BİR akşam elektronik mesajlarımı okurken, Prof. Tolga Yarman’ın, benim de bulunduğum bir gruba gönderdiği mesajı fark ettim.
Türkiye’nin önde gelen nükleer uzmanlarından, Nükleer mühendis Prof. Tolga Yarman, mayıs başında, yani Türkiye gündeminin en çalkantılı günlerinde, nükleer yasanın Meclis’ten apartopar geçtiğini haber veriyor ve "Cumhurbaşkanı bu yasayı kabul etmez" diyordu.
Geçtiğimiz hafta pazartesi günü eleştirilerini bu sütunda sizlere aktardım.
Bu yazıyla ilgili, siz okuyucularımdan aldığım mesajlarda, "nükleer karşıtı bir tavır içinde göründüğümü" söyleyerek bunun hiç de "şık olmadığını" dile getirenler de vardı.
Ben nükleer enerji karşıtı ya da yandaşı değilim. Sadece, çok hayati bir konuda alelacele çıkan bir yasayı gazeteci olarak önemsedim, yasayı inceledim, araştırdım ve eleştirilerin haklı olduğunu gördüm.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 24 Mayıs Perşembe günü yasayı kısmen veto etti.
Bu veto üzerine, Prof. Tolga Yarman ile e-röportaj yapmaya karar verdim. Bu elektronik söyleşiyi sizinle paylaşıyorum.
* * *
á SİZTBMM’den apar topar geçen nükleer yasadaki sorunlu noktalara dikkat çekmiştiniz. Cumhurbaşkanı da yasayı, kısmen veto etti. Veto gerekçelerini özetler misiniz?
* Cumhurbaşkanımız’a, TMMOB / EMO’nun ve duyarlı çevrecilerin nokta-i nazar-ı ve hassasiyetlerinin yanı sıra, ilettiğim tesbitlerimi ve kaygılarımı da dikkate almış olmasından dolayı, kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Birileri, benim saptadığım kadarıyla, Hükümet’in önüne yabancı dilde bir metin koymuş; bu metin tercüme edilmiş Genel Kurul’a inmiş, Genel Kurul, en iyimser bir deyişle, aldanarak, söz konusu metni kanunlaştırmış.
Cumhurbaşkanı Sezer’in veto gerekçeleri esas olarak iki noktada toplanıyor.
1) Yasa’da kamu, nükleer santraller kurduğu zaman özel kuruluşlar, ne ölçüde isterlese (nerede böyle bir şey olabilir imişse, artık), girişimlere o nisbette ortak olabiliyorlar.
Bu noktada Cumhurbaşkanı, " Anayasa’nın 47. maddesine göre, özelleştirmeye karar verme yetkisinin Devlet’e ilişkin olması gerekmektedir. Oysa bu Yasa kapsamında kurulacak şirkete, özel sektör şirketlerinin ’talep ettikleri oranda ortak olabilecekleri’ belirtilerek özelleştirmede inisiyatif özel sektöre bırakılmış görünmektedir...bu yönden de Anayasa’nın 47. maddesiyle bağdaşmamaktadır" diyor.
2) İkinci nokta ise şu. Nükleer santralin, kuruluşundan bile pahalıya gelebilecek sökümünde, yeterli fon birikmemişse, Hazine gereğini yerine getiriyor.
Bana sorarsanız Türkiye bundan daha çok istismar edilemezdi.
* * *
á İRAN’ın nükleer çalışmaları bölgede tedirginlik yaratıyor. Suudi Arabistan, Mısır, Körfez ülkeleri sivil amaçlı nükleer tesis kuracaklarını açıkladılar. Bu durumda Türkiye’nin de sivil kullanım amaçlı nükleer tesis kurması normal değil mi?
* Hiç değil! Şunu da söyleyeyim, Türkiye, eğer isterse (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın imza koymuş bulunduğu hususu saklı olarak söylüyorum), üç yıl sonra, nur topu gibi bir ’nükleer bebeğe’ sahip olabilir. Bunu yapacak bilgi birikimimiz mevcuttur. Ama nükleer santraller, Türkiye’de, ne yazık ki, ’tamamen duygusal!’ nedenlerle kotarılmak isteniyor. Nükleer bir Türkiye’ye, bunun hiç bir faydası yoktur.
á Siz nükleer enerjiye karşı mısınız?
* Katiyen. Ben, nükleer holiganlığa, nükleer maceraya, alaturka nükleer yaklaşımlara, arabesk nükleer takılanlara, nükleer diye hop oturulur, hop kalkılırken, milli bir nükleer yasa metni dahi yazılamamasına karşıyım.
Prof. Yarman ile sohbetimiz böyle sonlanıyor. Nükleer yasanın encamını izlemeye devam edeceğiz.