Fuat Bol

Analar ağlamasın!

9 Eylül 2019
Ana hakkı tüm hakların üstündedir ve ne yapılsa bu hak ödenmez, ödenemez.

Bu kutsal hak, dünyada ödenemediği içindir ki evlatların iki yakası bir araya gelmiyor.

Ana, çocuğuna ilahi aşkla bağlıdır ve bu aşk karşılık beklemeksizin, tek taraflı ve sürekli vermeyi gerektirir. Bir ana, çocuğuna dünyaları bağışlasa yine tatmin olmaz; doymaz ve yeter demez.

Bundan dolayıdır ki anaların gözünde çocukları hiç büyümez. Hangi yaşta ve makamda olurlarsa olsunlar, evlatlar anaların gözlerinde hep çocuktur ve kendilerine muhtaçtır.

Evlat, annenin ciğerparesidir. Her zerresinin yansıdığı öz parçasıdır.

Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar sözü boşuna söylenmemiştir.

36 senedir terörle kıyasıya boğuşuyoruz. Düşük yoğunluklu bu savaşın gerçek mağdurları, evlatlarını teröre kurban veren analardır. Zira bu yürekler dağlanmıştır. Bu yüreklerin sızısı dinmez, kanı kesilmez.

Evlatların analarına karşı birinci ve en önemli görevi, onları ağlatmamaktır ve hatta onlara ‘öf’ bile dememektir.

Devlet ve millet hayatımızda ne denli hayırsız evlat olduğumuza bakın ki sürekli analarımızı ağlatıyoruz.

Yazının Devamını Oku

FETÖ devletten kazınmalı!

7 Eylül 2019
Türkiye’de bilinen ve bilinmeyen nice melanetleri işleyen FETÖ örgütünün elebaşı F. Gülen, ABD’nin gözetim ve himayesinde ifritliklerine devam ediyor. Hakkında düzenlenen onca belge ve dosyayı ABD makamlarına teslim etmemize rağmen, mahut iblisi bize teslim etmediler, etmiyorlar.

Etmeyecekler de, zira o, bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın takasıdır.

Üstelik PKK bölgesel bir terör örgütü iken, FETÖ dünya çapında bir terör örgütüdür. Daha açık ifadesiyle ABD, FETÖ örgütü sayesinde, 150’yi aşkın ülkenin maddi ve manevi kaynaklarını sömürmektedir.

ABD, FETÖ örgütü sayesinde onlarca ülkenin geleceğini elinde tutuyor. Çünkü FETÖ okullarında yetiştirilen mankurtlar, yarın başına geçip idare edecekleri ülkelerini ABD güdümüne sokacaklardır.

Uzağa gitmeye gerek yok, bu halin tipik örneği Türkiye’de yaşandı. 40-50 sene içinde ülkemizin tüm ışıltılı beyinlerini devşirdiler. Öyle ki, FETÖ’nün okullarında okumak bir ayrıcalıktı ve kalburüstü herkes, çocuklarını bu okullara vermek için yarışıyordu.

Sivil, resmi ve askeri tüm eğitim kurumlarının başlarını tuttular, personel ve istihbarat dairelerini ele geçirdiler. Polis ve askeri okullara alınacak öğrencilerden tutun, herhangi bir devlet dairesine atanacak memur ve amirlere kadar hemen herkesin ataması bunların ‘olur’larıyla gerçekleşti.

Türkiye’deki hiçbir resmi kurum, bunların melanetinden ayrı düşünülemez.

Devlet bankalarındaki krediler, esnaftan periyodik olarak sağlanan bağışlar (tehdit, şantaj veya rızayla), atadıkları insanların maaşlarından yapılan kesintiler, milletten toplanan yardımlar ve hepsinden önemlisi yurtiçi ve yurtdışında önünü açtıkları şirketlerden topladıkları haraçlar oluk oluk ABD’ye aktı.

ABD bu altın yumurtlayan tavuğu keser mi?

Yazının Devamını Oku

Coğrafya kaderdir!

4 Eylül 2019
İBN-İ Haldun’un bütün zamanlara hitap eden bu sözünün geçerliliği kıyamete kadar bakidir ve hiçbir toplum bundan müstesna değildir.

