Kadınlar ve erkekler cinsel içerikli bilgilere artık daha hızlı ulaşıyorlar
Bu başlıkta hemfikir olduğumuza eminim. Artık hem kadınlar hem de erkekler çok hızlı bir şekilde cinsel içerikli bilgilere ulaşabiliyor. Bence bu güzel ama güzel olduğu kadar da endişe verici bir gelişme. Güzelliği şu açıdan önemli; erkek egemen toplum yapısına sahip ülkelerde ne yazık ki cinsellik erkeklerin tekelinde gibi gözükür. Erkeğin canı isterse, o ne zaman olmasını isterse, onun sertleşmesi ne zaman iyi olursa gibi... Bu örnekleri kolaylıkla çoğaltabiliriz. Artık kadınların da cinsellik anlamda çok araştırma yapması ve bu konuyu erkeklerin tekelinde bırakmaması benim için ‘güzel bir gelişme.’ Uzun yıllardır erkek cinsel sağlığı ile uğraşan bir doktor olarak ‘kadınlar için erkeklik’ vurgusu yaptığımı tüm okuyucularım iyi bilir. Cinsel içerikli bilgilere kadınların da kolayca ulaşabilir olması, bu açıdan gerçekten güzel.
Gelelim işin ‘endişe verici gelişme’ tarafına... Buradaki ana problem ise erkeklerin, cinsellik içerisindeki rakamsal verilere kolayca ulaşıp, cinsellikle ilgili normalleri tümüyle (normal boşalma süresi, normal penis boyu, normal bir cinsel ilişki süresi vb.) öğrenmesi ve bunları kendi verileri ile kıyaslaması! Bilginin doğruluğunu tartışmayı bir kenara bırakırsak, son dönemde erkekliğini ve yeterliliğini daha çok sorgulayan ve dijital dünyadan aldığı cevaplara göre de kendisine ‘daha az erkek’ veya ‘daha yetersiz erkek’ teşhisini koyan ama gerçek değerlendirmelerimizde öyle olmadıklarını ispatladığımız bir popülasyonla karşı karşıyayız. Doğru bir araştırma sonrasında hastalığı ile ilgili ‘gerçek’ bilgilere ulaşıp bana başvuran hastalarıma daha kolay çözüm yolları üretebildiğimi yıllar boyunca hep deneyimlemişimdir. Dijital dünyada cinsel içerikli bilgi araştıran ve aldığı bilgileri kendisi üzerinde test etmeden doktoruna başvuran erkekler için dijital dünya gerçekten sağlıklı. Ancak bunun tam tersi olmaya başlar ve cinsellik sadece dijital içeriklerden öğrenilir, hele bir de oradan pazarlanmaya çalışılan ama kitapta hiç yazmayan ürünlerle veya cihazlarla tedavi edilmeye başlanırsa işte o zaman hepimiz için ‘endişe verici bir gelişme’ olur.
Peki, çözüm ne; konuşsak mı acaba?
Elbette ki kadınlarımızın da cinsel sağlığını korumak adına yani onların da cinsel ilişki içerisinde yaşamaları gereken gerçek haz ve orgazm ile ilgili tüm hassasiyetlerini ön plana çıkartmak için daha çok konuşmak ve sosyal sorumluluk projesi üretmek gerekiyor. Yıllarca ülkemizde ‘meme’ kelimesi bile arkadaş konuşmalarında ayıplı sözcük olduğundan konuşulmazdı. Meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser tipi olmasıyla beraber birçok sosyal sorumluluk projesi geliştirildi, ‘meme’ kelimesi ise hepimiz tarafından yasaklarından arındırıldı ve ne oldu? Artık meme kanserinden ölümler azaldı, yani erken teşhis alan kadın sayısı arttı. Bu nedenle kadınların yaşadığı ve erkek kaynaklı olan cinsel problemlerin de rahatça konuşulup arama motorlarında daha az aratılması gerek artık. Meme ve son dönemde rahim ağzı kanserinin erken teşhisi için ortaya konan sosyal sorumluluk projeleri bir doktor olarak beni fazlasıyla gururlandırıyor. O nedenle kadınların cinsel hayatını olumsuz etkileyen erkek kaynaklı problemlerin de bazı sosyal projelerle desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece dijital platformlarda ‘erken boşalma ilacı’ satmak değil erkeklere boşalma alışkanlıklarını değiştirmelerini öğreten veya kendilerini kontrol etmelerini sağlayan uygulamaları da cinsellik eğitimi adı altında vermek gerekiyor. Bu konu çok mahrem diye çözüm alternatiflerinin de dijital dünyanın derinliklerinde olmaması gerek diye düşünüyorum. Ne kadar az konuşursak dijital dünyaya da o kadar çok koz vereceğiz çünkü.
