Yıllardır çözülemeyen ve artık pas tutan bu sorunlar kısa zamanda aşılabilir mi?
Ege’nin iki kıyısında barış isteyen,
Ve barış için defalarca yazan birisi olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Miçotakis arasındaki bu yakınlaşmanın pozitif sonuçlara dönüşmesini yürekten destekliyorum.
Peki bu süreç gerçekten kolay mı?
Bugün ve yarın bu konuyu yazacağım.
Sorunlarla birlikte çözüm noktalarına bakacağım.
Önce vize meselesi.
“Kafes” operasyonları.
Türkiye’ye yerleşen yabancı çete liderleri peşpeşe yakalanıyor.
Dünyada kırmızı, mavi bültenlerle aranan azılı çete liderleri.
Comanchero’lar, “Thieves in Law”lar.
İstanbul’un lüks semtlerinde kıskıvrak ele geçiriliyor.
Peki bu operasyonlar yalnızca “polisiye bir olay” mıdır?
Hayır...
“Polisiye”
Ankara’nın ana caddelerini götüren o sel.
İncesu Caddesi’nden Kavaklıdere’ye kadar taşan; araçları, evleri perişan eden o sel...
Ya İzmir...
Denizin yağmurla karıştığı ve göle dönen Alsancak, Kordon.
Ve Mavişehir.
Bütün sokaklar göl. Koltuklarına kadar su dolduğu için pert olan pahalı araçlar.
Ve İstanbul.
Derdini anlatıyor.
Dr. Ufuk, Esra’yı muayene ediyor.
Ve ne oluyorsa işte ondan sonra oluyor.
Tam bir felaket.
Dr. Ufuk Salman’ın dünyası zindan oluyor.
Neden mi?
Çünkü doktora muayene olan 17 yaşındaki kız polise gidip
Sahada çok iyidirler.
Topla birlikte birer sihirbaz olurlar.
Gollerin bütün açıları neredeyse doğal yetenekleridir.
Ama gelin görün ki;
Parayı ticari başarıyla kazanmadıkları için
Nasıl koruyacaklarını bilemezler.
Nereye yatırım yapacaklarını bilemezler.
Önce pahalı marka bir otomobil. Birkaç lüks yazlık. Bahçeli lüks bir ev. Belki yurtdışında bir ev...
Daha doğrusu;
Ya yakalanıyor ya Yunan güvenlik kuvvetleri tarafından geri püskürtülüyor;
Ya da boğuluyorlardı.
Ege Denizi’nde kıyılara vuran bebekler unutulur mu?
Sahil Güvenlik kuvvetleri kaçak göçmen takip etmekten başka bir iş yapamaz hale gelmişti.
Özellikle Avrupa’da,“Türkiye insan kaçakçılarına göz yumuyor” sözü her geçen gün yükseliyordu.
Nitekim, insan kaçakçıları, bir yolunu bulup büyük paralar karşılığında göçmenleri Türkiye’nin batı illerine kadar getiriyordu.
Doğanın ölümü, insanlığın sonudur. Tüm canlıların katilidir.
İşte bu yüzden ben;
“Tek kullanımlık plastikler yasaklansın” kampanyasını sonuna kadar destekliyorum.
İşte bu yüzden ben;
Bu plastik cinayetine, “tek kullanımlık ölüm” diyorum...
Bakın 3 lise öğrencisi birleşti.
25 bin imza topladı.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu ve Rektör Prof. Dr. Erhan Afyoncu bizi büyük bir nezaketle karşılıyor.
Ve Heybeliada kıyılarına fırtına dalgaları vuruyor. Hava çok sert. Kırbaçlar 50 knot’u geçiyor.
Yağmur aralıksız yağıyor. Ama denizciler bu tarihi törenin hiçbir anından vazgeçmiyor. Ve o dalgaların arasından Türk mühendis ve işçilerinin yaptığı, denizci subayların tasarladığı gemilerimiz geçiyor.
Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal (22.08.2017 - 19.08.2022), Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Salim Dervişoğlu (29.08.1997 – 26.08.1999), Fatih Çekirge, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç (24.08.2007 - 26.08.2009)
Ve ben; Denizlerimizin 4 nesil komutanıyla birlikte bu gurur tablosunu seyrediyorum.
Aralarında en kıdemli olan emekli Oramiral Salim Dervişoğlu.
Yanında emekli Oramiral