Paylaş
Kaç kişilik ayırtmıştık yeri?
- On dokuz..
Kaç kişiyiz peki?
- Biir, ikiii, üüüç... On dört.
Tamamdır, madem öyle, ısmarlayalım o zaman. Ama gene de karidesi on dokuz kişilik yapsın.
Bayraaam! Oğlum her zamanki gibi: Patlıcan salatası, kırık zeytin, tulum, çoban salata. Çobana salatalık koymasın ama. Bol domates, ince doğranmış sivri biber, piyazlık soğan, zeytin yağı, sirke...
Aaa ben çobanı limonlu severim.
O zaman sirke koymadan getir çocuğum, kim ne isterse onu koysun.
Ben salatalık da isterim aslında.
Çobanında salatalık isteyen istemeyen? Biir, kiii, üüçç... Salatalıklı ve limonlu iki, salatalıklı-sirkeli bir, salatalıksız-sirkeli üç.
Sonraaaa... Kalamar tava.
- Kalamar yiyecek var mı ayol? Karides yemeğe geldik, midemizi doldurmayalım.
Kalamar yemek isteyen parmak kaldırsın! Biir, kiii, üüüç...
- Biz ikimiz paylaşırız.
- Ben de bir tane tadarım.
- Ben yerim..
- Ben yemem.
- Ben de yemem, karidese yer kalmaz sonra..
İri kesim yapıyorsunuz di mi?
- Evet hanımefendi.
Taze yağda kızartıyorsunuz?
- Evv...
Aaa evet, evet... Harika yapıyorlar, geçenlerde Canan ve Güneri ile geldik, kalamar yedik, harikaydı.
- Karides de istiyoruz elbette.
- Yalnız ben karidesi çok acılı severim.
- Aaa ben çok acılı yiyemem, benimki orta acılı olsun.
- Ben hiç acı yiyemem, zaten yasak, benimki lütfen acısız olsun.
- Benimki acılı olsun ama çok acılı olmasın.
O zaman ortaya, biiir, kiii, üüüçç, dööört acılı; biir, kiii orta acılı, bir normal acılı, bir acısız karides.,. Anlaşıldı mı oğlum?
- Anlaşıldı efendim. Dil balığı var bugün geldi. İster miydiniz?
- Aaa taze dil balığı varmış. İsteyeeen?
- Yok imkanı yok yiyemeyiz, hele şunlar bir gelsin...
- Gerçekten yiyemeyiz.
Ama buranın da dili bir başkadır...
SUZAN AVCI GİBİ KARİDESLER
- Peki dilin mevsimi mi ki bu ara?
Yeni yeni başladı ama inanın çok güzel. Etine dolgun.
- Suzan Avcı gibi mi?
???
- Dil isteyeeen?
...
- İsteyen sonra ısmarlasın o zaman. Peki kim ne içiyor?
Ben rakı.
- Ben de.
Ben de.
- Ben de...
Ben bira.
- Ben light.
Ben de light...
- Ben akşamdan kalmayım. Su içeceğim.
Tamam efendim, su.
- Ben kola.
Tamam.
- Zero var mı?
???
- Ben soda. Pardon maden suyu. Soda olmasın, maden suyu.
Tamam efendim...
- Ben de rakı, Yeşil Efe lütfen...
Tamam.
- Benimki Yeni olsun.
Peki.
- Benimki Ala...
???
- Beyaz şarap olarak neyiniz var?
Çankaya.
- Başka?
Bir sorayım efendim..
- Selection varmış...
Tek başıma koca şişeyi içemem, o zaman ben de rakı içeyim..
- İyisi mi sen bize bir büyük getir oğlum.
Olur beyefendi.
- Yeşil Efe mi hangisi?
Yeşil olsun, karıştırmayalım, tamamdır.
- Bir büyük Yeşil o zaman...
Tamamdır beyefendi..
- Aman unutmayın benim karides acısız olacak..
Tamam hanımefedi.
- Aaa peynir istemedik...
Ne peyniri ayol o?
- İzmir tulumu.
Çok güzel görünüyor, ben bir dilim alayım bari.
- Ben de tadarım. Hıımm şahane!
Masanın bu ucu öksüz değil, buraya da yollayın biraz.
