KARIŞMAMIZ DOĞRU DEĞİL
(CHP’deki parti içi tartışmalar) Önemli değişimlerden sonra CHP’de bu hep oluyor; yeni bir durum değil. Seçimler sonrasında CHP’de mutlaka sesler yükseliyor. Bugün yaşananlar da onun tekrarından ibaret. CHP’nin iç meselelerine bizim karışmamız doğru değil. Zaten yeterince karışıklar. Bir de biz kalabalık etmeyelim.
(Astana Zirvesi’nde Türkiye-Rusya-İran arasında mutabakata varılan çatışmasızlık bölgeleri Türkiye’nin istediği bölgeler mi) Çatışmasızlık bölgesi olarak şu anda öngörülen, Hatay’ın güneyinde İdlib’i de kapsayacak şekilde belirlenen bölge esas alınıyor. Orada rejim güçleriyle diğerleri arasında sürekli ateşkes ihlal ediliyordu. Amaç bunları önlemek. Başarılı olursa diğer bölgelere yaygınlaştırılarak uygulanabilir. Başarılı olmasını ve kalıcı barışa katkıda bulunmasını umuyoruz. YPG konusundaki hassasiyetimiz belli. YPG ve benzeri unsurlara alan açacak çalışmalara müsaade etmeyiz.
(Suriye’de siyasi çözümden kastedilen nedir) Siyasi çözümden maksat; terör grupları dışındaki grupların bir araya gelmeleri ve toprak bütünlüğü içinde bir arada yaşadıkları bir Suriye’dir.
UÇ SİYASETLER MERKEZE YANAŞACAK
(Cumhurbaşkanı’nın ABD ziyareti sırasında Türkiye, Beyaz Saray’a ne önerecek) Önereceğimiz şeyler belli. Sır değil. Biz başından beri PYD-YPG gibi örgütleri terör örgütü olarak görüyoruz. Bu örgütlerin müttefik ABD tarafından Suriye’de DAEŞ’le mücadelede kullanılmasını doğru bulmuyoruz. Bunu başından beri söylüyoruz. Bizim teklifimiz “Beraber yapalım” şeklindedir. Bize söyledikleri şey ise “Henüz karar vermedik” biçimindedir. Ama sahada PYD-YPG ile faaliyetleri devam ediyor. Bu ortak faaliyetler bir önceki yönetim döneminde başlamıştı. Ümit ederiz ki ABD’nin yeni yönetim döneminde sürdürülmez.
(21 Mayıs’taki AK Parti kongresine ilişkin hazırlıklar)
Savaş yerine barış, ölüm yerine yaşam, silah yerine hayatı kolaylaştıracak araçlar üretmek her çağdaş insan ve ülkenin ideali olmalıdır. Ancak gerçekler maalesef ideallere uymuyor. Savunma da -yine maalesef- hem toplumlar hem ülkeler için bir ihtiyaç olarak kendini dayatıyor. İnsanoğlu kendi niteliklerinden kaynaklı olarak henüz savunma sistemine ihtiyaç duyulmayan bir toplum, bir yaşam modeli kuramadı. Bu yöndeki çabaları felsefe kitaplarında kaldı.
Hayatın gerçeklerine dönersek, savunma ihtiyaç olmaya devam ediyor ve son dönemde bu ihtiyaç Türkiye için daha da arttı.
Türkiye’nin karşılaştığı tehditler ulusal savunma gücünü daha da geliştirmesi, güçlendirmesi gerektiğini ortaya koydu.
ULUSAL TEHDİT
Türkiye’nin ulusal birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik tehdit, Suriye iç savaşıyla daha da büyüdü. Ankara’nın Suriye sorununu gündeme getirirken, bunun Türkiye için bir “beka sorunu” olduğunu vurgulaması, Irak ve Suriye’nin parçalanması halinde Türkiye’nin aynı tehdide maruz kalacak olmasından kaynaklanıyor.
Türkiye’nin hem Irak hem Suriye politikasını belirleyen temel, bu kaygıdır.
Suriye politikasını değiştirip, PYD-YPG konusunda ABD’ye tavır alması ve Rusya ile işbirliğine yönelmesinin altında aynı kaygı yatıyor.
Türkiye’nin bu kaygısını arttıran ise ABD oldu. Ankara’nın ulusal tehdit olarak görüp beka sorunu olarak tanımladığı konuda, Obama yönetimi, Türkiye’nin karşısında PKK-PYD-YPG cephesinden yana tutum aldı.
Kısa bir süre önce Münih’te Başbakan Binali Yıldırım’la bir araya gelen Barzani, dönüşünde Türkiye’yi ziyaret etti. İstanbul’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüştükten sonra, Ankara’da Başbakan Binali Yıldırım’la bir görüşme daha yaptı.
Barzani ABD’nin yeni yönetimiyle de temasta. Münih’te ABD Başkan Yardımcısı Pence ile de görüşmüştü. Bu görüşmede bağımsız Kürdistan konusunun ele alındığına yönelik olarak Barzani cephesinden açıklamalar da yapıldı.
Barzani’nin Münih temaslarının ardından Türkiye ziyareti de “Bağımsızlık temasları mı” sorusunu gündeme getirmişti.
Barzani’nin bir an önce bağımsızlık ilan etmek istediği bir sır değil. Ancak, bu sadece Barzani’nin gündemini meşgul eden bir konu.
Ankara’nın gündeminde böyle bir konu yok. Ankara, eskiden olduğu gibi bugün de Irak’ın parçalanmasına ve bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına karşı.
Türkiye’nin bu görüşü Suriye için de geçerli. Ankara, iki komşunun toprak bütünlüğünü öteden beri savunuyor.
