Paylaş
Ankara’nın ana caddelerini götüren o sel.
İncesu Caddesi’nden Kavaklıdere’ye kadar taşan; araçları, evleri perişan eden o sel...
Ya İzmir...
Denizin yağmurla karıştığı ve göle dönen Alsancak, Kordon.
Ve Mavişehir.
Bütün sokaklar göl. Koltuklarına kadar su dolduğu için pert olan pahalı araçlar.
Ve İstanbul.
Kâğıthane’den Kartal’a, Ataköy’e kadar su baskınları. Taşan deniz.
Ve Karadeniz.
Sahil yolunu basan deniz. Azgın dalgalar. Ölümler, kayıplar...
Peki nedir bu?
Yalnızca iklim değişikliği midir?
Hayır arkadaşlar.
Dikkat edin;
Bütün bu su baskınlarının, sellerin yoğunlaştığı yerlerin bir ortak özelliği var.
Hepsi de dere üzerine kurulmuş evler, apartmanlar.
Doldurulmuş denizler üzerindeki yapılaşma.
2) SELLER ŞEHRİ ANKARA
Mesela Ankara’da.
Adı üstünde Kavaklıdere... Dere yahu.. İncesu... Ankara’nın en köklü su kaynaklarından.
Şu semtlerin isimlerini bakar mısınız?
İncesu, Bent Deresi, Akdere, Bülbülderesi, Hoşdere, Kavaklıdere, Çayyolu...
Tamamı nehir yatağı.
İncesu Caddesi’nin altından İncesu Deresi hâlâ akıyor. Ama üzerine asfalt döküp yol yapmışlar. Künklerle yol vermişler. Şimdi kanalizasyon olarak Sakarya’ya doğru akıyor. İki yanı devasa yapılarla dolu.
Cemal Süreya Parkı’na doğru, Kutugün Deresi, Ayrılık Özü Deresi, Uzundere gibi 20’nin üzerinde dere bu şekilde betonlarla, asfaltlarla kapatılmış.
Böylece bir dönem tarihçilerin “akarsular şehri” diye anlattığı Ankara “seller şehri” olmuş.
3) İZMİR’İN DOLGUSU
Ankara öyle de İzmir farklı mı?
Mavişehir neden sele teslim olup göl oldu?
Çünkü denizin doldurulduğu bir yerdir Mavişehir. Bataklıktır. Ama gözü dönmüş rant yüzünden oraya devasa lüks bloklar konduruldu. Aşırı yağışta elbette göl oluyor. Deniz taşıyor. Sel her yeri vuruyor. Bakın Karşıyaka’ya... Eski fotoğraflarıyla karşılaştırılınca denizin nasıl doldurulduğu ortada değil mi?
4) ÖĞRETMENEVİ HER ŞEYİ ANLATIYOR
İşte Karşıyaka’dan bir görüntü. Biliminsanı Begüm Erdoğmuş’un çalışmasından aldım bu fotoğrafı. Bugün öğretmenevi olarak kullanılan tarihi yapıyla deniz arasındaki mesafeye bakar mısınız? Dolguyla nasıl bir hale gelmiş...
5) KORDON BOYU DOLDURULUNCA
Çok merak ediyorum. İzmir Kordon’u bu şekilde denize doğru doldurulunca; deniz taşması, aşırı yağmur ve sel ihtimali hiç düşünülmedi mi? Bugün yine bir dere yatağı olan Narlıdere’ye saldıran rant işgalini biliyoruz. Urla yine öyle. İç Körfez’in tüm kıyılarında, 19’uncu yüzyıl sonlarından günümüze kalabilmiş tek tarihi kıyı alanının, yalnızca Cumhuriyet Meydanı ile Konak Eski Gümrük Depoları arasında kalan Pasaport kesimi olduğunu biliyoruz. O muhteşem körfezden kala kala bu kadar bir kıyı kaldı.
6) AH İSTANBUL AH...
Denizin doldurulduğu kıyıları, semtleri buraya yazsam sığmaz.
Kâğıthane’de Cendere Caddesi’nden akan dere bilinmez mi?
Orası bir dere yatağıdır. Ama buna rağmen oraya devasa konutlar yapıldı ve hâlâ yapılıyor. Dikine yükselen bu rant İstanbul’da öyle pervasız bir hal aldı ki; adam yaptığı konutların adını bile “Vadi Evleri” diye koyabildi. Adı üstünde vadi. Dere yatağı.
Hangi birini yazalım. İstanbul’da 2000’li yıllara kadar Ahırkapı-Bakırköy, Caddebostan-Pendik, Üsküdar-Harem sahilleri ve Avcılar doldurulmuştu. Sonradan Maltepe ve Yenikapı sahilleri dolduruldu. Öylesine dolgu yapıldı ki; İstanbul’un haritası değişti.
1999 depreminde denizle kaplanan dolgu alanları unutulur mu?
7) KARADENİZ OTOYOLU
Denizin doldurulduğu bir başka sahil Karadeniz’dir. Karadeniz otoyolu tamamıyla dolgudur. Son yağış ve fırtınada o dolgu alanları şehre doğru aşırı basınç yarattı. Ölümler, hasar, kayıplar...
Biliminsanları kıyı dolgusunun etkisini şöyle anlatıyor: “Doğal sahillerde dalga kıyıya yaklaştığı zaman kabarır ve kırılır, az bir etkiyle sahile tırmanır ve geri döner. Bu da dalganın enerjisinin azalmasını sağlar. Ancak doğal kıyı çizgisi doldurulduğunda, denize doğru oluşturduğumuz bu dolgu alanını denizin yıpratıcı etkisinden korumamız gerekiyor...Çünkü dalga kırılması olmadığı için deniz doğrudan şehre yönelir...”
8) İSKENDERUN’U DEPREM KADAR DENİZ DOLGUSU VURDU
Depremin vurduğu İskenderun’da da yine “dolgu belası” vardı. Denizin doldurulduğu balıkçı barınağının karşısındaki park alanı depremde çatlayıp çöküyor. Deniz o alanı dolduruyor. Yağmur suyu kanalları da çökmeden dolayı tıkalı olduğu için taşan su geri gidemiyor. Sonuç: Felaket.
SON OLARAK ERDOĞAN UYARDI
Evet arkadaşlar, şehirlerimizdeki bu “rant peşinde koşan” dolgu çılgınlığı, her depremde, her olağanüstü hava koşulunda büyük felaketlere neden oluyor. Her yönetim bu rant çılgınlığından şikâyet etti. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözü hâlâ akıllarda:
“İstanbul’da dikine mimari artık bitmeli...”
Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir ve Karadeniz’deki şehirlerimizde “kentsel dönüşüm” için müthiş bir çaba harcanırken, bu sorunun da dikkate alınması gerektiğini hatırlatıyorum. Çünkü çözüm var.
Dolgu yapılan kıyılara dünyadaki örnekleri gibi mimari setler kurulabilir. Dalgaların daha önceden kırılması sağlanabilir. Ve en önemlisi Kentsel dönüşümü yalnızca evlerde değil, dere yatakları ve dolgular üzerinde de düşünmek gerekir. Yoksa yalnızca “iklim değişikliği” sözü, bu felaketleri açıklamıyor. İyi pazarlar..
Paylaş