Paylaş
Nereli olduğunu hiç sormadım.
Kahkahası da gözyaşı da Türkiyeli’dir.
Bir altın sanatçısıdır.
Dün öğrendim ki, Pan-Avrupa oyunlarına Türkiye, Sason doğumlu Ermenilerden bir voleybol takımı göndermiş.
Sponsor Cezo.
Bizim çocuklar Fransa, Almanya, Hollanda, İspanya, İsviçre’yi yenip birinci olmuş.
Memlekete bir dönüşleri var... Göğüsleri ay-yıldız...
Helal olsun.
***
Ben ona “Sevan” diyorum... Sevan Bıçakçı, Anadolu sanatını, tarihini, Osmanlı estetiğini taşa işler.
O taşlar dünyaya bir Türkiye markası olarak açılır.
Sevan, ‘Cezo’ya üstat der.
Sevan dünyaya açılmış bir Türkiye çocuğudur...
***
Ben ona Irini derim.
Büyükadalıdır.
Babası kumaş satar. Annesi adada terziymiş.
Zamanla mecbur kalıp Atina’ya göç etmişler.
Irini orada okumuş. Avukat olmuş...
Geceleri babasının Büyükada masallarıyla uyumuş.
Türkiye sevdası hiç bitmeyen baba, kızına söz verdirtmiş...
“Ölürsem beni Büyükada sırtlarına gömün.”
Ölümünden sonra belediye izin vermediği için babasının kemiklerini adaya getirememiş.
Bir gece Büyükadalı arkadaşlarıyla babasının kemiklerini gizlice Yunanistan’dan Büyükada’ya kaçırmışlar.
Yaşarken mülteci, ölünce vatandaş olmuş.
Şimdi orada yatıyor.
Ben ona Irini derim.
Bir Türkiye sevdalısıdır..
***
Ben ona “Şahin” derim.
Niğde’de tek göz bir evde oturur.
Bayrak desen gözleri dolar.
Memleket desen tüyleri diken diken...
Önceki gün şehit düştü...
Annesine haberi vermek için evine giden asker arkadaşını gördüm.
Şahin ‘cephe’de vuruldu. Anasına acı haberi veren arkadaşı bin kere vuruldu...
Ben ona ‘rahmet’ derim...
***
Adını vermiyorum ama...
Ben ona “Ayşe” derim.
Gün doğarken açar kapısını. Kuyrukta Anadolu kadınları...
Akşama kadar yüzlerce hastaya bakar.
Kilis Devlet Hastanesi’nin koridorlarında bir melek yürür...
Ben ona “Doktor Hanım” derim..
***
Biz ona “Fıstık Ahmet” deriz.
Prinkipo’nun yaşayan rengidir.
Bu hafta bir kitap daha çıkarıyor. Unutulmaya yüz tutmuş İstanbul mezelerini anlatacak.
Adı ‘Prinkipo mezeleri’...
Fıstık Ahmet, İstanbul’un denize açılan son kapısında yıllarca kendi ülkesinde mülteci muamelesi görenlerin tarihçisidir.
***
Ben ona “Şeref Usta” derim.
Tahtanın büyücüsüdür.
Karadeniz’in ıssız köylerinden gelen meslek lisesi çocuklarına tahtanın ve sanatın sırrını öğretir.
Marangozdur...
Şimdi yine Harran’da bir meslek okulu için ihtiyaç listesi yapmış.
Yardımseverlere duyurumdur.
Ben onu “Şeref Usta” derim...
Uzak köylerde memleketin çocuklarına meslek öğretir.
***
Ben ona “Kalp mesafesindeki arkadaşım” derim.
Işın Çelebi...
Onu siyasetten bilenler, daha derinlerdeki cevheri görsün isterim.
Önceki gün bana Hz. Mevlana’nın sözlerinden oluşan bir dizi kart gönderdi.
Uluslararası Mevlana Vakfı hazırlamış.
İşte kalp mesafesinden bir söz:
“Gülmeler, ağlamalarda gizlidir...
Ey saf ve temiz kişi,
Defineyi yıkık yerlerde ara...”
***
Ben bu mucizeye “Anadolu” derim.
Neşet Ertaş’tan Yunus’a..
Karaburunlu Ata’dan, Tillolu Musa’ya...
Urfalı Babey’den Çanakkaleli Melahat’a...
Nâzım’dan Necip Fazıl’a..
Bu acılı günlerde Anadolu’nun birlikte yaşama sırrını hatırlamak istedim...
Vesselam...
Paylaş