Türkiye’nin Musul’daki pozisyonu

IRAK’tan başka Musul’la ilgili olması gereken bir ülke varsa o da Türkiye’dir. Bu hem tarihi hem hukuki olarak böyledir.

Haberin Devamı

 

Bu gerçek bilindiği içindir ki, ABD, Bağdat’ı Türkiye’ye karşı bağırtıyor. Aynı şeyi İngiltere, Fransa ve İran’ın da yaptığı bir diğer gerçek.

 

ABD ve İngiltere’nin kaygısı tarihten kaynaklanıyor. Türk askerinin Musul’a girmesi halinde bir daha oradan çıkmayacağı kaygısı taşıyorlar. Bu da eskiden olduğu gibi Musul-Kerkük petrolünün paylaşımı planlarından kaynaklanıyor.

 

PETROL MESELESİ

Petrol meselesinden başlayalım...

 

Konu Musul petrolüyse, bu petrolden hukuken tazminat mahiyetinde hak sahibi olan Türkiye’dir. Türkiye’ye 1934 yılından 1952 yılına kadar tazminat ödenmiştir. Ancak hesaplamalarda anlaşma sağlanamamıştır. 1951 yılından itibaren bütçeye bu tazminat geliri alacak olarak kaydedilmiştir. 1955 yılında bütçeden çıkarılmış, 1958 yılında yeniden alacak olarak konulmuş ve bu fasıl Turgut Özal 1987 yılında bütçeden çıkarıncaya kadar her bütçede yer almıştır. Tazminat alacağının tutarı hâlâ tartışmalıdır. Şunu da belirtmek gerekir ki, Türkiye, Musul olayıyla bu tazminat nedeniyle ilgileniyor değildir ama bir bağ aranıyorsa, diğer ülkelerde olmayan bir bağ Türkiye için vardır.

 

SİYASİ BOYUT

 

Siyasi boyutuna gelince...

 

Haberin Devamı

Musul, Misakı Milli sınırları içindedir. Mustafa Kemal Atatürk de Misakı Milli sınırlarını tarif ederken, İskenderun’un güneyinden başlatarak Deyrizor’un kuzeyinden geçen, Musul’u, Kerkük’ü, Süleymaniye’yi ve Erbil’i de kapsayan bir harita çizmiştir.

 

Lozan’a Haliç konferanslarıyla devam eden ve Ankara Antlaşması’yla sonuçlanan süreçte İngiltere’nin planlamalarıyla çıkan Kürt isyanları ile Musul’un kaybedildiği bilinen tarihi bir gerçektir.

 

Haberin Devamı

Misakı Milli boyutu da Batılı emperyal güçleri kaygılandırmaktadır.

 

DEMOGRAFİK İLGİ

 

Musul ve Kerkük’te Türkmenlerin uğradığı mezalim de yakın tarihin gerçeğidir.

 

Türkmenlerin mal ve can güvenliğine Türkiye’nin ilgisiz kalması da düşünülemez.

 

Nitekim 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali öncesi ve sırasında da Türkmenlerin güvenliği Türkiye’nin ‘kırmızı çizgisi’ olarak ilan edilmiştir.

 

TERÖR BOYUTU

 

Türkiye’nin Kuzey Irak’taki askeri varlığının asıl nedeni PKK boyutudur. Yıllardır bu topraklardan Türkiye’ye saldıran PKK’yı ne Irak hükümeti ne Barzani yönetimi kontrol altına almış değildir. Aksine bölgedeki ABD varlığının PKK-PYD-YPG cephesine askeri ve siyasi destek verdiği ortadadır. Bu cephenin ise Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Türkiye’nin güneydoğusunu da kapsayan bir Kürt devleti oluşturma amacı ve çabası çok açıktır.

 

GÖÇ BOYUTU

 

Haberin Devamı

Saddam’ın Kürtlere saldırdığı 1987 yılında Kürt göçmenlere Türkiye ev sahipliği yapmıştır. Sonraki süreçteki göçleri de kabul etmiştir, Suriye içsavaşından doğan göç yükü de Türkiye üzerindedir. Musul operasyonunun yol açacağı göç dalgasını da yine Türkiye karşılayacaktır. Bu göçü Irak topraklarında karşılamak, mülteci ağırlama kapasitesini çoktan aşmış Türkiye’nin hakkıdır.

 

Bütün bu faktörlere bakıldığında başta PKK olmak üzere Türkiye’nin Kuzey Irak’ta kendi güvenliği için askeri güç bulundurması yadırganacak bir durum değildir.

 

TSK’NIN VARLIĞI VE YIĞINAĞI

 

Mevcut duruma gelince...

 

Musul operasyonu ABD, Fransa, İngiltere destekli olarak Irak ordusu tarafından başlatıldı.

 

Haberin Devamı

TSK’nın Başika’da eğittiği ‘Musullu Ninova Bekçileri’ de operasyona dahil oldu. Türkiye’nin karşı çıktığı konulara Bağdat’ın özen gösterdiği anlaşıldı. Şii milisler Musul’a girmedi. Şimdilik Türkiye’nin kaygılarının dikkate alındığı anlaşılıyor. Türkiye de ihtiyatlı davranıyor. Türk askeri de Musul’a girmiş değil.

 

Ancak TSK sınırda yığınak yaptı. Bu yığınağın nedeni Musul’dan gelmesi muhtemel göç dalgasını Irak topraklarında karşılamak. Eğer büyük çaplı bir göç olursa TSK, Irak topraklarına girip bu göçü orada karşılayabilir.

 

Musul kuşatıldı ama Batı tarafı açık bırakıldı. Anlaşılıyor ki, DEAŞ’ın Batı koridorundan Musul’u terk etmesi isteniyor ve bekleniyor. DEAŞ’ın bu koridordan Rakka’ya ve El Bab’a gideceği hesaplanıyor.

 

Haberin Devamı

Bu durumda Musul’dan bir süre sonra Rakka operasyonu da başlayabilir.

 

Dabık’ı alan TSK destekli ÖSO’nun Rakka’ya doğru inip inmemesi de bir diğer önemli konu.

 

Ancak, Türkiye’siz ama PKK’lı, PYD’li, YPG’li bir Musul ve Rakka operasyonu ve sonrasında kurulacak bir masa sağlıklı ve kalıcı sonuçlar vermeyecektir.

Yazarın Tüm Yazıları