Paylaş
Eurovision Şarkı Yarışması’ndan.
Ama bu bir şarkı değil.
Bu bir nota değil.
Can Bonomo...
Ruhumuzun susadığı en güzel “beste”yi söylüyor.
Diyor ki...
“Bayrağımızı gururla temsil etmeye geldim!”
Peki bu cevap niye geliyor?
Çünkü arkası var...
Anlatayım...
Bonomo Crystal Hall’deki son provadan sonra 18 Mayıs günü bir basın toplantısı düzenliyor.
Ve gazetecilerden birisi soruyor:
“Siz bir Yahudi’siniz. Türkiye’deki son gelişmeler bir Yahudi olarak yaşamınızı etkiledi mi?”
Sorunun gelişi belli.
Nedeni belli..
Amacı zaten belli...
En azından Türkiye ile İsrail arasındaki yüksek gerilim nedeniyle de zaten ters bir cevap bekleniyor.
Can duruyor. Gazetecinin gözlerinin içine bakarak şöyle diyor:
“Yaşantımı herhangi bir şekilde asla etkilemedi. Ben bir Türk sanatçısıyım. Türkiye’yi temsil etmek üzere buradayım. Kendi bayrağımı, Türk bayrağını gururla taşıyacağım”.
Bu cevabı Anadolu Ajansı’nda görünce durdum. Bir daha okudum.
Ertesi gün 19 Mayıs’tı. Ay-yıldızlı bayrağın doğum günü yani.
Bekledim.
Ve şimdi diyorum ki...
“Sana da bu yakışırdı Can...”
Nuri Bilge Ceylan’ın, “Yalnız ve güzel ülkem” dediği bu topraklar için...
Öyle bir cevap vermişsin ki...
O bayrağı yeniden diktin yalnız kalplerimize.
Bizi sürekli olarak bir korku tünelinde yaşatmak isteyenlere...
Kamplaşmalardan menfaat umanlara...
Gizli plancılara, kumpasçılara, derin duygu tacirlerine karşı...
Öyle bir cevap vermişsin ki...
Onun rüzgârıyla içimizdeki bütün bayraklar dalgalandı Can...
Çünkü ihtiyacımız olan ses budur...
Üstelik yalnız Eurovision’da değil...
Bin yıldır birlikte yaşayan halklar, dinler, inançlar, inançsızlıklar adına ve geleceğimizin vizyonu için en geniş atlaslarda...
İhtiyacımız olan ses budur...
Euro’sunu bilmem ama...
Sen bu cevapla...
Bizim vizyonumuzda kazandın zaten Can...
Paylaş