Sertleşme Sorunu Nedir?
Cinsel ilişkiye girmek için penisin yeterince sertleşememesi ya da sertliğini cinsel ilişki boyunca sürdürememesi durumu sertleşme sorunu olarak adlandırılıyor. Psikolojik ya da organik nedenlerle ortaya çıkabilen sertleşme sorunu, kimi zaman yoğun iş temposu ve stres gibi faktörler nedeniyle tetiklense de bu cinsel işlev bozukluğunun bir sorun olarak değerlendirilebilmesi için kronik olarak tekrarlanması gerekiyor.
Sertleşme Sorunu Nedenleri Tedavi Alternatiflerini Değiştiriyor
Sertleşme sorununa yol açan organik nedenlerin sınıflandırılması, tedavi alternatiflerinin doğru değerlendirilmesi adına büyük önem taşıyor. Cinsel uyarılmaya rağmen penis içinde bulunan ve sertleşmeyi sağlayan tüp yapılarına kan dolmaması “arteriyel yetmezlik”; tüplere kan dolmasına rağmen cinsel ilişki sonuna dek tüplerdeki kanın peniste tutulamaması “venöz yetmezlik” sorununa işaret ediyor. Sertleşme probleminin bu organik nedenleri, penil renkli doppler ultrasonografi ile teşhis edilmeden uygulanan bilinçsiz tedavi yöntemleri nedeniyle ne yazık ki çözümsüz kalabiliyor. Bu nedenle sertleşme sorunu yaşayan hastalarda mutlaka detaylı muayene, kan tetkikleri ile penil renkli doppler USG yapılarak sebebin bulunması ve tedavi yönteminin de ona göre seçilmesi gerekiyor.
Sertleşme Sorununda Şok Dalga Tedavisi
ESWT yani şok dalga tedavisi, penil renkli doppler ultrasonografi tetkikinde hafif ve orta derecede ‘arteriyel yetmezlik’ tespit edilmiş hastalarda ciddi anlamda başarılı sonuçların alınmasını sağlayabiliyor. Sertleşme sorununun medikal tedavisi basamağında zaman kaybedilmesini engelleyen ve aynı zamanda klinik ortamında seanslar şeklinde konforlu bir şekilde uygulanabilen şok dalga tedavisi sırasında ses dalgaları kullanılarak penis damarlarının uyarılıp kan akışının hızlandırılması ve kök hücrelerin aktifleştirilerek peniste yeni damar oluşumlarının tetiklenmesi mümkün oluyor.
Şok Dalga Tedavisi Kimlere Uygulanır?
Şok dalga tedavisi uygulanmadan önce hastaların sertleşme sorunu şikayetleri hakkında genel bir bilgi edinilir, fiziksel muayeneleri gerçekleştirilir, kan testleri yapılır, ikincil hastalıkları olup olmadığı öğrenilir ve penil renkli doppler ultrason çekilerek tedavi için uygunlukları değerlendirilir.
2019 yılının Aralık ayının sonunda Çin’de başlayan koronavirüs salgını dünya genelini etkisi altına aldı. 65 yaş üzerindeki kişiler başta olmak üzere özellikle kronik rahatsızlıkları bulunanları etkileyen COVID-19 salgını hakkında veriler çoğaldıkça bu hastalığın yol açabileceği sağlık sorunları ile ilgili araştırmalar da hızlandı.
