Genellikle erken doğumun sebebi net değildir, ancak kendinize iyi bakarak büyük ölçüde erken doğumu önler ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirebilirsiniz.
Eğer erken doğuma engel olunamazsa, bebeğiniz dünyaya çok erken gözlerini açabilir ve doğum ne kadar erken olursa, bebeğe ait riskler (düşük kilolu doğum, gelişmemiş organlar, enfeksiyon kapma riski vb.) o kadar fazla olur.
Erken doğan çocuklarda öğrenme güçlükleri, gelişimsel bozukluklar ve davranış problemleri yaşanabilir.
Erken doğum her hamileliği etkileyebilir. Genel risk faktörleri şöyledir;
Bu bilinen risk faktörlerine rağmen, bazı kadınlarda hiçbir risk faktörü olmasa da erken doğum yaşanabilmektedir.
Bunun kesin bir garantisi yoktur ama yapılabilecek bazı şeyler vardır;
Düzenli muayene olun: Düzenli prenatal muayeneler sayesinde doktorunuz sizin ve bebeğinizin sağlığını denetler. Sizi endişelendiren her tür semptomu doktorunuzla görüşünüz.
Sağlıklı beslenin: Hamilelik sırasında daha fazla folik asit, kalsiyum, demir, protein ve diğer önemli besinlere ihtiyacınız vardır. Günlük bir prenatal vitamine gebelik öncesi başlamak en idealidir.
Kronik durumlar: Şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklar erken doğum riskini arttırır. Bu gibi durumları kontrol altında tutmak için doktorunuzla beraber çalışın.
Aktivite için doktorunuzun tavsiyelerine uyun: Eğer erken doğuma ait işaret veya semptomlarınız varsa, doktorunuz çalışma saatlerinizi azaltmanız ve ayakta geçirdiğiniz saatleri kısaltmanız konusunda tavsiyelerde bulunabilir.
Riskli maddelerden uzak durun: Eğer sigara içiyorsanız, bırakın. Sigara içmek erken doğumu tetikler. Alkol kullanımı ve bazı ilaçların kullanımı da tehlikelidir. İlaç kullanımı ile ilgili mutlaka doktorunuza danışmalısınız.
Cinsel ilişki hakkında doktorunuza danışın: Sağlıklı hamileliklerde cinsel ilişkide bulunulabilir ancak vajinal kanama veya serviksle-plasentayla ilgili bazı komplikasyonlar söz konusuysa cinsel ilişkide bulunmamanız gerekebilir.
Stres ile baş edin: Mantıklı limitler belirleyin ve onlara uyun. Günün belli bir kısmında kendinize özel biraz sessiz zaman ayırın. İhtiyacınız olduğunda yardım istemekten çekinmeyin.
Dişlerinize iyi bakın: Dişlerinizin temizliğine dikkat edin, diş doktoru ziyaretlerinizi aksatmayın. Bazı çalışmalar erken doğum ile dişeti hastalıkları arasında bir ilişki olduğu yönündedir.
Eğer erken doğum geçmişiniz varsa veya semptomlarını gösteriyorsanız, doktorunuz ekstra progesteron takviyesi kullanmanızı isteyebilir.
Genellikle erken doğumun sebebi net değildir, ancak kendinize iyi bakarak büyük ölçüde erken doğumu önler ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirebilirsiniz.
Eğer erken doğuma engel olunamazsa, bebeğiniz dünyaya çok erken gözlerini açabilir ve doğum ne kadar erken olursa, bebeğe ait riskler (düşük kilolu doğum, gelişmemiş organlar, enfeksiyon kapma riski vb.) o kadar fazla olur.
Erken doğan çocuklarda öğrenme güçlükleri, gelişimsel bozukluklar ve davranış problemleri yaşanabilir.
Erken doğum her hamileliği etkileyebilir. Genel risk faktörleri şöyledir;
Bu bilinen risk faktörlerine rağmen, bazı kadınlarda hiçbir risk faktörü olmasa da erken doğum yaşanabilmektedir.
