CEM Uzan'a bu köşede çok sordum, ‘‘Kaç para vergi verdin?’’ diye.
Hiç yanıt vermedi.
Ben de ‘‘Bu kadar zengin adam vergi vermez olur mu canım. Bana cevap vermiyordur!’’ diye düşünüyordum saf saf.
İş hiç de öyle değilmiş.
Sarışın, yakışıklı ve genç parti lideri Cem Uzan, vergi vermekten hiç ama hiç hoşlanmazmış.
Genelde ‘‘beyan’’ bile etmezmiş. Ama galiba birkaç kez boş bulunup beyanda bulunmuş.
Fakat onu da ödememiş.
Şu günlerde meydanlarda ‘‘KDV'yi kaldıracağım’’ diye palavralar sıkan Cem Uzan'ın ‘‘vergi yüzsüzleri’’ listesinde, hem de en tepelerde yer aldığı açıklandı.
100 trilyonluk yatı, 60 trilyonluk uçağı var ama vergi ile alakası yok.
Para içinde yüzen Cem Uzan, devlete olan 8.5 trilyon vergi borcunu ödemiyor.
Utanmadan da, meydanlara çıkıp ülkeyi kurtarmaktan söz ediyor.
O ve onun gibiler vergilerini ödeseler, ülke kendi kendine kurtulacak.
Ama Cem Uzan ödemiyor.
İşçinin maaşının yarısı, memurun maaşının yarısı vergiye gidiyor; Cem Uzan'ın yatının bir kamarası, uçağının bir koltuğu ya da işe gelip giderken kullandığı helikopteri, vergi borcunu ödemeye yeterli ama o ödemiyor.
Borcunu ödemektense siyasete girmeyi tercih ediyor.
Devlete vermediği parayı üç beş şerefsize pay edecek ve milletvekili olacak.
Sonra alabilirsen al o parayı, dokunabilirsen dokun vergi yüzsüzüne.
Derviş, Baykal'dan değil Baykal, Derviş'ten korksun
NEDENSE herkes Deniz Baykal'ın Kemal Derviş'i yemesinden korkuyor.
Oysa şimdiye kadar hep bunun tersi oldu, kimse farkında değil.
Hep yiyen Derviş'ti.
Mesela önce Enis Öksüz'ü yedi.
Gerekçe Telekom'du. Enis Öksüz Telekom'u sattırmıyordu. Telekom satılamadığı için de ekonomik kriz bitmiyordu.
Telekom'u satabilmek için kabinenin ve belki de Türk siyasetinin bence ‘‘en namuslu adamlarından biri’’Enis Öksüz harcandı.
Zannettik ki, ertesi gün Telekom 20 milyar dolara satılacak ve dertler bitecek.
Bırakın satılmayı, Telekom satışa bile çıkmadı.
Ne Telekom satıldı, ne 1 cent geldi, ne de kriz bitti.
Enis Öksüz, Derviş tarafından bilinmeyen bir nedenle harcandı gitti.
Kemal Derviş daha sonra bir ‘‘erken seçim’’ lafı ortaya attı.
Sonrasında da gizli eller anketler yayınlamaya başladılar.
DSP bitikti.
Derviş'in ‘‘söz verdiği’’ bir grup, ‘‘eriyen’’ DSP'den, Derviş'le birlikte parti kurmak için ayrıldı.
Derviş, kendisine siyasete kazandıran, 80'ine merdiven dayamış Bülent Ecevit'i de yedi.
Ardından bir o yana, bir bu yana derken önce DTP'yi Yeni Türkiye ile birleştirdi, sonra da dönüp ‘‘Yeni Türkiye, DTP ile birleşerek sağ oldu. Ben solcuyum’’ dedi ve Yeni Türkiyecileri yüzüstü bırakıp gitti.
Bu kez İsmail Cem ile Hüsamettin Özkan ve hatta İstemihan Talay'ı birlikte yedi.
Kimse bana, ‘‘Böyle yapacağı kesin değildi’’ demesin. Derviş işi başından kurgulamıştı. Derviş, Yeni Türkiye'ye kazık atmayacak olsa, ‘‘en yakın danışmanı’’ Oya Ünlü'nün babası Fikret Bey, son ana kadar kabinede ve DSP'de kalır mıydı?
Şimdi Derviş, CHP'de.
Ve herkes korkuyor.
‘‘Baykal, Derviş'i yer mi?’’ diye.
Orada birisi birisini yiyecekse, o Derviş olmaz, emin olun.
Doğan'ın siyasilerle işi ne?
ALEVİ dedesi Profesör İzzettin Doğan, seçim arifesinde yine parti parti geziyor.
Yanlış anlamayın, İzzettin Doğan'ı çok severim.
Mektebi Sultani'den abimdir.
Oğlu da aynı mektepten kardeşim. İkisini de çok severim.
Ama Doğan'ın ‘‘siyasi turlarına karşı takınılan tavrı’’ bir miktar ‘‘ilkesiz’’ buluyorum.
Doğan bir mezhebin liderlerinden, önderlerinden.
Siyasi pazarlıklar içinde olması normal mi?
Normalse, o zaman Erbakan'ın verdiği yemeğe niye kızdık?
Ya da Fethullah Gülen'in siyasetteki etkinliğini niye eleştirdik?
Şimdi diyeceksiniz ki, ‘‘Ama İzzettin Doğan, Atatürk'ün ve rejimin düşmanı değil’’.
Değil.
O yüzden de saygın bir adam.
Ama sonuç olarak yapılan iş, inanç üzerinden siyaset, din üzerinden oy potansiyeli yaratmak değil mi?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yenilenmeye çalışan CHP'nin kapısı, adam gibi istifa etmeyi dahi beceremeyenlere