COVID-19’un erkek cinsel sağlığı ve erkek kaynaklı kısırlık ile ilgili sonuçları hakkında da birçok platformda doğruluğu henüz kesin olmayan bilimsel araştırmalar yayımlanıyor. Az sonra sizlere bu konular özelinde bilgi aktaracağım, ancak bu bilgilerin şu an için kesinlik içermediğini hatırlatmak istiyorum. İşte dünya basınına yansıyan araştırmalar…
Çin’de yapılan küçük ölçekli bir çalışmanın sonuçları COVID-19 hastalarından alınan kan örneklerinin testis fonksiyonlarına zarar verebileceğini gösteriyor.
Wuhan Üniversitesi Zhongnan Hastanesi ve Hubei Prenatal Tanı ve Doğum Sağlığı Klinik Araştırma Merkezi’nde görev yapan araştırmacıların 20-54 yaş arasında olan 81 erkekten aldıkları örnekler üzerinde gerçekleştirdiği çalışmaların sonuçlarının değerlendirildiği makale internet üzerinden yayımlandı.
Erkekler için cinsel organlarının boyutu ve şekli cinsel performansın en önemli göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor. Cinsel işlev bozuklukları kategorisinde değerlendirilen penisteki şekil bozuklukları hem erkeklerin öz güvenini azaltıyor hem de performans kaygısı yaratarak erken boşalma ve sertleşme sorunu gibi şikayetlere yol açabiliyor.
Bu şikayetlerin ortaya çıkması ise hem kadınların hem de erkeklerin cinsel ilişki sırasında tatmin olmasını engelliyor. Penisteki kısalık ve incelik gibi şekil bozukluklarının tedavi edilebildiği gerçeği hakkındaki farkındalık arttıkça erkeklerin de genital estetik operasyonlarına gösterdikleri talep yükseliyor.
Özellikle cinsel olarak aktif dönemde olan erkeklerin başvurduğu penis büyütme operasyonları deneyimli cerrahlar tarafından gerçekleştirildiği takdirde oldukça güvenli operasyonlar arasında sınıflandırılıyor.
Penis büyütme operasyonlarını penis uzatma ameliyatı ve penis kalınlaştırma ameliyatı olmak üzere iki alt kategoride inceleyebiliriz. Penis uzatma ameliyatı penis boyu nedeniyle performans kaygısı yaşayan ve cinsel ilişkiden hem kendisi hem de partneri yeterli tatmini alamayan erkeklerin en sık başvurduğu erkek genital estetiği ameliyatlarının başında gelir.
Genel sağlık durumu operasyon için uygun ve cinsel olarak aktif dönemde olan erkeklere uygulanabilen penis uzatma cerrahisi çoğunlukla spinal anestezi altında uygulanır. Penisin karın duvarına bağlanmasını sağlayan suspansatuvar ligament adlı asıcı bağın kesilmesi ve penisin görünmeyen kısmının işlevsel hale getirilmesi prensibine dayanan penis uzatma ameliyatı sayesinde kişiden kişiye değişmekle birlikte 2-4 cm’lik bir penis uzaması elde edilir.
Penis büyütme ameliyatları arasında penis kalınlaştırma cerrahisi de bulunur. Kişinin karın ön duvarından, cilt altından alınan yağın özel bir işlemden geçirilip penise enjekte edilmesi ile tamamlanan penis kalınlaştırma işlemi penis uzatmadan farklı olarak ömür boyu kalıcılığa sahip değildir. Penis çapı cinsel tatmini etkileyecek ölçüde ince olan erkeklere uygulanan penise yağ enjeksiyonunun cinsel olarak aktif olunan süreçte belli aralıklarla tekrarlanması gerekebilir.