Bu hal şahıs planında da aynıdır, dağ, sahil, ova, güney-kuzey, doğu-batı insanlarına bakınız, aralarındaki karakter farkını görürsünüz.

Toplumların ve kültürlerinin de bulundukları coğrafyanın özelliklerine göre şekillendiğini bilir ve gözlemleriz.

Çetin ve zorlu bir coğrafyadaki insanlar daha bir mücadelecidir. Sarp bir arazide ayakta durabilmek bile emek-çaba ister. İstisnaları olmakla beraber, bir kısım coğrafyanın insanları çalışkan, diğer bir kısım coğrafyanın insanları ise tembel olurlar.

Dünya sahnesinde rol alan biz Türklerin kaderi hep zor ve çetin coğrafyalar olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Bundan dolayı da ‘Türk’e durmak yaraşmaz!’ denmiştir.

Türkler Müslüman olduktan sonra da yüklendikleri misyon gereği (ila-yı kelimetullah: Allah’ın birliğini ilan etme, duyurma ve yüceltme, kısaca tebliğ etmek) durmamış ve en çetin coğrafyalarda at koşturmuştur.

Bir kısım haramzadelerin ve nankörlerin iddia ettikleri gibi, ‘zulüm 1453’te başlamadı’. Başlasaydı eğer bugün İstanbul da tıpkı Endülüs (İspanya) gibi olurdu.

Nitekim İstanbul’un fethinden 39 sene sonra (1492), Haçlılar Endülüs Emevi devletini yıktılar ve koskoca İber Yarımadası’nda bir tek Müslüman ve Yahudi bırakmadılar. Alayının kökünü kuruttular.

Bunu zulüm görmeyen içimizdeki gafiller, İstanbul’un ve Bosna’nın fetihlerinden sonra aşağıdaki fermanları yayınlayan ve yürürlüğe koyan Türk hakanını ve Türkleri, utanmadan zalimlikle suçlamaya yelteniyorlar:

Yazının Devamını Oku

Siyasetin kötü algısı!

2 Eylül 2019
SİYASET (politika) en çetin sanattır. Seyis (at terbiyecisi) kelimesinden türetilmiştir.

“Siyaset insanının iki gömleği vardır: Biri bayramlık, diğeri idamlık” sözü meşhurdur. Bundan dolayıdır ki siyaset ‘ölüm’ anlamında da kullanılır.

Her şey zıddıyla kaim olduğuna göre bu sanat iyi ve güzel icra edildiğinde kişiyi dünyevi ve uhrevi olarak en yükseğe çıkardığı gibi, kötü icra edildiğinde de kişiyi aşağıların en aşağısına iter.

Her insanda yönetme arzusu vardır lakin bu arzu kimilerinde fazladır, hatta çok fazladır.

Siyaset insanında ise bu arzu doruktadır. Zaten bu arzu olmasa, onca sıkıntı çekilip siyaset yapılmaz.

Demokrasilerde siyaset halkla (taraftar) yapılır. Bunların bir kısmı kendi yandaşı, diğer kısmı ise karşıtı olanlardır. Siyasetçi temsili görev üstlendiğinden lider olmak zorundadır. Liderlik karizması olmayan siyasette başarılı olamaz.

Zaten bilimler içinde de en zor bilim insan idaresidir. ‘İnsan denen meçhul’ olduğuna göre bir yerde bilinmeyeni, bilinemeyeni bilip idare edeceksiniz. Bu da kolay olmasa gerektir.

Siyasette en başarılı kişiler –ki bunlar lider konumundadır- zeki, sabırlı, tahammüllü ve hoşgörülü ve ileri görüşlü olanlardır.

Sabreden zafere ulaşır sözü boşuna söylenmemiştir.

Yazının Devamını Oku

Terörizm ve terörist

31 Ağustos 2019
Terörizm, terör veya yıldırma; siyasi, dini ya da ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere, belirlenen hedef kişi ve gruplara veya resmi, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımını ifade eden terim.

Terörizmin asıl amacı, bir davaya veya siyasi anlaşmazlığa dikkat çekmektir. Bunun için de kitle iletişim araçlarını kullanır ve toplumda korku oluşturur.

