Paylaş
İÇİŞLERİ Bakanı'na kendi işini doğru düzgün yapmasını tavsiye eden yazıma özellikle kadınlardan büyük bir destek geldi.
Gelen faks ve telefonlardan anladığım kadarıyla kapkaç ve hırsızlık olayları sadece büyük kentlerde değil, Türkiye'nin dört bir yanında vakayı adiyeden olmuş.
Yurdun dört bucağından kadınlar, kızlar ‘‘Ne büyük kenti. Gelin bizim buraya da, kapkaç neymiş görün’’ diyorlar.
Belli ki, iller, ilçeler, mahalleler ve hatta sokaklar parsellenmiş.
Her yerin bir kapkaççısı var.
Sadece kapkaç mı?
Ne hırsızlık türleri.
Çoğunda da hedef kadınlar.
Otomobil kullanan kadınlara yönelik özel hırsızlık yöntemleri geliştirilmiş.
Kadın sürücülerin otomobillerinin camları buji ile patlatılarak yanlarındaki çantalar kapılıp kaçılıyor.
Daha da ötesi var. Bir kadın okurum anlatıyor.
Akşam iş dönüşü bir Passat gelip arkadan çarpıyor. Otomobilden iniyor. Passat'taki adamlar iniyor. Hasara bakılırken, Passat'tan inenlerden biri otomobilden kadının çantasını kapıyor ve kayıplara karışıyorlar.
Sonra ortaya çıkıyor ki, Passat da o olaydan bir saat önce, 3 kilometre ötedeki bir benzinciden, sahibi benzin alırken kaçırılmış.
Yollar, tren istasyonları, metrolar, otobüs durakları, lokantalar, hatta 5 yıldızlı oteller, hırsızların meskeni olmuş.
Her gün yüzlerce, binlerce hırsızlık.
Vatandaşın canı yanıyor. Yerlerde sürüklenen kadınlar, kızlar. Otomobille sürüklenen ve tren altına itilen kadınlar.
Eğer hırsızlığa maruz kalan emekli Hava Kuvvetleri Komutanı'nın kızı değilse, hırsızın yakalandığı neredeyse vaki değil.
Bu arada kimi özverili polisler, hırsızları yakalasa bile hırsız ilk mahkemede serbest kalıyor.
Çünkü yasalar yetersiz.
Emniyet Teşkilatı, emeği boşa gitmesin diye yasal düzenleme istiyor.
Ama Bakan Tantan, Adalet Bakanı ile kanlı bıçaklı olduğu için bu konuda girişimde bulunmuyor.
Ne yapıyor derseniz, yanıt basit.
Yapmadıklarının hesabını sorarlar diye sürekli olarak basına çatıyor ve kendine kalkan hazırlıyor.
Onun dışında da, il emniyet müdürlüklerine atamak için ‘‘Kafkas’’ kökenli hemşerilerini arıyor.
Yeni ihale yasasına tek cümle yeter
DEVLET İhale Kanunu değiştiriliyor. Çok önceden yapılmış olması gereken bir değişiklik.
Ama geç olması, hiç olmamasından iyidir.
Konuştuğum namuslu bürokratlar, ‘‘Doğru düzgün bir ihale kanunu, ihalelerdeki kaçağı önler. Ve devletin ihale maliyeti yüzde 50 düşer’’ diyor.
Yani sadece bir yasal düzenleme, devletin ihalelerdeki kazıklanma oranını düşüreceği için yüzde 50'lik bir avantaj sağlayacak.
Aslına bakarsanız, yapılması gereken değişiklik de öyle atla deve bir şey değil.
Bir cümle bile vergilerimizi kurtarmaya yeter.
İşi bilen herkes, ‘‘anahtar teslim’’ kavramının önemine değiniyor.
Yani ihaleler ‘‘anahtar teslimi’’ olacak.
Böylece işin her aşamasında yeniden ihalelere çıkmak ya da işi yarına bırakabilecek müteahhide esir olmak ortadan kalkacak.
İşi alan, daha başta işin tamamını kaç paraya yapacağını söyleyecek.
Devlet hesabını rahat tutacak.
İşin uzamasından kaynaklanan zararlar devlete yazılmayacak.
Bürokrasi ve bürokratik avantalar azalacak.
Tek cümle yetiyor:
‘‘Anahtar teslim.’’
Bu cümle yoksa, bilin ki, yeni ihale yasası da palavra.
Van Damme, kültürel değişimin aynası mı?
BİR kadın okurum, Van Damme'a peşkeş çekilen kadınların basında geniş biçimde yer almasını ilginç bir biçimde değerlendirmiş:
‘‘Düne kadar turist kızlara Türk'ün gücünü göstermekle övünen maço bir kültürdük. En azından gazetelere yansıyan kültürümüz buydu. Şimdi ise tam aksi bir durum var. Eloğlu, Türk kızlarına güçlü adalelerini gösteriyor.’’
Ve ekliyor:
‘‘Bu haberler en azından Hürriyet'e yakışmadı. Biz kadınlarını kutsal sayan, kadınların haklarını ve saygınlıklarını korumak için didinen bir toplumsak, nerede kaldı o saygınlık? Avrupa basınında yer alıyor mu acaba, kadınlarının yabancı erkeklerle nasıl álemler yaptığı?’’
Değerli okurum, bakış açısındaki değişimi iyi yakalamış.
Bir dönem turistlere erkeklik gösterisi yaparken, şimdi nereye gelmişiz.
Bu durum, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerindeki değişime paralel mi gidiyor acaba?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bakanlık yapmak ile pavyon basmak arasındaki farkı kavradığımız zaman.
Paylaş