DARBEDEN korkanlar... Şeriat endişesi taşıyanlar...Aşırı tekelleşme ya da liberalleşmeden ürkenler...
Sizlere Egemen Bağış’tan ’müjdeli’ bir haberim var.
’Sarılın Avrupa Birliği ipine, kurtulun korkularınızdan.’
Egemen Bağış yaklaşık altı aydır AB’den sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci sıfatıyla harıl harıl çalışıyor.
Avrupalı diplomatlar zaman zaman AK Parti hükümetinin reform hızını eleştirse de Bağış’ın bu göreve getirilmesinden ve performansından oldukça memnun. Çünkü Bağış, AK Parti içerisinde AB projesinin ruhunu ve karmaşık yapısını en iyi anlayan siyasetçilerden.
Biliyorum kimileri onu ’tercüman’ ve ’danışman’ diyerek hafife alıyor.
Fakat o doğru bildiği yolda hiç komplekse kapılmadan sabırla çalışıyor.
* * *
Dün Bağış’la altı aylık performansının değerlendirmesini yapmak için bir araya geldik.
İşin teknik tarafını açılan ya da açılamayan chapter’ları, Kıbrıs’ı, Ruhban okulunu şimdilik bir kenara bırakıyorum.
Bence Bağış’ın verdiği en önemli mesaj şuydu:
’Giderek kutuplaşan Türkiye’de Avrupa Birliği bizleri birleştiren ve bütünleştirebilen en önemli proje.’
Elbette o da farkında AB’nin kimi zaman yeni korkulara ve bölünmelere sebep olduğunu. Ancak tam da bu sebeple, tüm bu korkulardan kurtulmanın çaresi olarak AB’yi gösteriyor.
Neden mi?
İşte Bağış’ın cevabı.
’Bugün Türkiye’de darbe korkusu yaşayanlar, AB sürecinde ilerleyen bir ülkede darbe olamayacağını bildikleri için, şeriat korkusu yaşayanlar, AB sürecinde ilerleyen bir ülkede şeriat rejiminin kabul edilemeyeceğini bildikleri için, aşırı tekelleşme veya liberalleşmeden ürkenler, aynı şekilde AB sürecinde bu takım endişelerin gereksiz olduğunu bildikleri için rahat edebiliyorlar.’
O halde yapılması gereken şey belli; reformlara devam.
* * *
İşinin çok zor olduğunun o da farkında.
Bir yanda partisi, hatta kimi zaman Başbakan Tayyip Erdoğan...
Diğer yanda müzmin muhalefet.
Fakat daha önemlisi ’bir yandan 70 milyon vatandaşımızı AB sürecinin Türkiye’yi zayıflatmayacağına, güçlendireceğine inandırmak, öte yandan 490 milyon Avrupalıyı Türkiye’nin AB’ye yük olmaya değil, yükü paylaşmaya geldiğine ikna etmek gerekli’ diyor Bağış. Ama kararlılıkla bu sürecin başarılı olacağına inanıyor.
Her ne kadar 100 bin sayfalık müktesebatın henüz 4 bin sayfası tercüme edilmiş olsa da!
Neyse ki yeni bir tercüme birimi oluşturulmuş...
* * *
Gelelim Bağış’a yönelttiğim bir eleştiriye.
Ben kişisel olarak AK Parti iktidarının AB yolunda çok önemli reformlara imza attığına inanıyorum. Fakat kimi zaman bu reformları yaparken AB’nin ruhuna uygun bir usul ve uslup izlemediğini düşünüyorum.
En son Askeri mahkemelerin yetkilerinin sınırlandırılması tartışmasında birçok insanın içeriği desteklemekle birlikte usule itiraz ettiğine şahit olduk. Benzer bir itirazı ’değişiklik aceleye getirildi izlenimi veriyor’ diyerek TÜSİAD da yaptı. Fakat her ne hikmetse TÜSİAD’ın usul eleştirisi ’reformları yavaşlatın’ mesajı olarak yansıtıldı.
Üzülerek gördüm ki Bağış da benzer bir kanaate sahip.
TÜSİAD eleştirilmez değil. Fakat AB sürecine başından beri en çok destek vermiş TÜSİAD’ı bile hükümet reformlar konusunda usul eleştirisi yaptığı için yanına değil karşısına alacaksa o zaman işimiz gerçekten çok zor!
Allah’tan Bağış özeleştiriye açık.
’Ben TÜSİAD’ın açıklamasının tamamını okumadım haklı olabilirsiniz. Ama TÜSİAD’da hükümetin bu değişikliği muhalefetle son ana kadar görüşerek yaptığını bilmesi gerekiyor.’
Boğaz’da 13 bin kişiyle ayin
ÖNCEKİ akşam tam saat 9’da boğazda bir ayine katıldım.
Kuruçeşme Arena’da 13 bin kişiyle iki saati aşan bir ayin.
61 yaşındaki Şeyhi ’hippi’ olan ve hippiliğini sahneden açıkça ilan eden bir ayin.
Hippiliği barış, aşk ve müzik üzerinden tarif eden bir ayin.
Dini ayinlere katılmışlığım vardır, bu yüzden hiç tereddüt etmeden söylüyorum; dün gece Santana’nın İstanbul Boğazı’nda verdiği konser bir müzik şölenin çok ötesindeydi.
Yüreğini de gitarı gibi ustaca konuşturan Santana Black Magic Women ve A Love Supreme’den sonra susturdu orkestrayı, kapattı gözlerini, adeta bir büyücü gibi konuştu.
Ben bir ’hippiyim’ dedi.
Sadece ’aşk ve barış’ istedi.
Güç için aşkı değil, aşkın gücünü kutsadı.
Öyle bir aşk ki ’Tanrının yarattığı herkese orada yer var.’
’Hippilik duş almayıp saç uzatarak, dünyadaki tüm kadınlarla yatıp ot çekmek değildir’ dedi ekledi:
’Hippilik umursamaktır.’
Yüreğinde neyin iyi neyin kötü olduğunu ayırt etmek, Berlin Duvarı yıkıldığında yaşanan değişimi hissetmek, Tienanmen Meydanında elinde iki poşetle tankın karşısına dikilmektir.’
’İstanbul’ dedi, tekrar sustu.
İstanbullulara sadece iki kıtayı bir araya getiren köprüyü değil, ’aşk köprüsünü’ büyülü bir ayinde dinletti.