Paylaş
Başlarında bir komutan...
O komutan acaba Mustafa Kemal’i tutuklamak için mi beklemektedir?
Yoksa karşılamak için mi oradadır.
Gazi de yanındaki arkadaşlarına aynı şeyi sorar. Sonrası kendi ağzından:
“25/26 Haziran gecesi yaverim Cevat Abbas Bey’i çağırdım ve yarın sabah karanlıkta Amasya’dan güneye hareket edeceğiz, dedim... Hareketimiz hiçbir tarafa telgrafla bildirilmeyecek ve mümkün olduğu kadar Amasya’da da ifşa olunmayacaktı. 26 Haziran’da Amasya’dan hareket ettim. Tokat’a gelir gelmez telgrafhaneyi kontrol altına aldırarak benim varışımın Sivas’a ve hiçbir tarafa bildirilmemesini temin ettim. 26/27 (Haziran) gecesini orada geçirdim, 27 Haziran’da Sivas’a hareket ettim. Otomobil ile Tokat-Sivas arası yaklaşık altı saattir. Sivas Valisi’ne, Tokat’tan Sivas’a hareket ettiğime dair açık bir telgraf yazdım. İmzada Ordu Müfettişliği unvanını kullanmadım. Telgrafta, bile bile hareket saatimi yazmıştım. Fakat, bu telgrafın hareketimden altı saat sonra çekilmesini ve o zamana kadar hiçbir suretle Sivas’a haber verilmemesini temin edecek tedbirleri aldım...”
Ardından o sahne kendi ağzından şöyle devam ediyor:
“Şimdi efendiler, bakışlarımızı yeniden Sivas’ta, bıraktığımız tabloya çevirelim:
Ali Galip Bey ile Reşit Paşa arasında, bana karşı uygulanacak işlemin tartışılması sahnesine...
Tartışmanın kızıştığı bir sırada, Reşit Paşa’nın eline, benim Tokat’tan çekilen telgrafımı verirler. Reşit Paşa, hemen Ali Galip Bey’e uzatır. ‘İşte kendisi geliyor, buyurun, tutuklayın!’ der.
Reşit Paşa, telgrafta yazılı olan hareket saatini görünce hemen kendi saatini çıkarır, bakar... ‘Efendim geliyor değil, gelmiş olacaktır’ diye ilave eder.
Bunun üzerine Ali Galip, ‘Ben tutuklarım dedimse, benim il sınırlarım içinde olursa tutuklarım, demek istedim’ deyince toplantı halinde bulunanları bir heyecan kaplar... Hep birden, ‘Haydi öyleyse karşılamaya gidelim’ diyerek toplantıya son verirler..”
Ardından Sivas’ta Mustafa Kemal’i törenle karşılama sahnesi gerçekleşiyor.
Peki sonra...
Ve işte o tarihi yol ayrımından tam 3 yıl sonra...
Ve hâlâ savaş halindeyken...
Mustafa Kemal 1922 Mart’ında Meclis’te öyle bir açılış konuşması yapıyor ki...
Bütün vekiller ayakta şu mısrayı söylüyor:
“Ölmez bu vatan farz-ı mahal ölse de hattâ
Çekmez kürenin sırtı o tabut-ı cesîmi”.
Yani...
“Ölmez bu vatan, varsayalım ki ölse de
Çekmez dünyanın bedeni bu muazzam tabutu”.
Evet arkadaşlar... Bugün 19 Mayıs...
Ve 19 Mayıs bana göre...
Kıtalar fethetmiş bir milletin, kendi topraklarında zincirlendiği günlerden, yeniden kurtuluşa çıktığı yolculuğun adıdır...
İşte bugün özellikle gençlere...
O gün Meclis’in kapalı oturumunda konuşan Atatürk’ten birkaç alıntı gönderiyorum:
ÖZGÜRLÜK İÇİN: “Çağdaş ve uygar dünyanın, milletlerarası ilişkilerde ortaya attığı yüce düşünce ve isteklerin bir özeti sayılan ‘Her milletin kendi kutsal değerlerine kendisinin egemen olması’ hakkını biz, yeryüzündeki milletlerin hepsi için tanıyoruz. Bizim bu hakkımızın da kayıtsız şartsız tanınmasını istiyoruz.”
ADALET İÇİN: “Bizim hukuk düzenimizin, bütün uygar devletlerin yasal düzenlemelerinden aşağı olması uygun olamaz. Kutsal savaşımızın hedeflediği tam bağımsızlık kavramı içinde, bağımsız adalet amacının da bulunması çok doğal sonuçtur. Bu yüzden her bağımsız devletin ayrılmaz parçası olan adaleti dağıtma görevine kimseyi karıştıramayız.”
TÜRKİYE HALKI TANIMI: Efendiler, Türkiye halkı din, ırk ve kültür yönlerinden bütünleşmiş, birbirlerine karşı saygı ve özveri duygularıyla dolu, aynı ortak kader ve çıkarları paylaşmış olan bir toplumdur.”
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İÇİN: “Uygar çağdaş dünyanın, milletlerarası ilişkilerde ortaya attığı yüce düşünce ve isteklerin bir özeti sayılan ‘Her milletin kendi kutsal değerlerine kendisinin egemen olması’ hakkını biz, yeryüzündeki milletlerin hepsi için tanıyoruz. Bizim bu hakkımızın da kayıtsız şartsız tanınmasını istiyoruz.”
VE BUGÜNLER İÇİN: “Hazır ol cenge eğer istersen sulh-u salah” (Eğer barışın rahatlığını istiyorsan, her an savaşacakmış gibi hazır ol) gerçeğini bir an akıldan çıkarmamak milli davamızın öngördüğü bir ilkedir. Bu görüşten hareketle, daima uyanık ve hazır olma prensibimize uyumlu davranmayı sürdüreceğiz arkadaşlar.”
19 MAYIS NEDİR
Arkadaşlar...
Bugün kutladığımız 19 Mayıs, aslında insanlığın özgürlük tarihine denizden gelinmiş bir seferdir... 19 Mayıs, bir milletin ayağa kalkma ve bağımsızlık seferidir.
Ve en önemlisi... 19 Mayıs ve Kurtuluş Savaşı yalnızca cephelerden ibaret değildir...
Aslında, cephelerdeki büyük kahramanlıkların üzerinde yükselen...
Bir milletin insanlık geleceğinde kendisine yeniden bağımsız bir yer edinme savaşıdır.
Ve bugün hâlâ yaşanmaktadır.
Kıbrıs açıklarında Türkiye’nin haklarını hiçe sayarak doğalgaz arayan, Fransız, İtalyan ve Amerikan petrol şirketlerinden... Kıbrıs Rum kesimine üs kuran bu şirketlere ait devletlerden...
Irak’tan Suriye’ye... Filistin’den Afganistan’a kadar... Ve hatta yaşadığımız insansız hava araçları ya da S-400 krizine kadar...
Hâlâ aynı savaş sürmektedir...
Kutlu olsun...
Paylaş