Tarihten gelen muhteşem hikâyelerin yaşandığı uçaklar.
Vietnam’dan, Afrika’dan...
1940’lardan...
İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerle savaşmış uçakların hikâyeleri...
Sizlerden müthiş bir ilgi gördü.
Havacılık meraklılarının ötesinde Türkiye’nin her yerinden müzeyi gezme istekleri...
Yazının sonunu şöyle bitirmiştim:
Amatör pilot Murad Özcivelek ve hocaların hocası Erdoğan Menekşe Sivrihisar’daki bu havacılık merkezinden söz edince meraklanmıştım.
Türk genel havacılığının buluşma noktası olan Sivrihisar Havacılık Merkezi (S.H.M.)...
Akrobasi oyunları, paraşüt atlayışları, İHA uçuşları, akademik eğitimler, her türlü havacılık etkinlikleri, pistleriyle uçak gösterileri için dizayn edilmiş bir merkez.
Ve kurucusu hava akrobat pilotu Ali İsmet Öztürk.
Türkiye’nin ilk kadın akrobat pilotu kızı Semin.
Tam bir uçuş ailesi. Ve önceki gün Bakü gezisinden Ankara’ya dönünce bir fırsat bulup Murad’ın dilinden düşürmediği bu tesise gittik. Ve daha ilk dakikada çarpıldım arkadaşlar.
İnanılmaz bir ciddiyet, temizlik, disiplin.
Daha ana kapıdan girerken muhteşem bir anıt. Ve müzesi...
100’den fazla ülkeden liderler gelmiş. Her biri hükümet başkanı, devlet başkanı, cumhurbaşkanı sıfatıyla orada.
70 bin civarında davetli.
Dünyayı bir cehenneme çevirecek olan karbon salınımı ve kirlenmeyle mücadele için yapılan bir toplantı daha.
Yaklaşık 35 yıl önce Rio’da ilk çevre zirvesine katılmıştım.
Süleyman Demirel ve Cavit Çağlar’la gitmiştik.
Bütün dünya liderleri oradaydı.
Yıllar sonra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’la Mısır’da toplanan BM İklim Zirvesi’ne katılmıştım.
Yine hükümet temsilcisi ve liderler oradaydı.
Bunca yıllık meslek hayatımda hiç yaşamadığım bir duygu yükü.
Gurur, şaşkınlık, mahcubiyet, mutluluk...
Hepsi bir arada...
İklim zirvesi için oradayız.
Dünyanın değişik ülkelerinden 70 bine yakın ziyaretçi Bakü’de.
Oteller tıklım tıklım.
Bizi, Hazar Denizi kıyılarında muazzam bir alana yapılan ve inşası hâlâ süren bir tatil şehrine götürüyorlar.
Dün harita üzerinde fotoğrafı büyüterek bir cevap oluşturdum.
Tabii meseleye Trump’ın açısından bakınca cevap ticari eksene kayıyor.
Başkanlığı sırasında, 2017 yılında 350 milyar dolarlık silah anlaşmasını imzalayan Trump elbette yeniden gözünü Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine dikecektir. Yani böylesine devasa bir pastada Suriye’nin bayrağı pek gözükmüyor.
İşte bu sonuçları tartışırken Suudi Arabistan’la ilgili çok önemli bir bilgiye ulaşıyorum. Suudi Arabistan’da Türk müteahhitlerin başı çektiği müthiş bir rekabet yaşanıyor.
Niye? Çünkü 2030 yılına kadar trilyon doları aşan büyüklükte bir proje zinciri söz konusu. Bu büyük rekabeti anlatmadan önce şu bilgiyi paylaşmalıyım.
Şöyle başlamıştık: Trump’ın kazandığını duyduğumuz andan itibaren haklı olarak tartışıyoruz;
- Bize etkisi ne olacak?
- Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’ye desteği kesip bölgeden askerini çekecek mi?
- İsrail saldırıları duracak mı?
Bu soruların cevabı için ben haritayı biraz büyütmek ve Trump’ın başkanlığında bölgeyle ilgili aldığı kararları hatırlatmak istedim.
Çok iyi biliyoruz ki; Trump dünyadaki Amerikan varlığına ve gücüne menfaatlerinin en keskin noktasından ticari olarak bakıyor.
Sırasıyla gidelim...
Önce şu haberi hatırlatıyorum: 20 Mayıs 2017... Başkan
Gündem yoğun.
Özellikle Trump’ın yeniden başkan seçilmesi, peş peşe sorular yaratıyor.
Daha Trump’ın kazandığını duyduğumuz andan itibaren haklı olarak tartışıyoruz:
-Bize etkisi ne olacak?
-Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’ye desteği kesip bölgeden askerini çekecek mi?
-İsrail saldırıları duracak mı?
Bu soruların cevabı için ben haritayı biraz büyütmek ve Trump’ın başkanlığında bölgeyle ilgili aldığı kararları hatırlatmak istedim.
Bir dizi yazıyla peşine düşeceğim cevapların ilk bölümünde Trump’ın kararlarında etkili olan Suudi Arabistan var. Zaten pazartesi günü oradayız.
Önceki gün Rusya Dışışleri Bakanı Lavrov... Hande, Lavrov’un açıklamalarına Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la yaptığı söyleşiyi de ekliyor.
Ve iki söyleşiyi birleştirince özellikle Suriye ile ilişkiler ve kapımızdaki terör oluşumu için bazı tahminlere ulaşabiliyoruz.
Elbette birçok konu başlığı var. Ben daha çok Suriye üzerinde duruyorum.
Lavrov, “Ankara ile Şam arasındaki görüşmelerin kesildiğini” ancak yeniden başlaması için çaba sarf ettiklerini söylemişti.
Rus Bakan Esad’ın “Türk askerlerinin çekilme” şartı koyduğunu da açıklamıştı.
Ancak askerlerini çekmek için Türkiye’nin “terör tehdidinin kalkması” şartıyla karşılık verdiğini de biliyoruz.
İşte bu noktada Bakan Fidan’ın şu sözleri önem kazanıyor:
“Şu an itibarıyla, Esad ve ortakları belli sorunları çözmeye pek hazır görünmüyorlar.”