Paylaş
AK Parti kongresinde gördüm ki...
Kasımda siyasi partilerin işi zor.
Hazirandan kasıma 4 ayda ne değişti ki, partiler yeni ne söyleyecek?
Mesela...
-Başbakan Davutoğlu kongrede 4 ay öncesine göre fazladan ne tür bir seçim vaadi verebilirdi?
Aslında satır arasında bir şey söyledi:
“Toplumun refahıyla ilgili güzel mesajlarımız” var anlamına gelecek sözü bir işaretti.
İşte bu işaret üzerine soruyorum:
-Bu seçimde partiler vatandaşın cebine oynamayı tercih eder mi?
O zaman “Bir siyasi açık arttırmaya” tanık olabiliriz.
CHP’nin emeklilere bayram ikramiyesi, zaten AK Parti’de bir “geç kalmışlık” duygusu yaratmıştı..
Sanıyorum şimdi AK Parti bunun analizini yapmış.
Siyasi partiler haziran seçimlerine göre fazladan bir şey söyleyemeyecekse bu seçimlerde doğrudan “cep vaat” sistemini önemseyebilir...
Eğer bu böyle olursa...
CHP ve MHP de bu “cep vaat” yarışına katılırsa kasım seçimleri bir “açık artırma”ya dönüşür mü?
İşte bu durum yüzünden soruyorum:
-Siyasi partiler haziran seçimlerindeki oylarını yükseltmek istiyorlarsa, haziran meydanlarından farklı ne söyleyecekler?...”
İnsan hakları... Özgürlükler... Sivil anayasa... Demokratikleşme...
Ve elbette, terörün son bulup barışın, çözüm sürecinin sağlanması...
Bunlar zaten söylenmişti. Söyleniyor... Biliniyor...
Ve kasım seçimlerinde siyasi partilerin yeni ve farklı bir şey söylemesi çok zor.
O yüzden, emekliye, işçiye, memura, çiftçiye doğrudan “cep vaatler” gelebilir.
Davutoğlu bu materyalist görüntüyü kırmak için duygu yüklü bir söylem tercih ediyor.
“Memleket aşkı... Anadolu’nun yiğit evlatları... En ulvi müzik yürek ritmi...” gibi kavramları kullanıyor.
Elbette söze duyguyu yükleme konusunda Erdoğan’a yetişmek zor...
İstanbul kongresinde okuduğu “İstanbul şiirine” yetişecek bir siyasetçi görünmüyor...
Ama Erdoğan bu defa meydanlarda değil.
CHP, MHP ve HDP açısından değerlendirirsek...
CHP özgürlükler ve vatandaşın cebine yönelik vaatlerini yineleyecektir.
MHP “cep vaat” eşliğinde teröre karşı ülke bütünlüğü üzerinden ağırlık koyabilir.
HDP “mağdurlara” oynayacaktır...
AK Parti ise siyasi olarak HDP’yi PKK ile sıkıştırmayı deneyecektir...
Evet, bütün bunları anormal ya da olumsuz bir havayla yazmıyorum.
Çünkü bunlar aslında demokrasinin rengidir.
Çünkü siyasi rekabet, halkın refahına doğru işlerse demokrasi zenginleşir...
Hazirandaki meydanlarda siyasi partiler her şeylerini ortaya koydular.
Liderler ter akıttılar... Teşkilatlar olağanüstü çalıştılar...
Şimdi 4 ay sonra çok büyük farklarla bir seçim kampanyası beklemek hayal kurmaktır.
O yüzden yeni seçim stratejileri arayan partiler için zor seçimdir 1 Kasım.
Hayal ile cep arasında bir seçim.
Kongre renkleri
BİR arkadaşım çekmiş bu fotoğrafı.
“Alınteri diye buna derim” diye göndermiş.
Güldük...
Oysa salonda havalandırma çok iyiydi.
Ben salonun dışındaki toplananları merak ettiğim için Ankara sıcağında uzun bir tur atmıştım.
Uzun zaman sonra Ankara gazeteciliğini tekrar gördüm...
Baktım Hande Fırat hâlâ ilk günkü heyecanla kulis peşinde.
Mesleğe ilk başladığı yılları bildiğim Okan Müderrisoğlu, olgun ve doğru analizlere imza atıyor. Murat Çelik, analizi zekâyla iyice harmanlamış.
Nuray Babacan, hem bürosuna sahip çıkıyor hem kulisleri büyük bir özenle izliyor.
Ve Muharrem Sarıkaya...
Ankara’da uzun yıllar gece yarılarına kadar birlikte çalıştığımız, bakanlar kurulu perde arkası takip ettiğimiz sevgili Muharrem...
Eğer bir gün Ankara gazeteciliği diye bir şey yazılacaksa, son 20 yılın en önemli isimlerindendir Muharrem...
Tabii pek tanımadığım ama çok iyi gazeteci olduğunu bildiğim birçok ismi şimdi burada sayamadım.
Ve bir kez daha gördüm ki, Ankara gazeteciliği meşakkatli bir iştir.
Ter ister... Uykusuzluk ister... Sabaha kadar olay yerinde bekleyen foto muhabiri arkadaşlarımızın çektiği zorlukları bilmek ister...
Haberi, haberciliği, haber atlatmayı sevmek gerekir...
Dahası manşet için haber aşkı ister...
Paylaş