Terörizmin bir diğer amacı da devlet otoritesini sarsmak ve hatta boyun eğdirip böylece devlete güveni ortadan kaldırmak, toplumla devletin arasını açmaktır.

Terörizmi kurup geliştiren ve silah olarak kullanıp (savaş metodu) ülkelerin üzerine salan dış güçlerdir. Terörizmin gücü ve ömrü (sürekliliği), onu destekleyen güç ile orantılıdır.

Terörist eylemler bireysel olmayıp örgütlü eylemlerdir.

Terörizm mali desteğe ihtiyaç duyar, bunu da yasadışı yollardan elde eder.

Terörizm, insanlık tarihi kadar eski bir savaş yöntemi olmasına karşın, özellikle 20. ve 21. yüzyılla adeta özdeşleşti. Çünkü 20. yüzyılda dünya nizamı yıkıldı ve bunun yerine ‘Hak güçlünündür’ prensibine dayanan zulüm sistemi kuruldu.

Dünyanın bu adaletsiz hali, terörizme fidelik yapmış, bu durumu fırsat bilen terör örgütleri ve onları destekleyenler de bu tarlayı olabildiğince sürmüş ve elan da sürmektedir.

Ayrıca bir de terörist gibi davranan devletler var ki, bu durumun tipik örneği İsrail’dir. İsrail’in, elinde sapan taşından başka silahı(!) bulunmayan sivil Filistin halkına, tankla, tüfekle uyguladığı zulüm devlet teröründen başka bir şey değildir. Plajlara attığı misket bombalarıyla öldürdüğü bebekler hâlâ hafızalardadır.

Yazının Devamını Oku

Şeytanlaşan insan!

28 Ağustos 2019
İnsanoğlu, yaratılışı itibarıyla değişkendir, yani hem iyiliğe ve hem de kötülüğe elverişlidir.

Malum, insan topraktan yaratıldı, toprağın tüm özelliklerini bünyesinde taşır. Üstelik insana, diğer tüm yaratılmışlardan üstün olması için ruh verilmiştir. Bu ruh akılla, nefisle, vicdanla vb donatılmıştır.

İnsan, toprağı kültüre tabi tutarak mümbit hale getiriyor. Kazıp altını üstüne getiriyor, havalandırıyor, gübreliyor, suluyor, yabani otlarını ayıklıyor vb.

Kendi kültürümüz için ne yaptık ve ne yapıyoruz? Hiç!

Yo bir şey yapıyoruz, olanı da yok etmek için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz.

Halbuki bu üstün özellikleriyle insan, başıboş bırakılmamış, eğiticiler eliyle eğitime tabi tutulmuştur. Tarih boyu peygamberler, filozoflar, bilgeler ve tüm eğitmenler, insanoğlunu eğitmek için gayret sarf etmişlerdir.

Eğitim sayesinde insan, üstünler üstünü olabileceği gibi, eğitimsizlikle veya yanlış eğitimle aşağılıkların en aşağılığı da yapılabilir.

Yani melek de şeytan da olmak insanın elinde.

İnsanın taşıdığı can, Yaradan tarafından kendisine bahşedilen bir emanettir ve dokunulmazlığı vardır. İnsanoğlu kadın ve erkek şeklinde iki cins olarak yaratılmıştır ve her biri diğerine muhtaçtır ve birbirinin tamamlayıcısıdır.

Yazının Devamını Oku

Hukuk ve demokrasi

26 Ağustos 2019
Uymadığı halde evdeki hesabı çarşıya uydurmak hevesinde olan aklı evvellere de bir çift lafımız olacak. Bunlar fildişi kulelerinden ahkâm kesmeye bayılırlar. Hukukçu da olsalar, belli ki kanun maddelerini ezberlemekten öte bir şey yapmamışlar.

Hukukun felsefesinden bihaberler.

Hukuku dillerine pelesenk edip demokrasi havarisi kesilirler. Kitabın ortasından (realite) yazanları da ‘faşist’ ilan ederler.

