Paylaş
Komutanın bilgisi olmaz mı?
Mümkün mü?
Çetin Doğan, “Hilmi Özkök neden susuyor?” diye sorunca, Özkök Paşa ne demişti:
“Onun muhatabı dönemin Kara Kuvvetler Komutanı Aytaç Yalman’dır.”
Ben işte bu söze takıldım... Çünkü ardındaki anlam çok önemli.
Neden “Aytaç Yalman” dedi Özkök?
Çünkü Aytaç Yalman emekli oluyordu. Ama Kıvrıkoğlu görevi Özkök’e devrederken son anda bir çalım atmıştı. Edip Başer KKK olacakken aniden Yalman’ı getirdi Kıvrıkoğlu... İşte o tarihten sonra Özkök’ü sıkıştırma başladı. Böyle bir hava yayıldı. Özkök neden internet sitesindeki biyografisine, “Anayasa’ya göre Başbakanlığa bağlıdır” diye yazdırdı. Tartışma çıkmıştı. Diğer komutanlarda böyle bir ibare yoktu çünkü... Bir mesaj mıydı bu?
O zaman anlamamıştık. Ama şimdi anlıyorum.
Bu yüzden ben Hilmi Özkök’ü bekliyorum.
İKİNCİ YAZI
Ege’nin talihsiz çocukları
BİRKAÇ ay önce Atina’daydım... İzmir’in sokaklarında, Alaçatı’nın meydanlarında dolaşır gibi gezmiştim o şehri... Yanık yüzlerde bir gülümsemeyle yürüdüm sokaklarında...
Egeli kardeşlerim benim... Şimdi sarsılıyor... Zor durumda... Batıyor... Almanya’dan, Fransa’dan yardım bekliyor...
Niye biliyor musunuz?
Çünkü yıllardır Ege’nin bu iki kıyısını düşman ettiler... Devletleri düşman, halkları kardeş bir Ege acısıdır bu...
“Bak sana saldırabilir, dikkat. O denizler senin mi, yoksa onun mu?”
Oysa bütün Ege çocukları ortak kullanırdı yakamozları... Kıta sahanlığından anlamazdı ay ışığı... Hora balıkçı gemisi miydi?
Ege’deki hayaleti böyle büyüttüler. Kâbusa, korkuya çevirdiler. İşte böyle başladı “silah yarışı”...
Önce hibe edip silahlandırdılar. Sonra o silahla diğerini korkuttular. O da istedi korkudan...
Tıpkı eroine alıştırır gibi... Önce bedava... Hibe... Sonra?
Sonra daha güçlü bir silah alınca diğeri, bu defa “Hibe olmaz, bastır parayı” dediler...
Para yoksa “Kredi açarız borçlanırsın” dediler. Borçlandı Ege’nin çocukları... Orduları büyüdükçe halkı küçüldü, daraldı, fakirleşti...
Yunusların yarıştığı denizlerinde savaş gemileri çatışmayı bekledi... Kardak’taki martı anlamadı ne olduğunu.
Budur işte Ege’nin çocuklarının sırtındaki ağır hatıra...
Bugün bütçelerinin yaklaşık 15 milyar doları işte bu “korku pazarı”na gitmektedir.
Yunanistan’ın savunma harcamaları, yalnızca bütçede görünen haliyle 9.5 milyar doları buluyor.
Kredileri saymıyorum... Bizim de öyle.
Almanya bize “denizaltı satınca”...
Fransa Atina’ya denizaltıyı vuracak savaş gemisi satar.
İngiltere füzeyi satınca, diğeri ABD’den roketi alır.
Yetmez, tanker uçaklar alır Türkiye.
Milyar dolarlar...
Peki Atina milyarlarca dolarlık o savunma harcamalarını yapmasaydı bu hale düşer miydi?
Böyle kıvranır mıydı Ege’nin çocukları?
Ben bilirim, Sakız Adası’ndan balıkçılar gelirdi, beraber rakı içerdi bizimkilerle.
Ege bir uygarlık deniziydi. Şarap bağlarından, kıyı öykülerine kadar uzanan bir kültür.
Yakamozlarına bırakırdı şiirlerini Ristos... “İhtiyar Balıkçı’lar ağlarından çekerdi o dizeleri...
Şimdi semalarında “it dalaşı” yapan savaş uçaklarının gürültüsü var.
Ne oldu sonunda...
İşte, tankları, topları, savaş gemileri, jetleri olan ama halkı fakir, batma noktasında yardım bekleyen bir Yunanistan...
Biz de öyle olmadık mı zamanında...
O ağır hatıraya bakınca insan söylemeden edemiyor:
“Ege’nin iki yakası barışmayınca, bizim de iki yakamız bir araya gelmiyor arkadaş...”
ÜÇÜNCÜ YAZI
Uçağın ön tarafı
BUSINESS class yolcusu elinde bileti ayakta bekliyor. O koltukta başkası oturuyor çünkü. Adam oturmuş. İstifini bozmuyor. Sonunda kavga çıkıyor. Biletli yolcunun yerinden kalkmayan kişi bir milletvekili. VIP çünkü... Çünkü Kamu Etik Kurulu Başkanı’ndan Diyanet İşleri Bakanı’na kadar emekli emeksiz, milletvekili, bürokrat genel müdür, paşa kim varsa uçağın ön tarafında özel servis alıyor. Sıradan insanın iki misli para verip oturduğu yerde o bedava uçuyor. Araştırdım:
- Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir uygulama var?
Air France’da ya da Lufthansa mesela... Pegasus örneğin...
Hiçbirinde yok...
Yalnız nerelerde var biliyor musunuz? Demokrasinin ve özel sektörün gelişmediği ülkelerde.
Neden böyle bir ayrıcalık istenir bilinmez. Adam milletin vekili seçilir. Seçilir seçilmez ayrıcalık ister.
Uçağın ön tarafı... Hastanenin bedavası... Dokunulmazlık... Belde silah... Çifte emeklilik. İlle de bir komisyon kurulacak... Ki o da şoförlü bir makam arabası alsın.
VIP olsun yani.
Sonra uçağın ön tarafı...
Halk arkada nasılsa...
DÖRDÜNCÜ YAZI
Sever’in sevenleri
AHMET Sever Cumhurbaşkanı’nın Basın Başdanışmanı’dır...
Ama ondan önce gazeteci arkadaşımızdır. Dün eşi Ayşen, doğum günü pastasının üzerine “yarım asırlık bir aşk” diye yazdırınca durduk...
Derin bir nefes aldık. O sözün etrafında toplandık... Bunca çatışmanın arasında aşkı unuttuğumuzu anladık.Ahmet’in 50’inci yaşını kutladık. Herkes oradaydı. Giderek kamplaşan, çatışan medya görüntüsünün çok ötesinde her uçtan ve her kesimden gazeteciler...
Böyle buluşmalara ihtiyacımız varmış. Ahmet gibi her uçtan herkesi buluşturan dostlara ihtiyacımız var...
İyi ki doğdun Ahmet...
Paylaş