- Ayy gerçekten ha-ri-ka..
- Oğlum şu tulumdan iki tabak daha getir ortaya.
- Ayy bu salatalıklı çoban, bizimki salatalıksız olacaktı, karışmış...
Bu sirkeli...
- Bu da limonlu.
Herkesin içkisi geldi mi?
- Geldi.
O zaman şerefe!
- Şerefeee!!!
İyi kışlara!
- İyi kışlaraaa!
Ayy kışı nereden çıkardınız, daha önümüzde koca bir sonbahar var. Havaya baksanıza limonata.
İyi de bozacakmış hafta sonunda.
- Ağzından yel alsın!
Ben demiyorum, televizyon diyor.
- Ne zaman dönüş?
Yarın. Çocuklara söz verdik. Yoksa insanın deli olması lazım dönmek için.
- Peki siz ne zaman?
Pazar inşallah.
- Rakı var mı o tarafta?
Bitti. Bir küçük daha getir oğlum.
- Büyük getirsin. Kalan kalır.
Doğru, bir tane daha.
- Ayy karidesler geldi.
Yahu tamam, burası Tuzla. Bayram bu işin ehli. Ama var mı böylesi? Hepimiz iyi kötü dünyanın dört bucağında karides yedik ama şu kokuya bakın..
- Çocuklar kolesterole dikkat!
Canına yandığımın kolesterolü. Zaten yılda kaç kez böyle karides yiyoruz ki?
- Ayyyyy.. Dikkat! Çok sıcak.
Aman aman gerçekten dikkat, kavrulursunuz çocuklar.
- Yahu bu ne lezzet!
Tanrım bu ne bu? Gerçekten bu ne lezzet?
- Tamam lezzetli ama o kadar.
Bu da bir şeyi beğenmez zaten..
- Şışşt,duyacak.
...
- Başka bir şey ister misiniz?
Helva?
- Mümkün değil, çatlarız.
Kahve?
Oğluuuum! Hesap!
- Geldi: 600 lira.
BU ZİYAFETE BU FİYAT
Bodrum, Tuzla, Yeni Albatros’ta... O yemeğe, o içmeye, o servise... Ve en önemlisi her biri birer Suzan Avcı o muhteşem karideslere...
Abbas yolcu.
Ama bu gün ama yarın..
Evler ayağa kalkmış,giden gidene..
Kiminin işi elverdi, lastik gibi uzattı mevsimi.. Kiminin vermedi erkenden gitti.
Ben çekirge gibi hoplayıp zıplayarak geçirdim koca yazı.
Çat orada çat burada, çalı süpürgesi gibi.
Şimdi salça zamanı.
Çapkın markete ısmarlanmış bilmem kaç kilo domates kışa göz kırpıyor.
İstanbul’da asla bulamayacağım bamyalar sıraya girmiş, bekliyor.
Serap Yanar el vermese bahçenin hali harap.
Arkamı toplayan Mehmet olmasa ev gelecek yıl bitap.
Bir de iş var, verilmiş sözler var, cek’ler cak’lar listesi var İstanbul’da beni bekleyen...
Bütün bunların ötesinde, yazmam gereken yazım var.
Bu öğlen Yeni Albatros’ta yemek yerken her yıl Bodrum’a gelme keyfini bine katlayan dostlarımdan biri, bu hafta ne yazacaksın diye sorduğunda kendisine en küçük bir fikrim bile olmadığını söyledim.
Oysa aklımda tasarımla ilgili bir yazı yazmak vardı. Temel Aksoy’un son makalesi, İstanbul Design Week ile Londra hüsranının karşılaştırılması üzerine kurulu bir yazı.
Ama aklımdan geçeni anlatmadım dostuma.
O da uzun sofranın etrafına oturmuş bizleri gösterip, bunu yazsana dedi.
Boş geçmiş gibi görünse de varlıklarıyla hayatı ömür kılan dostlarla geçirilen her günün insanı nasıl doldurduğunu öğrendiğim yaşa geldim artık.
O yüzden, domates sosu, bamya turşusu, tasarım yazısı varsın beklesin.
Kışa ‘merhaba’ diyorum..
İyi ki varsınız.
Ve de one more for the road!
İkisi fena acılı, gerisi normal karides...
Paylaş