Münevver olamamış, yalnızca mum ışığından aydınlanan ‘aydın’ tipi bizde mebzul (zebil-çok) miktarda vardır. Ruhları muhalefetle özdeşleşmiştir. Her şeye karşı olmayı devrimcilik zannederler.

Tamam, devirelim de yerine ne konulacağını kendileri de bilmez.

Seçimle işbaşına gelen belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyım atanmasını ne hukuka ne de demokrasiye sığdırabiliyorlar.

Halbuki bal gibi hukukidir. Zira ilgili kanun maddesini, bentlerine kadar kendileri de bilip söylemektedir. Bir kısmı ise hukuki bulsa da demokratik bulmuyorlar.

Bakın, burada asla particilik yapmadan bir gerçeğin altını çizelim: Olağanüstü hal ve sıkıyönetim, demokratik idare şeklinin yansımaları değil midir? Nitekim AK Parti iktidara geldiğinde Güneydoğu bölgemiz normal idareyi unutmuştu. Çünkü uzun yıllar bölgede olağanüstü hal vardı.

AK Parti iktidara gelir gelmez olağanüstü hali kaldırdı, normal idareye geçti. Bunu bir nazire olarak yaptı, zira terör devam ediyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

Yazının Devamını Oku

Hangi demokrasi?

24 Ağustos 2019
Seçilmiş belediye başkanları görevlerinden uzaklaştırıldı diye yeri göğü inletenlere bir çift lafımız var.

Ayol! Siz hangi demokrasiden bahsediyorsunuz? Bir ülkenin fiilen savaştığı terör örgütüyle iş tutmak, bu yüzden işten çıkarılanları tekrar işe almak (bu meyanda işe alınan şehit yakınlarını işten çıkarmak), teröristlerin cenazelerine gitmek, onların isimlerini cadde, sokak ve parklara vermek, sözde ‘eşbaşkanlık’ uygulamasıyla yönetimi kendilerine benzetmek (akılları sıra merkezi yönetimden bağımsız ve bağlantısız, özgün yönetim oluşturuyorlar), terör örgünün marşında saygı duruşunda bulunmak, belediye imkânlarını dağa militan hazırlamakta kullanmak...

Bütün bu kepazelikleri bu devletten aldığınız maaş ve bu devletin size sağladığı makamla yapacaksınız. Bu devlet de durup sizi uzaktan seyredecek öyle mi?

Utanmadan sıkılmadan dün de aynını yapmıştınız. Şehit kanıyla yoğurulmuş o mübarek beldeleri; ‘tünel şehir’ ve ‘hendek-çukur şehir’ haline getirmiştiniz. Devlet müdahale edince de halkı ayaklanmaya çağırmış ve onlarca vatandaşın ölümüne sebep olmuştunuz.

Devlet yumuşak durdukça, merhametle yaklaştıkça siz onu, uysal koyun zannettiniz!

Yahu! Bu devlet ne sokakta bulunan bir çadır devletidir ve ne de sizin zannettiğiniz gibi yolgeçen hanıdır. Öyle destursuz, kafanıza göre takılamazsınız. Bu devletin kurallarına, kanunlarına ve Anayasa’sına siz de diğerleri gibi uymak zorundasınız.

Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde siyasi partiler ve onların seçilmişleri (belediye başkanları, milletvekilleri, belediye meclis üyeleri) herhangi bir terör örgütü ile iç içe olamaz, onların meddahlığını yapamaz, bilakis onlarla arasına mesafe koyar, koymak zorundadır.

Aksi halde görevi, makamı, rütbesi ne olursa olsun, kulağından tuttukları gibi atıverirler. Ve bu yaptıklarının hesapları da kendilerinden sorulur. Efendim, yapılan kanuniymiş de ahlaki değilmiş.

Terörün olduğu yerde hangi ahlaki değerden bahsedilebilir? Terör olduğunu nereden biliyormuşuz, mahkeme kararı mı varmış. Devletin eli armut mu topluyor, bu istihbarat raporları neyi haykırıyor? Zaten kanunsuzlukların çoğunu gözlerimizin içine baka baka yapıyorlar. Bu sorunun cevabı, devletin dünkü hoşgörüsü karşısında sergilenen çukur siyasetidir. Bunu mu istiyorsunuz?

Yazının Devamını Oku