Bunun kesin bir garantisi yoktur ama yapılabilecek bazı şeyler vardır;
- Meyve
- Sebze
- Tam tahıllı ekmek ve makarnalar
- Süt ürünleri
- Fasulye
- Yağsız kırmızı et
- Tavuk
Anne adaylarında çoğul gebelik bulunması halinde 2 haftada bir yakın takip uygulanır. Gebelikte son döneme gelindiğinde ise buna haftada bir olacak şekilde devam edilir. Eğer çoğul gebelik üçüz ve dördüz olacaksa anne adayı gebeliğin büyük bölümünü hastanede yatılı olarak geçirir.
Çoğul gebeliği olan anne adaylarında diyabet, anemi ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlık riski vardır. Bu risklere karşı anne adayı kontrol altında tutulmalı ve rahatsızlık ihtimalinde erken tanı ile tedavi yoluna gidilmelidir. Ayrıca anne adaylarının beslenme programına dikkat edilerek diyetisyen gözetiminde bulundurulmaları gerekir.
Çoğul gebelik durumlarında genelde sezaryen yöntemiyle yapılan doğumların ardından kanamalar görülebilir. Bu durum ciddi ölçüde arttığında operasyon yapılarak rahim alınabilmektedir. Bunun dışında bu tür doğumlar gerçekleştikten sonra genelde kan ihtiyacı oluşmaktadır.
Çoğul gebeliğin anne üzerinde psikolojik etkileri de olmaktadır. Birden fazla bebeğin aynı anda bakım ihtiyacında olması annede uykusuzluk, kronik yorgunluk ve depresyon gibi sorunların oluşmasına neden olabilmektedir.
Anne adaylarında çoğul gebelik bulunması halinde 2 haftada bir yakın takip uygulanır. Gebelikte son döneme gelindiğinde ise buna haftada bir olacak şekilde devam edilir. Eğer çoğul gebelik üçüz ve dördüz olacaksa anne adayı gebeliğin büyük bölümünü hastanede yatılı olarak geçirir.
Çoğul gebeliği olan anne adaylarında diyabet, anemi ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlık riski vardır. Bu risklere karşı anne adayı kontrol altında tutulmalı ve rahatsızlık ihtimalinde erken tanı ile tedavi yoluna gidilmelidir. Ayrıca anne adaylarının beslenme programına dikkat edilerek diyetisyen gözetiminde bulundurulmaları gerekir.
Çoğul gebelik durumlarında genelde sezaryen yöntemiyle yapılan doğumların ardından kanamalar görülebilir. Bu durum ciddi ölçüde arttığında operasyon yapılarak rahim alınabilmektedir. Bunun dışında bu tür doğumlar gerçekleştikten sonra genelde kan ihtiyacı oluşmaktadır.
Çoğul gebeliğin anne üzerinde psikolojik etkileri de olmaktadır. Birden fazla bebeğin aynı anda bakım ihtiyacında olması annede uykusuzluk, kronik yorgunluk ve depresyon gibi sorunların oluşmasına neden olabilmektedir.
Gebe kalmayı ve gebelik sürecimi etkileyen jinekolojik hastalıklar ile ilgili herhangi bir tedavi uygulanmaması durumunda düşük, erken doğum, ölü doğum ya da doğumsal anomali gibi istenmeyen durumlar yaratabilir. Peki, gebeliği etkileyen jinekolojik hastalıklar nelerdir?
Miyomlar kısırlığa ve düşüğe neden olabilen oluşumlardır. Bu nedenle eğer gebelik planlanıyorsa mutlaka kontrol edilmeliler. Miyomlar eğer küçük boyutlu ise gebeliğe engel olmayabilirler.
Ayrıca miyomların küçük boyutlu olduğu durumlarda gebeliğin sağlıklı bir şekilde devam etmesi mümkün. Ancak miyomlar hormon değişimlerinden etkilendikleri için gebelik süresince büyüyebilirler.
Büyüyüp rahim ağzını kapatan miyom oluşumları doğum yapmaya engel olabilir. Ayrıca bu oluşumlar erken doğum riskinin artmasına da neden olur.