İki komşusunun parçalanmasının ileride Türkiye’nin toprak bütünlüğünü de tehdit edeceğini biliyor.
BARZANİ’YE TEHDİT
DAEŞ ise intihar saldırılarını sürdürüyor.
El Bab’dan dün böyle bir saldırı sonucu iki şehit haberi geldi. Şehitlerimize ve yaşamını yitiren masum sivillere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır, gazilerimize acil şifalar diliyorum.
Fırat Kalkanı operasyonu, özellikle El Bab’da yürütülen mücadele askeri uzmanlara göre TSK için bir ilk özelliği taşıyor. TSK’nın yabancı bir ülke toprağında ilk kez verdiği asimetrik savaş niteliğinde... TSK, bu asimetrik savaştan başarıyla ve çok önemli deneyimler kazanarak sonuç almış görünüyor. Bu savaşın düzenli bir orduyla değil, yerleşim bölgesinde, ev ev, sokak sokak, intihar saldırıları, tüneller, el yapımı patlayıcılar, bombalı tuzaklarla sivil halka zarar vermemeye azami özen gösterilerek yürütüldüğünü unutmamak lazım.
Unutulmaması gereken bir diğer yön ise henüz 15 Temmuz’da çok büyük travma geçirmiş olan TSK’nın, emir-komuta düzeni, müşterek harekât güç ve yeteneğinden bir şey kaybetmediğinin otaya çıkmış olması.
Askeri uzmanlara göre, El Bab operasyonuna yöneltilen “Neden bu kadar uzun sürdü, neden bu kadar şehit verildi” yönündeki eleştiriler, Mehmetçiğin hangi koşullarda savaştığı dikkate alınmadan yapıldığı için havada kalıyor.
BABA ESAD’IN BUMERANGI
TSK, bugün Suriye topraklarında hem DAEŞ hem de PKK ile mücadele ediyor.
PKK ve kurdurduğu PYD-YPG cephesi, Suriye’nin kuzeyini Şam egemenliğinden ayırmak, ülkeyi parçalamak için var gücüyle çabalıyor.
Dikkat çeken bir yön, rütbeli subayların mahkemede verdikleri ifadelerin daha önceki ifadelerinden farklı olduğu.
Bir diğer özellik de 15 Temmuz’a karışanların suçu birbirlerinin üzerine atmaya çalışmaları. O kadar görüntü ortadayken, o kadar canlı yayına rağmen bir kişi dışında suçunu kabul eden olmadı.
Sanıklara bakarsanız hiçbiri darbeye karışmamış, hiçbiri bilgi sahibi değil!
Kim doğru söylüyor, kim gerçeği saklıyor, ilk anda anlamak mümkün değil. Generaller düzeyinde verilen ifadeler birbiriyle çelişiyor.
Yargıçların işi kolay değil.
Kılı kırk yararak olayı aydınlatmaları ve öyle hüküm kurmaları gerekiyor.
KUMPAS DAVALARI
Kanlı darbe girişiminin iyi anlaşılabilmesi için 15 Temmuz davalarıyla Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi kumpas davalarının bir arada değerlendirilmesinde fayda var.
Türkiye ve KKTC, ne kadar iyi niyetle yaklaşırsa yaklaşsın, Rum tarafı bir bahane bulup masadan kalkıyor.
Bunun temel nedeni, Annan Planı’na “Hayır” demesine rağmen Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak ve adanın tümünü temsilen Avrupa Birliği’ne, 2004 yılında tam üye yapılmasıdır.
Bu aşamadan sonra Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi için “Adada çözüm” demek, KKTC’nin ilhak edilmesi demektir.
Nitekim masaya getirdikleri öneriler de süreç içinde KKTC’yi yok edecek, Kıbrıs Türklerini de Rum çoğunluk içinde eritecek önerilerden öteye geçmemiştir.
Bu davaların sanıkları kimler?
Duruşma salonlarına getirilen sanıkların Türk Silahlı Kuvvetler’i (TSK) mensubu olmaları içler acısıdır.
15 Temmuz’un diğer sanıklarının da Türkiye Cumhuriyeti’nin en güzide sivil kurumlarının yöneticileri, en güzide meslek mensupları olması da öyle...
Düşünün ki, yıllarca Türk ordusunun, Türk emniyetinin üniformasını giymiş, bu ülke, bu ulus için şehit olmuş Mehmetçiğe, polise komuta etmiş subaylar, emniyet müdürleri...
Rakka nasıl kurtarılacak?
ABD’nin bir önceki Başkanı Obama, PYD-YPG ile kurtarmayı planlıyordu. Bu amaçla YPG’yi ciddi biçimde silahlandırdı. YPG karadan Rakka’ya yürüyecek, ABD ve koalisyon ülkeleri de hava desteği verecekti. Böylece Rakka kurtarılırken, ABD askerleri sahada olmayacak ve burunları kanamayacaktı.
ABD-PKK CEPHESİ
ABD Suriye’de taşeronu bulmuştu:
PKK-PYD-YPG...
PKK ve kontrolündeki PYD-YPG’nin Rakka’yı DAEŞ’ten kurtarma gibi bir amaçları var mı? Yok.
Bu operasyona gönüllü taşeron olmaları, ABD’den Kuzey Suriye’de siyasi ve askeri destek almayı sürdürmek ve federasyonu kurup, Şam’a kabul ettirmek. Bu amaçla ABD’nin yerine YPG’nin savaşması ve ABD askeri yerine YPG’lilerin ölmesi karşılığında Suriye’nin kuzeyinde egemenlik kurmak...
Garantisi var mı? Yok.