1. ABDÜLHAMİD Han gemisi satın alınırken finansman görüşmeleri sırasında Türkiye’ye bir şart koşulmak istenmiş: “Şu bölgelerde araştırma yapamazsınız...”
Tabii o bölgelerin neresi olduğunu çok iyi biliyoruz.
Bugün Türkiye’nin hakkını aradığı bölgeler. Yani Mavi Vatan...
Cumhurbaşkanı Erdoğan o yüzden Abdülhamid Han sondaj gemisini uğurlarken dedi ki: “Şimdi bu şartlarda bu gemiyi paranızla alamazsınız. Kiralayamazsınız...”
O şartlar, Doğu Akdeniz’deki enerji savaşlarıdır...
Bir genç, “Fatih abi, sizin denizcilik ve çevre yazılarınızı biliyoruz. Bir hocamızdan telefonunuzu aldık...” diyor.
- Evet kardeşim, buyurun...
- Abi benim adım Mert Baykara. Antalya Akev Üniversitesi Denizcilik Meslek Yüksek Okulu’ndan yeni mezun olduk.
- Hayırlı olsun kardeşim.
- Abi ne yazık ki hayırlı olamadı.
- Nasıl yani?
- Bize mezuniyetimizle birlikte yat kaptanlığı belgesi verilecekti. “Gemi Adamı” belgesi ve pasaportu alacaktık. Mezun olduk. Bırakın kaptanlığı, Gemi Adamı belgesi bile alamadık.
- Peki kardeşim uygulamalı eğitim görmediniz mi? Harita, rota, ilkyardım, işaret, fener, kardinal, seyir güvenliği gibi... Denizde yangın tatbikatı. Bunların uygulamalı eğitimi olmadan nasıl kaptanlık belgesi verilir?
“Sayın Putin Türkiye’ye yönelik adil bir yaklaşım sürdürüyor. Terörle mücadele noktasında her zaman yanımızda olacağını özellikle de ifade ediyor. Burada şunu bize ima ediyor: ‘Mümkün olduğunca bunları, rejimle birlikte çözme yolunu tercih ederseniz çok daha isabetli olur’ gibi bir yaklaşımı var.”
Peki Putin’in bize önerdiği “Suriye rejimi ile birlikte çözün” önerisi nasıl hayata geçecek?
Erdoğan’ın, Putin’e verdiği cevabı ise, dönüş yolunda uçakta olan Ankara Temsilcimiz Hande Fırat yine Erdoğan’ın ağzından şöyle özetliyor:
“Biz de diyoruz ki şu anda bizim istihbarat örgütümüz Suriye istihbaratıyla zaten bu konuları yürütüyor ama bütün mesele netice almak. Eğer istihbaratımız, Suriye istihbaratıyla bu çalışmayı yürütürken, buna rağmen hâlâ orada terör örgütleri fellik fellik at oynatıyorsa bu konuda bize destek vermeniz gerekiyor diyoruz.”
Anlaşılan o ki bu konuda bir mutabakat oluşmuş...
Peki Putin bu öneriyi hangi şartlara göre yapıyor?
İşte bu noktada Suriye’nin kuzeyindeki son durumu gösteren haritaya bakmak gerekiyor.
Bana göre bu harita,
KİTAPTAKİ ilk hikâyeyi okuyunca ağzımdan döküldü bu başlık... Sonra diğer isimlerin hayat hikâyelerini kendi kalemlerinden okudukça:
Evet bu bir “mucizeler kitabı olmuş” dedim.
Doğaüstü demeyi biliriz. Ama bu insanları okuyunca... Asıl olanın “doğaüstü” değil, “doğa aşkı” olduğunu gördüm. Evet...
Kitabın başında “En iyi proje ödüllü Sıfır Atık Hareketi’nin savunucusu Emine Erdoğan’ın katkılarıyla” ifadesini görünce:
Bunun bir protokol kitabı olduğunu varsayabilirsiniz. Ama değil. Tam tersine...
Bir bakıyorsunuz; yolun iki tarafından yeşil çardaklarla, bitkilerle aşağıya doğru inen bir altgeçit.
İnsanlar için olanını gördüm ama böylesini ilk defa...
Bozayılar, kurtlar, vaşaklar, ceylanlar ve elbette insanlar otoyol riskini yaşamasın diye.
Doğal hayata “saygı geçidi” bu...
İşte bu geçidi planlayan bir profesörün genç bir çevreci olarak portresini aktarıyorum...
Üstelik kendi ağzından.
Lütfen sonuna kadar okuyun.
Ve teröristi kimliği ve siciliyle resmen açıklıyor.
Hemen ardından ABD Merkez Kuvvet Komutanlığı o terörist için taziye yayınlıyor...
Taziye cümlesi de şu:
“2017’den bu yana, IŞİD’e karşı savaşan güçleri yöneten kritik bir SDG lideriydi. CENTCOM olarak bu 3 SDG savaşçısının ailelerine, halkına başsağlığı diliyoruz.”
Bu ne yaman bir çelişkidir...
Türkiye terörist diye vuruyor.
ABD taziye yayınlıyor.
TÜRK ORDUSU’NU ALDATIR MIYIZ
1. MURAT o pazar yine büyük bir keyifle Çatalca’daki evinden çıkarken kızına söz verdi: “Akşama dondurman benden.”
Murat’ın en büyük zevki hafta sonları çıktığı bisiklet turlarıydı. Ve o pazar rotasında Ayasofya, Ortaköy, Emirgân vardı.
İstanbul’un tarihi mekânları arasında hayallerine doğru pedal çeviriyordu. Jeofizik mühendisiydi. Belki de bu yüzden yeryüzüne çok daha farklı bakıyordu. Bisikletle geçtiği yöreler, dağlar, ovalar ona çok farklı görünüyordu. Ve bütün arkadaşları onun doğa sevgisini bilirdi. Çatalca’da Doğa Sporları Kulübü’nü kurmuştu.
Murat Albayrak Emirgân Korusu’nda bir mola verdi. Termostan çay ve simit...
Sonra tekrar kaskını taktı. Korumalıklarını giydi ve Çatalca rotasına girdi.
ERDAL Bey 4 yaşındaki çocuğuyla markete gitmek için Kâğıthane’deki evinden çıktı.
Biraz da dükkânlara bakarak karşıya geçmeyi düşünüyordu...
Tam adımını caddeye atacaktı ki aşırı hızlı bir araç jet gibi yola girdi.
O sırada önde olan eniştesi, araçtaki gençleri “yavaş” diye uyardı...
Vay sen misin uyaran.
“Yahu kardeşim, yapmayın, bu hızla buradan geçerseniz kaza olacak. Bakın, çoluk çocuk var” demeye kalmadı.
Araçtaki magandalar aşağı indi...