Miyom oluşumları rahim ağzını kapatırsa doğumun mutlaka sezaryen ile yapılması gerekir. Hamilelik öncesinde cerrahi müdahale ile alındıysa kişinin normal doğum yapabilmesi için operasyon bölgesinin tam anlamıyla iyileşmiş olması lazım.
Halk arasında çikolata kisti olarak da bilinen ‘endometriozis’, rahim içerisinde bulunan endometrium dokusunun karın içerisinde farklı bölgelere yerleşmesine verilen isimdir. Bu oluşumların nedenleri bilinmez. Fakat kadınlar arasında oldukça yaygın olduğu ve pek çoğunun geç teşhis edildiği yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmış durumda.
Kadınların %10’unun yaşadığı sorunlardan birisi olan endometriozis kısırlığa neden olabilir. Ayrıca tekrarlayan düşüklere de neden olabilen endometriozisler yumurtalama fonksiyonunu bozan, spermleri öldüren toksinler üreten, embriyonun tutunmasını ve gelişmesini etkileyen oluşumlardır.
Endometriozis hormonlara bağlı olarak ilerleyen bir rahatsızlık olduğu için özellikle hamilelik esnasında oluşması pek mümkün değil. Fakat hamilelik öncesinde oluşan endometriozislerin mutlaka tedavi edilmesi çok önemli. Endometriozislerin hamilelik ile birlikte iyileştiği de görülür.
Kısırlığın ne kadar süreceği ve sonucun ne olacağı bilinmez bir denklemdir. Çiftin üzerindeki duygusal yük önemlidir ancak bununla başa çıkma planları size yardım edebilir.
Limitler belirleyin: Duygusal ve finansal açıdan kaç tane ve ne çeşit prosedürlerden geçebileceğinizi belirleyin.
Hisleriniz hakkında konuşun: Destek grupları veya danışmanlık servislerinden yardım alabilirsiniz.
Akupunktur: Çok eski bir tedavi yöntemi olan akupunktur IVF tedavisi esnasında oluşabilecek stresi azaltır ve iyimserliği artırır. Hamilelik olasılığı üzerinde hiçbir etkisi yoktur ancak tedavinizi daha eğlenceli kılabilir.
Rahatlama pratikleri: Rahatlama egzersizleri, stres yönetimi gibi metotları kullanan kavramsal davranışsal terapinin daha yüksek gebelik oranları ile ilişkisi vardır.
Hamilelikte kan uyuşmazlığı zamanında tespit edilemezse bebeğin sağlığı açısından oldukça ciddi sorunlar ortaya çıkmasına neden olur. ABO ya da Rh uyuşmazlığı olarak iki farklı şekilde ortaya çıkan bu sorun kansızlık, kalp yetmezliği ve doğum sonrası sarılık gibi durumlara sebep olur.
ABO tipi uygunsuzluk annenin 0, bebeğin ise B, A ya da AB; annenin A bebeğin B veya AB, annenin B bebeğin A veya AB olduğu durumlarda ortaya çıkar. Rh (-) annenin Rh (+) bebeği varsa bu durumda Rh uyuşmazlığı olarak tanımlanır.
Kan uyuşmazlığı gebelik esnasında tespit edilebilir mi?
Günümüzde kan uyuşmazlığı gebeliğin başlangıcında kolaylıkla tespit edilebilmektedir.
Kan grubunun ve Rh faktörünün oluşumu genetik ile yanı anneden ve babadan gelen DNA hücreleri ile belirlenir. Rh (+) baskın bir gen olması sebebiyle Rh (-) ile eşlendiği zaman bile baskın gen olarak çıkar.
Kan uyuşmazlığı durumu annenin bebeğine hamile olduğu sırada kan hücrelerine karşı bir antikor geliştirmesi durumunda sorun yaratır. Bebeğin kanının bir şekilde plasentaya geçmesi ve anne kanının bu durum karşısında antikor üretmesi ile komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Kan uyuşmazlığı ile ilgili ortaya çıkan duyarlılık ilk gebelikte soruna neden olmayabilir ancak sonraki gebeliklerde sorun meydana gelebilir.
