Paylaş
İKİNCİ YAZI
’Kuran kursu’ bilgisine ulaşamadı
Tarih 27 Mayıs 2008... Diyanet İşleri Başkanlığı il müftüleri seminerinin sonuç bildirgesi:
"... en hassas ve etkiye en açık dönemlerinde çocuklarımızın birtakım olumsuz baskılar, yayın ve telkinlere maruz bırakılması üzüntüyle müşahede edilmektedir. Bunun için de Başkanlığımız, çocuklarımızın ruh dünyalarını zenginleştirecek, onları her türlü olumsuz etkiye karşı koruyacak tarzda bir din eğitimine, ülke genelindeki Kuran Kursları, yayınları ve diğer faaliyetleriyle katkıda bulunma çabası içindedir."
Ve tam iki ay sonra Konya’dan acı haber geliyor... 1 Ağustos 2008:
"İzinsiz Kuran kursu binası çöktü, 17 kız çocuk öldü."
İşte böyle... Büyük salonlarda büyük toplantılar yapılır. Kararlar alınır... Sonra uygulamaz.
Tarih 17 Ağustos 2008... Konya’da çöken "izinsiz Kuran kursu"yla ilgili soruşturma sürüyor.
Ne yazık...
Konya Valiliği çöken binada "Kuran kursu" bilgisine ulaşılmadığını söylüyor... İnanılır gibi değil...
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu değerli bir kişiliktir.
Umarım yakında, küçücük çocukların beyinlerini teslim alan bu izinsiz kurslara karşı alınan karar doğrultusunda neler yapıldığını açıklar...
ÜÇÜNCÜ YAZI
Dişli için AKP’den ceza çıkmaz, eski muhabbet olmaz
AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli bir arsayı imara açmak için 1 milyon dolar komisyon almakla suçlanıyor... Nüfuz ticareti yani... Peki AKP ne yapacak? Olay inceleniyor. Ve ilk bilgiler, belgeler sonucunda bir ön karar oluştu... Önceki gün AKP’nin önemli bir ismine soruyorum..
- Sonuç ne olur?
Uzunca bir sohbet yapıyoruz... Çıkardığım sonuç şu:
- Şaban Dişli’nin verdiği cevaplar ve belgeler yeterli görülmüş. Yani cezai yönden bir suç yok.
Ancak etik olarak sorun var. Karar Başbakan’a bırakılacak. Yani cezai suç yok. Etik bir sorun var.
Gelinen nokta bu. Benim tahminime gelince;
Şaban Dişli için AKP’den bir ceza çıkmayacak. Yani bir disiplin suçu yok. Ancak etik olarak bakıldığında, zaman içinde Başbakan Erdoğan’ın Dişli’den uzaklaşacağı, en azından eski "muhabbetin olmayacağı" görülüyor...
DÖRDÜNCÜ YAZI
Gemikondu devlet uyudu
GEÇEN yaz defalarca yazdım. Kahraman Sadıkoğlu isimli işadamı, Göcek’in en güzel koyuna gemi adı altında koskoca bir evi getirmiş bağlamış... Bu evde partiler veriyor, eğlenceler düzenliyor.
Adı sözde gemi... Arkasında bir motor var. Sigortası da deniz taşıtı olarak yaptırılmış. Oldu size gemi... Odaları, bahçesi, mutfağı, tuvaletleriyle bir "gemikondu"...
Oysa sit alanı olan o kıyılara değil ev yapmak iskele bile çıkartmak yasak..
Ama yasak delinmiş. O ev aylarca orada duruyor. Nasıl bir arıtması var, nasıl bir kanalizasyon var? Atıklar ne oluyor? İşte yine yaz geldi... Denizci dostlarım arıyor...
Sen yazdın ama kimin umurunda... Bak işte yine aynı şey...
- Yani şimdi herkes böyle bir gemi ev yapsa gidip bir kıyıya bağlasa o sahillerin hali ne olacak?
Geçen yaz, denizcilerin piri Sadun Boro tepki göstermişti. Osman Atasoy sormuştu:
- Madem o bir gemi, şöyle Kuzey Ege’ye doğru bir yükselsin bakalım... Yükselemez, çünkü gidemez... Böyle gemi olur mu?
İşte böyle bir gemi bu... Yakında başka "kıyı uyanıkları" çıkmadan, yasaları delen bu "gemikondu" sistemini kim durduracak?
BEŞİNCİ YAZI
Ankara için sürpriz olabilir
İSTANBUL, Ankara ve İzmir... Üç büyük ilde CHP kimleri başkan adayı ilan edecek?Eğer İstanbul ya da Ankara’yı alamazsa CHP içinde çok ciddi sancılar olacak. Deniz Baykal bunun farkında. Dahası AKP’nin yerel seçimlerden güçlenerek çıkması önümüzdeki dönemde kapsamlı bir Anayasa değişikliğini tetikleyecek. Bu da CHP için yeni gerilim demek...
Bu nedenle İstanbul, İzmir, Ankara adayları önemli...
İstanbul: Baykal İstanbul’dan ümitli. Bu nedenle herkesin kabul edeceği bir isim arıyor. İlhan Kesici’nin adı gündemde. Kesici’yi aradım. O yerel politika değil, ulusal politika düşünüyor. Yani istemiyor. Umut Oran adı var. Ancak Deniz Bey yeterli görmüyor.
İzmir: Şu anda Aziz Kocaoğlu ile devam kararı var. Çok büyük bir aksilik olmazsa Kocaoğlu tekrar aday...
Ankara: Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz yeniden aday yapılmayacak... Ankara için ise Yılmaz Ateş ismi gündemde. Tabii sürpriz ve zor olan da şudur: Deniz Bey’in Murat Karayalçın ile Ankara için el sıkışması.
ALTINCI YAZI
Düzeltemeyen ama kapat diyen bakan
ÇALIŞMA Bakanı Faruk Çelik "tersaneler kapatılmalı" diyor... Özeti bu...
Peki bu açıklamayı yaparken kimseye danıştı mı? Örneğin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a... Ya da Maliye Bakanı’na... Türkiye gemi sanayiinde dünyanın 5’inci ülkesi... İhracat kalemi açısından acaba Kürşad Tüzmen’e sordu mu? Sanmıyorum...
Çelik’e göre ölümleri durdurmanın tek yolu kapatmak..
Doğrusu inanılır gibi değil. Önlem almak, daha çağdaş bir sisteme dönüştürmek gibi bir arayış yok. Kapat gitsin...
Acaba biliyor mu ki, o tersaneler 35 bin aileye iş sağlıyor. Yan sanayisiyle 250 bin insana kazanç getiriyor...
Ne önemi var... Yukarıdan bakan bir edayla kameraların karşısına geçip "Kapat" diyen bir çalışma bakanı...
Yani 35 bin aileye "Ben düzeltemiyorum, sen de artık çalışma" diyen bir çalışma bakanı...
Faruk Çelik’in açıklama yaparken kullandığı üsluba bakıyorum.
Hoyrat... Sesinde "Ben dedim", "Ben emir verdim" diyen bir kendini beğenmişlik var... Çözümcü değil. Çalışma koşullarını düzeltemeyen bir bakan çareyi kapatmakta buluyorsa bunun üzerinde düşünülmelidir...
Paylaş