Paylaş
Osmanlı tarih sahnesinden silinip yerine kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti’ne de kabuğunda kalması ve asla dışarı çıkmaması dayatılınca; asırlar boyu, tasada ve kıvançta birlikte olduğumuz ülkelerden ayrı düştük.
Merkezkaç kuvvetinden çıkıp çil yavrusu gibi dağılan ve sahipsiz kalan ülkelerin her biri, kapanın elinde kaldı.
Bunlardan Afrika’da olanlara, renklerinden dolayı zenci, kıtalarına da Kara Afrika denmişti.
Halbuki emperyalistlerin nasırlaşan vicdanlarındaki zifiri karanlıktı yüzlerine yansıyan. Zira zenci dediklerinin aynalarında, kendi kapkaralıklarını görüyor ve sözde kurtuluşu, onları ezmekte, köleleştirmekte, sömürmekte ve öldürmekte görüyorlardı.
Sözde beyaz, gerçekte ise karadan da daha kara olan vicdansız Batılılar; sırtlan sürüleri misali, siyahi insanlara saldırdılar.
Afrika’nın altını üstüne getirdiler; mallarını yağmaladılar, envai çeşit işkencelere tabi tutarak canlarını aldılar.
Bütün bu zulüm ve işkencelerden, canlı olarak günümüze kalabilen Afrikalı’nın ruh hali son derece dramatiktir. Öyle ki, beyaz adamı gördüğünde, ondan, canavar görmüş gibi ürküp kaçıyor.
Oysa aynı topluluklar, daha bir asır öncesine kadar, beyaz tenli olan Türklerle hemhal idiler; birbirlerine şefkatle bakıyorlardı.
Onlara neler yapıldı ki, yüz sene sonra bu hale gelmişlerdi!
Batılı emperyalistlere göre, daha düne kadar siyahi olanlar, birbirlerini çiğ çiğ yiyen yamyam sürüleriydi ve asla insan olamazlardı.
Bir asır sonra da olsa Türkiye, kendi ayakları üzerinde doğruldu, titredi ve kendine geldi; yeniden ‘Molla Kasım’ oldu ve ‘Dünya beşten büyüktür’ diyerek, kara bahtlı Afrikalı’nın imdadına koştu.
Medeni(!) denilen şu dünyanın adaletine bakar mısınız; 1.6 milyar insanın yaşadığı Afrika kıtası, BMGK’da temsil edilmiyor. Bu pandemide, Afrika’nın yalnızca yüzde 6’sı aşılanabildi. ‘Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa!’
Türkiye, en büyük dış temsilciliğini Afrika’nın en fakir ülkelerinden birinde açarak, 15 milyon aşıyı yola çıkararak ve tüm Afrikalıları aşılatmak için de Türkovac (yerli aşı) göndermek sözü vererek, tarih boyu olduğu gibi mazlumların hamisi olduğunu gösterdi ve göstermeye devam edecek.
Güçlü Türkiye’nin Kafkaslar’da, Doğu Akdeniz’de, Libya’da ve Körfez ülkeleri nezdinde yürüttüğü başarılı diplomasi, başta ABD, Rusya ve İran olmak üzere tüm batılı sömürge ülkelerini derinden rahatsız ediyor. Cephede ve masada yenemedikleri Türkiye’yi, bu kez ekonomik yönden çökertmek için saldırı üzerine saldırı düzenlemektedirler.
Sayın Bahçeli’nin ifade ettiği gibi: “Oyun büyük, oyun vahşi, oyun düşmancadır. Türkiye spekülatif atakların hedefindedir. Fiyat artışlarının içinde kim varsa, vatandaşlarımızın ekmeğine, sofrasına, cüzdanındaki paraya kimler doğrudan veya dolaylı musallat olmuşlarsa, analarından doğduğuna pişman edilmelidir.
Anlık fiyat değişimleri, gün içinde defalarca fiyat etiketlerinde yapılan değişiklikler en ince detayına kadar ele alınmalı ve bu vahim sorunun üzerine gidilmelidir. Ederi bir dolar olan alçakların dolar üzerindeki oyunlarına teslim olacak bir Türkiye asla yoktur. Dik duruşumuzu bozmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.”
Paylaş