Kan uyuşmazlığı olan durumlarda annenin bebeğe karşı ürettiği antikorlar bebeğin kırmızı kan hücrelerini yok edebilir. Bu durum anemi başta olmak üzere ölü doğum, sarılık, bilirubin birikmesine bağlı olarak beyin hasarı, sağırlık ya da ölüm gibi sonuçlara neden olur.
Gebelikte kan uyuşmazlığı gebeliğin başlangıcında yapılacak kolay bir kan testi ile ortaya çıkar. Test sonucunda Rh uyumsuzluğu gelirse gebeliğin 28. haftasında Rh-immün globülin (anti-D) koruma iğnesi yapılır.
Günümüzde gelişen teknolojiler sayesinde anne karnındaki bebeğin 4 boyutlu görüntülemesi yapılabilir. Anne adayları için hem heyecanlı hem de stresli bir bekleyiş olan ultrason günlerinde bebeğe dair pek çok detayı öğrenmek mümkün.
Bu detaylardan birisi olan ve belki de ebeveynlerin en çok duygulandığı anlardan birisinin temeli olan kalp atışı da bebek bekleyenler için mutlaka yaşanması gereken bir deneyimdir.
Hamilelik anne adayları için oldukça stresli bir dönemdir. Bu stresin en temel sebebi ise bebeğin sağlığı ve gelişimi ile ilgili duyulan endişedir. Özellikle hamile kalmak için uğraşan anne adayları için bu stres çok daha etkilidir. Bebeğin kalp atışlarının belirli bir dönemde duyulabileceği unutulmamalı ve anne adayı paniklememeli.
Her hamilelik kendine özgü dinamiklere sahip. Bazı anne hamileliklerde 5. haftadan sonra kalp atışlarının gözlemlenmesi mümkün.
Çevresinde daha önce hamilelik yaşamış kişilerden bebeğin kalp atışlarını çok daha erken duyduğuna ilişkin bilgiler alan anne adayları stres yapabilirler. Hamileliğin ilk trimesterinde yaşanan bu stresin hem anne adayı hem de bebek üzerinde oldukça olumsuz etkileri olduğu unutulmamalı.
Özellikle hassas gebeliklerde bu stresin bebek üzerindeki olumsuz etkisinin daha çok olacağı ve gebeliğin riske girebileceği de göz önünde bulundurmalı.
Gebeliğin 5. haftasında bebeğin kalp atışlarının dinlenebilmesi için transvajinal ultrason adı verilen ultrasonun yapılması gerekir. Bu yöntem özellikle riskli gebeliklerde tercih edilir. Gebeliğin oluşumunda herhangi bir riskten bahsedilmiyorsa 10 ya da 12. haftalarda yapılan dopler ultrason ile kalp atışının duyulması beklenmeli.
Kalp atışı duyulan bebeğin kalbinin, kalp kapakçıklarının ve kalp atışının değerlendirmesi için 20. haftaya kadar beklenmesi gerekir. Bu haftada yapılan ultrason sonuçlarına bakılarak bebeğin kalp sağlığı hakkında detaylı bilgi sahibi olunabilir.
Gebelik kesesi hamile olan her kadında oluşur. Embriyonun doğuma kadar geçen zamanda gelişmesi, büyümesi ve yaşaması için gerekli olan bu kese her hamilelikte bazen de dış gebelik durumlarında oluşur. Gebelik kesesinin oluşumu hamilelik ile birlikte başlasa da görüntülenmesi için zaman geçmesi gerekebilir. Gebelik kesesi yuvarlak bir şekle sahiptir, içerisinde amniyon sıvı vardır ve çevresi rahim içi tabaka ile çevrelenmiştir.
Gebelik kesesi ultrasonda hamilelik ve bebek ile ilgili ilk görüntülenen oluşumdur. Pozitif hamilelik testi, pozitif kan ve idrar testi ile birlikte kesenin oluşumundan bahsedilir. Bu kese annenin kanındaki beta hCG değeri 1000 ila 3000 IU/ml olduğu zaman görülebilir. Bu hesaplama ile kesenin yaklaşık olarak gebeliğin 5. haftasında görülebileceğini söylemek mümkündür.
