Okurumuz Uğur Ö., “Bölge çöplüğe döndü” diye başladığı iletisinde, özetle şunları aktarmış:
DÖNÜŞÜM SÜRECİ YARIM KALDI
“7-8 yıl önce, ‘kentsel dönüşüm’ vaadiyle yıkıma başlandı ancak süreç yarım kaldı. Geçen sürede birçok ev sahibi gecekondudan çıktı, sonra da buralara kâğıt toplayıcıları yerleşti. Şimdi gecekonduların arasından çöp tepeleri yükseliyor. Hem kötü görüntü oluyor hem de sağlık açısından risk taşıyor.
ABB AÇIKLAMA YAPMIŞTI
Hâlbuki, Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) geçen yıl Küçük Kayaş Mahallesi için, ‘Kentsel tasarımlar bitti. Yaşanabilir bir Mamak oluşturacağız. Bu konutlarımızın da inşaatlarına bu yıl içerisinde mutlaka başlayacak bir çalışma yürütüyoruz’ açıklaması yapmıştı. Bu açıklamanın üzerinden de bir yıl geçti.
Haberin özeti şuydu:
“Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), ‘Başkent Mobil’ üzerinden yapılan oylama sonucunda Ankaralıların seçmiş olduğu ‘kırmızı ağırlıklı, beyaz yazılı ve siyah şerit tasarımlı’ yeni tabelaları/levhaları, kentin bulvar-cadde-sokaklarında montaja başladı.”
Peki ya sonra!
*
Çalışmanın başladığı günün üzerinden 17 ay geçti.
Gazetecilikte bir haberin/olayın sonrasını izlemek -yani fikri takip- önemlidir. Sonuçta, “Söz uçar, yazı kalır.”
“Burada Okur Yazar” ise unutmaz, hatırlatır.
*
Birçoğumuzun basıp geçtiği, hatta görmezden geldiği o bozuk kaldırımları okurumuz Dursun Türker görüyor.
Çünkü uykuda değil, uyanık.
Ve bu yüzden okurumuz için her defasında bu köşede, “kaldırım fedaisi” diye bahsediyorum.
Ve yine okurumuza, şiirin şu iki mısrasıyla bu kent adına teşekkür ediyorum:
“Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...”
* Altındağ’ın Hacettepe Mahallesi Ulucanlar Caddesi
Ve yine bizim, hepimizin köşesi olan Burada Okur Yazar’a bu haftalık müsaade.
*
Ankara’nın ve Ankaralıların sesi olmak için:
* İster WhatsApp’a gönderin:
0546 219 60 60
* İster e-posta gönderin:
ftekeci@hurriyet.com.tr
*
Haftaya yine buradayız.
“Gönüllü kent habercisi” okurlarımızın geçen haftalardaki şikâyet, soru ya da taleplerine, ABB’den verilen yanıtlar şöyle:
6 ŞUBAT 2023
* Okurumuz Kudret Başçoban, toplu taşımada “aktarmasız” ulaşımın olmadığını belirterek, “Ankara’da yatay ulaşım neden yok? Ankara’da vatandaşlar ne zamana kadar Kızılay’a, Ulus’a ya da metro ringlerine gidip, oralardan aktarma ile istedikleri bir yere ulaşmak zorunluluğunda kalacak?” sorularını yöneltmişti.
* Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) EGO Genel Müdürlüğü, “Ankara’nın metropol ilçelerine hizmet veren hat ve güzergâhlarımız, ekseriyetle hizmet verilen semt ve mahallelerinin farklı ana arterleri üzerinden planlanmakla birlikte Ulus, Sıhhiye, Kızılay vb. kent merkezi konumundaki semtlere gelmeden ortak bir ana arterde birleşmektedir. Güzergâh yapısı ve yerleşim alanlarının konumlarına bağlı olarak birkaç güzergâhımızda ara duraklarda aktarma yapılması mümkün olmamakla birlikte, çoğu hattımızda kent merkezine gelmeden semtler arasında ulaşım imkânı mevcuttur. Ayrıca semtler arasındaki yolcu sirkülasyonunun yoğunluğu göz önünde bulundurularak direkt hat tahsisleri de gerçekleştirilmektedir” yanıtını verdi.
6 ŞUBAT 2023
* Okurumuz Selahattin Erdem
Bu yazı sonrası Türk-İş Blokları sakinlerinden çok sayıda “Sesimiz oldunuz” iletisi aldım.
Okurumuz Hilmi Gökalp de onlardan biri.
Okurumuz, 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” için, “Vatandaşın can ve mal güvenliğini düşünerek çıkarılan bu kanun, maalesef hem soruna çözüm bulmaktan çok uzak hem de özellikle art niyetli müteahhitlerin kötü emellerinde yollarını açan bir araç haline evrilmiş durumda” diyor.
Ve şöyle devam ediyor:
* Türlü yöntemlerle sözleşme ve vekalet imzalatıyor
“Müteahhitler ya eski binalardan ya da risk kapsamına giren alanlardan daire satın alarak veya adamlarına satın aldırarak, kasıtlı olarak risk analizine başvuru yapmak suretiyle binaya çürük raporu aldırıp, bununla parsel sakinleri üzerinde tekel yaratarak tahakküm kurmakta, araç olarak kullanmaktalar. Ve ‘Biz bu parseldeyken başka müteahhit parsele giremez’ deniyor. Türk-İş Blokları’nda (24656 Ada, 2 parsel) yaşanan da budur. Söz konusu iş ortaklığı (bu da ayrı bir problem) kendisine teşkil ettiği özel bir grupla komşularımızı yıldırıp, bezdirip, türlü yöntemlerle ya sözleşme ve vekalet imzalatıyor ya da daireleri sattırıyor. Bu yöntemle 6306 sayılı kanunun ölçüt kıldığı 2/3 salt çoğunluğu sağlamaya çalışıyor. Resmi makamlar ise maalesef kendilerini bu sürecin dışında tutuyor. ‘Bizim için imzaların nasıl toplandığı önemli değil’ deniyor.
* Peki biz neden bu müteahhide imza vermiyoruz?
1)
Gel gelelim...
Kiminde daire sahiplerinin inadını, kiminde de müteahhit firmaların hırslarını yıkmak, bina yıkmaktan daha zor oluyor.
Ve maalesef...
İnsanlar, riskli yapılarda -diken üstünde- yaşamak durumunda kalıyor.
*
Misal...
Altındağ’daki Türk-İş Blokları’nda, 281 blok ve toplamda 2 bin 566 daire var.
Burası, 2014’te
Yani.
“İşi ehline verin” demek istiyor.
Lakin.
Ülkemizde ne devletten ne de yerel yönetimlerden korkmayan/çekinmeyen insanların kendi başlarına aldıkları kararlar olduğunu hatırlatan okurumuz, şöyle birkaç örnek veriyor:
“İnşaat bilgisi olmayan bir site yöneticisi, yasalara tamamen aykırı olarak ‘Bu üç blokta çatıları bir metre kadar yükselteceğim’ diyor ve yükseltiyor. ‘Ben bu üç blokta drenaj yapacağım’ diyerek atlıyor bir kepçenin üzerine, apartmanların altından kepçe ile kolonlarına, kirişlerine vuruyor. Dükkân için bir yapının kolonları kesiliyor. Bütün bunlar ‘depremde yıkım’ demektir, ‘ölüm’ demektir.”
*
“Bu insanları durduracak bir kanun, bir merci yok” diyen Makine Mühendisi okurumuz Ahmet Kahveci, şöyle devam ediyor: