Alın size belgeli, bilgili
‘‘somut’’ bir tane.
Öyle bir tane ki, sadece bu grubu değil, Türkiye'yi bile sıkıntıya sokacak, lekeleyebilecek bir olay.
Büyük bir ihtimalle biliyorsunuz, bu gruba ait Telsim adlı GSM operatörünün, Amerikan Elektronik ve Telekomünikasyon devi Motorola'ya 2 milyar dolar civarında borcu var.
Yani IMF'nin Türkiye'ye yolladığı son dilim
‘‘kurtarıcı kredinin’’ yaklaşık yüzde 50 fazlası.
Amerikan Motorola şirketi, bu parayı tahsil edemediği için batma noktasında.
Geçtiğimiz günlerde New York Borsası'na bildirimde bulunan Motorola, bu alacağıyla ilgili sorunlarını geçen yılın zarar gerekçesi olarak gösterdi. Aslına bakarsanız, Motorola yakın zamana kadar bu konuda çok da kaygı duymuyordu.
Telsim hisselerinin yaklaşık yüzde 60'ı Motorola'ya rehin edilmişti ve bu yüzde 60'lık kısım, Motorola'nın alacağı olan 2 milyar doları karşılar gibi duruyordu.
Fakat Motorola şimdi panikte.
Neden mi?
Çünkü
Uzan Grubu, ‘‘Türk işi’’ bir operasyonla Motorola'yı
‘‘çırak’’ çıkardı.
Telsim Mobil Telefon ve Telekomünikasyon Hizmetleri A.Ş. unvanlı GSM operatörü, geçtiğimiz aylarda bir genel kurul yaparak sermaye artırımına gitti.
Diyeceksiniz ki,
‘‘Normaldir. Şirketler sermaye artırırlar’’.
İyi de normal şirketler sermaye artırımı için yapacakları genel kurulu ortaklarına duyururlar ve bunu gizlice yapmazlar.
Ama
Uzanlar bunu,
‘‘ilginç’’ bir biçimde yaptılar.
İstanbul merkezli Telsim'in genel kurul toplantısı her nedense Ankara'da, Esenboğa Havalimanı yolunda Pursaklar mevkiinde
‘‘bir yerde’’ yapıldı.
Diyeceksiniz ki,
‘‘Sana ne? İstedikleri yerde toplanırlar’’.
O zaman gerisini anlatalım.
Toplantı sonunda şirketin sermaye artırımına gitmesi kararı alınır.
Ancak ortaklardan sadece biri, Standart Telekomünikasyon Bilgisayar Hizmetleri A.Ş. sermaye artırımına katılır.
Şirketin diğer ortaklarının payı aynı kalırken, Standart'ın payı 41 milyar 405 milyon liradan, 25 trilyon 777 milyar 165 milyon 800 bin liraya çıkarılır.
En küçük ortak olan Standart A.Ş. bir anda en büyük ortak olur ve şirketin yüzde 50'sinden fazlasını ele geçirir.
Bu arada en büyük alacaklı Motorola'nın elindeki yüzde 60'lık pay yüzde 22'ye düşer.
Ha bu arada Standart A.Ş.'nin ortakları
Cem Uzan, Hakan Uzan, Ayşegül Akay, Enis Zaimoğlu ve
Coşkun Çoroğlu'dur. Onu da aktarayım.
Bu durum Türkiye'nin ve Türk şirketlerinin uluslararası piyasalarda itibarını çok sarsacak bir gelişme.
Bunların yüzünden ABD-Türkiye ilişkilerinin bozulması bile mümkün.
Pek yakında ABD Ticaret Bakanlığı'nın Türkiye'den bu konuyla ilgili yaptırım talebinde bulunacağı söyleniyor.
Bu bilgiyi bana aktaran kişi, tüm bunları kanıtlayan belgeleri 10 Temmuz'da yolladı.
Ve sordu,
‘‘Sayın Altaylı, Galatasaray'ın bu ellere geçmesini ister misiniz?’’ diye.
Belgelerdeki bilgileri araştırdım.
Doğru ve
‘‘otantik’’.
Galatasaray'ı bir kenara bırakın.
Ben böyle ellerden oldum olası hiç hazzetmem.
Sonbahar gelmeden uyanın
HÜKÜMET, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu hálá anlamamış görünüyor.
Daha önce yazdığım gibi onlar krizden etkilenmiyorlar.
Ama
‘‘etkilenecekleri’’ günler yakın.
Neden mi? Anlatayım.
Türkiye başlangıç olarak kasımdan, derin olarak şubattan bu yana krizde.
6 ay içinde kamu ve özel sektörden yüz binlerce kişi işsiz kaldı. Bunların çoğu maaşlı. Bunlar işşiz kalırken tazminatlarını aldılar ve eve geldiler. Aylardır
‘‘tazminat’’ paralarını yiyerek işi
‘‘idare ediyorlar’’.
Allah'tan mevsim de yaz.
Okullar kapalı. Meyve, sebze ucuz.
Yakıt gideri yok, okul masrafı yok, harçlık yok, kitap parası yok, tencere kaynatmak kolay. İyi havada moraller de nispeten iyi.
Ama iki ay sonra iş değişecek.
Okullar açılacak. Okul taksiti, önlük, kitap, harçlık istenecek.
Odun, kömür alınacak, dolar bazında zamlı doğal gaz faturası gelecek. Meyve, sebze pahalılaşacak.
Hani nerede bunları yapacak para?
Yoook!
İş? O zaten yoktu ve olacak gibi de değil!
Eeee!
Ankara'da makam aracıyla kirasını ve genel giderlerini ödemediği ofisine, kirasını ödemediği, yakıt parasını ödemediği lojmanından gelip gidenler krizi işte o zaman fark edecekler. İşi, parası ve umudu olmayan on binler yol kenarına dizilecekler. Mercedes'in ön camına çöpten alınmış ve yenmeyecek kadar kötü durumda olan domates, çürük soğan yapışacak.
Makam aracında oturan, soracak şoföre,
‘‘Bunlar niye bu kadar kızgın?’’ Şoför,
‘‘Efendim kriz var. İşsizler’’ diyecek.
Arka koltuktaki kızacak,
‘‘Ne krizi canım. Daha yeni bizim tosunlara iş bulduk. Oturdukları yerden para alıyorlar. Bir de krizden mi söz ediyorlar’’ diye soracak.
Şoför,
‘‘Efendim, bunlar sizin tosunlar değil. Bunlar vatandaş’’ diyecek.
Arka koltuktaki zorlukla anlayacak olan biteni.
Ama geç olacak!
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Vurdumduymazlık, devlet adamı niteliği zannedilmediği zaman.