Gebelik kesesini hamileliğin başlangıcında yaklaşık olarak 2 - 4 mm çapında bir yuvarlaktır. Gebeliğin 5. haftası ile birlikte kesenin çapı 20 mm’ye kadar genişler.
Gebelik kesesinin şekli ve boyutları gebeliğin ilerleyişi hakkında önemli bilgiler verir. Gebelik kesesinin içerisinde bulunan ve yolk kesesi olarak adlandırılan kesenin şekli ile gebeliğin nasıl sonuçlanacağı arasında önemli bir bağ kurulmuştur. Doğum ile sonuçlanan %95.4’ünde normal, düzgün şekilli ve yuvarlak yolk kesesi gelişimi olduğu, doğum ile sonuçlanmayan gebeliklerin de %78.6’sında yolk kesesinin şeklinde anormallikler olduğu bilinmektedir.
Dış gebelik, kişiye yapılan gebelik testlerinin pozitif sonuçlanması ve kişide hamilelik belirtilerinin gözlemlenmesine rağmen döllenmiş yumurtanın rahim içi olarak belirlenen alan dışında bir yere yerleşmesi sonucunda ortaya çıkan gebelik durumudur. Hamileliğin 5. haftasında beta hCG değeri 1500 IU/ml’nin üzerindeyse ve gebelik kesesi ultrasonda gözükmüyorsa dış gebelikten şüphelenilebilir.
Gebelik kesesi hamile olan her kadında oluşur. Embriyonun doğuma kadar geçen zamanda gelişmesi, büyümesi ve yaşaması için gerekli olan bu kese her hamilelikte bazen de dış gebelik durumlarında oluşur. Gebelik kesesinin oluşumu hamilelik ile birlikte başlasa da görüntülenmesi için zaman geçmesi gerekebilir. Gebelik kesesi yuvarlak bir şekle sahiptir, içerisinde amniyon sıvı vardır ve çevresi rahim içi tabaka ile çevrelenmiştir.
Gebelik kesesi ultrasonda hamilelik ve bebek ile ilgili ilk görüntülenen oluşumdur. Pozitif hamilelik testi, pozitif kan ve idrar testi ile birlikte kesenin oluşumundan bahsedilir. Bu kese annenin kanındaki beta hCG değeri 1000 ila 3000 IU/ml olduğu zaman görülebilir. Bu hesaplama ile kesenin yaklaşık olarak gebeliğin 5. haftasında görülebileceğini söylemek mümkündür.
Gebelik kesesini hamileliğin başlangıcında yaklaşık olarak 2 - 4 mm çapında bir yuvarlaktır. Gebeliğin 5. haftası ile birlikte kesenin çapı 20 mm’ye kadar genişler.
Gebelik kesesinin şekli ve boyutları gebeliğin ilerleyişi hakkında önemli bilgiler verir. Gebelik kesesinin içerisinde bulunan ve yolk kesesi olarak adlandırılan kesenin şekli ile gebeliğin nasıl sonuçlanacağı arasında önemli bir bağ kurulmuştur. Doğum ile sonuçlanan %95.4’ünde normal, düzgün şekilli ve yuvarlak yolk kesesi gelişimi olduğu, doğum ile sonuçlanmayan gebeliklerin de %78.6’sında yolk kesesinin şeklinde anormallikler olduğu bilinmektedir.
Dış gebelik, kişiye yapılan gebelik testlerinin pozitif sonuçlanması ve kişide hamilelik belirtilerinin gözlemlenmesine rağmen döllenmiş yumurtanın rahim içi olarak belirlenen alan dışında bir yere yerleşmesi sonucunda ortaya çıkan gebelik durumudur. Hamileliğin 5. haftasında beta hCG değeri 1500 IU/ml’nin üzerindeyse ve gebelik kesesi ultrasonda gözükmüyorsa dış gebelikten şüphelenilebilir.