Paylaş
Bir genç, “Fatih abi, sizin denizcilik ve çevre yazılarınızı biliyoruz. Bir hocamızdan telefonunuzu aldık...” diyor.
- Evet kardeşim, buyurun...
- Abi benim adım Mert Baykara. Antalya Akev Üniversitesi Denizcilik Meslek Yüksek Okulu’ndan yeni mezun olduk.
- Hayırlı olsun kardeşim.
- Abi ne yazık ki hayırlı olamadı.
- Nasıl yani?
- Bize mezuniyetimizle birlikte yat kaptanlığı belgesi verilecekti. “Gemi Adamı” belgesi ve pasaportu alacaktık. Mezun olduk. Bırakın kaptanlığı, Gemi Adamı belgesi bile alamadık.
- Peki kardeşim uygulamalı eğitim görmediniz mi? Harita, rota, ilkyardım, işaret, fener, kardinal, seyir güvenliği gibi... Denizde yangın tatbikatı. Bunların uygulamalı eğitimi olmadan nasıl kaptanlık belgesi verilir?
- Yok abi... Zaten sınıflarda uygulama yapacak malzeme de yoktu ki... Bırakın malzemeyi, hoca yoktu...
Mert uzun uzun diğer öğrencilerle birlikte yaşadıkları sıkıntıyı anlattı.
Son cümlesi de şu oldu:
“YÖK’e ulaşamıyoruz. Tek çaremiz, sizin aracılığınızla sesimizi duyurmak. Ne hayallerle başladık... Yıkılan hayallerimizle mezun olduk.”
KENDİ İNTERNET SİTESİ YALANLIYOR
Mert’in isyanla çaresizlik arasında dalgalanan sesi beni öylesine etkiledi ki...
Düşünün, sizin çocuğunuz bu durumda. Çaresizsiniz. Bir sürü para dökülmüş. Yıllar geçmiş. Ama sonunda staja başlamak için bile bir belge yok. İşsizler ordusuna yeni katılımlar...
Merak ettim.
Böyle bir şey nasıl olabilirdi?
YÖK’e bağlı bir üniversitenin öğrencilere verdiği sözler yalan mıydı?
Tabii öğrenciler avukat aracılığıyla üniversite yönetimine ve YÖK’e yazmışlar.
Üniversite yönetiminin cevabı:
“Üniversitemizin web sayfasında broşür ve kataloglarda yat kaptanlığı ehliyeti verileceğine dair bir tanıtım ve bilgi yoktur...”
Hemen üniversitenin web sitesine girdim.
Gözlerime inanamadım. Üniversite yönetiminden gelen cevabın tam aksine; tanıtımda çok bariz bir şekilde yat kaptanlığı programı yer alıyordu.
Hatta büyük bir başlıkla “YAT KAPTANLIĞI PROGRAMI” yazdıktan sonra amacını da şöyle anlatıyordu:
“Programın amacı, denizlerdeki hak ve menfaatlerimizi koruyacak, denizcilik gücünün artırılmasına katkı sağlayacak, deniz kültürüne sahip, bilgili ve eğitimli, gerek Türkiye’de gerekse uluslararası denizcilik alanlarında görev yapabilecek yat kaptanları yetiştirmektir...”
Açık değil mi?
Şimdi bu programa ve amacına göre yüksek okula girip aylarını, yıllarını harcayan, bir o kadar para veren bu gençler ve aileler ne yapsın?
SAYIN YÖK BAŞKANI LÜTFEN DUYUN BU GENÇLERİ
Meseleyi biraz daha araştırmak ve netleştirmek için birkaç konuşma daha yaptım.
Ve bazı öğretim üyelerinin, içinde belgeli iddialar bulunan dilekçelerle YÖK’e başvurduğunu gördüm.
Vakıf ve üniversiteyle ilgili iddialar çok ağırdı. Belgeler, yeminli tanık ifadeleri...
60 milyon liralık borç. Paravan şirketler. İcra takipleri. Şikâyet edince atılan öğretim görevlileri. Başka şirketlerdeki eşlere aktarılan paralar.
Bunlar mahkemede kanıtlanmadığı için kişi isimleri dahil maddeler halindeki bu iddiaları buraya almıyorum.
Zaten yüzlerce dosya halinde Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmiş.
Ancak Başsavcılığın soruşturma yapabilmesi için YÖK’ün onayı gerekiyor.
YÖK ONAY VERİRSE
İstanbul Anadolu Başsavcılığı, şikâyetçi, suç ve şüphelileri içeren bir yazı ve ek dosyalarını YÖK’e gönderiyor.
Başsavcılık görevsizlik kararını hatırlatarak YÖK’e şöyle diyor:
“Cumhuriyet Başsavcılığımızın görevsizliğine...
Evrakın gereğinin takdir ve ifası için gereği yapıldıktan sonra gönderilmesi için Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderilmesine karar verilmiştir.”
Yani Cumhuriyet Savcısı YÖK’e, “Ben soruşturma kararını yasal olarak veremiyorum. Takdir sizin, onay verirseniz soruşturacağım” diyor.
Eğer YÖK savcılığa soruşturma izni verirse gerçek ortaya çıkacak.
Ama benim asıl merak ettiğim gerçek sorun, o gençlerin yıkılan hayalleridir.
Denizcilik ve kaptanlık hayaliyle okumaya gelip böylesine derin bir hüsranla umutları yıkılan Mert Baykara ve öğrenci arkadaşlarının düşürüldüğü bu durum acaba nasıl çözülecektir?
Karar YÖK’ün...
Paylaş