldığı bir toplantıda Belediye Başkanı’nın hazır bulunmaması nasıl izah edilebilir?

Şöyle izah edilebilir.

Macit Özcan ile Mersin Ticaret ve Sanayi Odası arasında şehrin çöp alanı nedeniyle bir süreden beri bir anlaşmazlık var.

Olabilir.

Ama Mersin’in geleceği her şeyin üzerinde.

Deutsche Bank desteği ile Contemporary İstanbul

2010 Kültür Başkenti İstanbul, çağdaş sanat ile giderek daha fazla ön plana çıkıyor.

Dört yıldan beri Sanat Galericileri Derneği tarafından Lütfi Kırdar’da yapılan fuar bu yıl ikiye bölündü.

Sanat Galericileri Derneği bu yıl başarılı organizasyonlarıyla bilinen dDF ile anlaşarak geçtiğimiz günlerde İstanbul Modern’in de içinde bulunduğu kompleksteki antrepolarda bir fuar düzenledi.

Yollarını ayırdığı İkon Fuarcılık ise bu yıl farklı bir konseptle yine Lütfi Kırdar’da 21-24 Aralık tarihlerinde bir çağdaş sanat fuarı hazırlığında.

Farklı konsept ne?

İkon Fuarcılık’ın ve Nişantaşı’ndaki Sofa Oteli’nin sahibi Ali Güreli anlatıyor.

"Dünyadaki büyük sanat fuarlarını model aldık. Örneğin 5 günde 2 milyar Euro’luk alışverişin döndüğü Art Basel Fuarı’nı. Dünyanın önde gelen koleksiyonerlerini İstanbul’a çekmeyi amaçlıyoruz".

Güreli
’nin önüme koyduğu dünyanın önde gelen dergilerinde örneğin Flash Art’ta "Contemporary İstanbul"un ilanları var.

Yani fuar iddialı başlıyor.

Bir kere 50 binden fazla sanat eserine sahip Deutsche Bank’ın sponsorluğunda bu işe girişilmesi bir artı.

Sanatı önemli bir yatırım aracı olarak gören Deutsche Bank’tan know-how da alınacak zira.

Bankanın İstanbul’a önem vermesi, burayı Balkanlar, Orta Asya hatta Ortadoğu sanatı için bir çekim gücü olarak görmesinden kaynaklanıyor.

Bu yıl yabancı galerilerle İstanbul’a gelecek eserler arasında Andy Warhol, George Baselitz, Roy Lichtenstein, Alex Katz gibi ünlü isimlerin eserleri de var.

Yani New York, Paris, Berlin müzelerinde görebileceğiniz eserler fuara katılıyor.

Önümüzdeki yıl ise "Contemporary İstanbul" İstanbul Bienali’yle aynı günlerde yapılacak.

Ali Güreli "2010 yılında dünyanın en önemli 10 sanat fuarının arasına girmeyi hedefliyoruz" diyor.

Mersin gibi, İkon Fuarcılık gibi vizyonerler çoğaldıkça Türkiye’nin önü açık.
Yazarın Tüm Yazıları