Penis uzatma cerrahisi, penis uzatmak isteyenlerin tek alternatifi olsa da penis kalınlaştırma söz konusu olduğunda tıbbi gelişmelerin sayesinde alternatifler çoğalır. Yağ enjeksiyonu haricinde penise dolgu uygulamaları ile ameliyatsız penis kalınlaştırma mümkün hale gelmiştir.
Yüz şeklinin iyileştirilmesi, dudakların kalınlaştırılması, elmacık kemiklerinin belirginleştirilmesi ve ciltteki çöküntülerin giderilmesi amacıyla uzun süredir ameliyatsız yüz estetiğinde kullanılan dolgu malzemeleri artık penis kalınlaştırma amacıyla da güvenle tercih edilebiliyor. Hem erkek cinsel organının gövdesine hem de glans adı verilen baş kısmına özel dolgu malzemelerinin, klinik ortamında, anesteziye gerek duyulmadan enjekte edilmesi işlemi “dolgu ile penis kalınlaştırma” olarak adlandırılıyor.
Cerrahi herhangi bir nitelik taşımayan işlem sırasında kullanılan dolgu malzemeleri hyaluronik asit içeriyor ve enjekte edildiği zaman penis dokusuna eşit bir şekilde yayılıyor. Penisin sertleşme ve normale dönme formlarına adapte olabilen dolgu malzemelerinin yarattığı etki anında fark edilebiliyor. Etkisi kişiden kişiye değişmekle birlikte kalıcılığı ortalama 1 ila 2 sene arasında değişen dolgu ile penis kalınlaştırma sonrası cinsel ilişki sırasında çiftlerin aldığı tatmin yükseliyor.
Sonuç olarak estetik girişimlerin tamamı gibi erkek genital estetik operasyonları ve uygulamaları deneyimli cerrahlar tarafından gerçekleştirildiğinde oldukça güvenli olarak nitelendiriliyor. Fiziksel olduğu kadar psikolojik anlamda da fark yaratılmasını sağlayan bu işlemler seçilmiş hastalarda çok başarılı sonuçların alınmasını sağlıyor.
Erkekler için cinsel organlarının boyutu ve şekli cinsel performansın en önemli göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor. Cinsel işlev bozuklukları kategorisinde değerlendirilen penisteki şekil bozuklukları hem erkeklerin öz güvenini azaltıyor hem de performans kaygısı yaratarak erken boşalma ve sertleşme sorunu gibi şikayetlere yol açabiliyor.
Bu şikayetlerin ortaya çıkması ise hem kadınların hem de erkeklerin cinsel ilişki sırasında tatmin olmasını engelliyor. Penisteki kısalık ve incelik gibi şekil bozukluklarının tedavi edilebildiği gerçeği hakkındaki farkındalık arttıkça erkeklerin de genital estetik operasyonlarına gösterdikleri talep yükseliyor.
Özellikle cinsel olarak aktif dönemde olan erkeklerin başvurduğu penis büyütme operasyonları deneyimli cerrahlar tarafından gerçekleştirildiği takdirde oldukça güvenli operasyonlar arasında sınıflandırılıyor.
Penis büyütme operasyonlarını penis uzatma ameliyatı ve penis kalınlaştırma ameliyatı olmak üzere iki alt kategoride inceleyebiliriz. Penis uzatma ameliyatı penis boyu nedeniyle performans kaygısı yaşayan ve cinsel ilişkiden hem kendisi hem de partneri yeterli tatmini alamayan erkeklerin en sık başvurduğu erkek genital estetiği ameliyatlarının başında gelir.
Genel sağlık durumu operasyon için uygun ve cinsel olarak aktif dönemde olan erkeklere uygulanabilen penis uzatma cerrahisi çoğunlukla spinal anestezi altında uygulanır. Penisin karın duvarına bağlanmasını sağlayan suspansatuvar ligament adlı asıcı bağın kesilmesi ve penisin görünmeyen kısmının işlevsel hale getirilmesi prensibine dayanan penis uzatma ameliyatı sayesinde kişiden kişiye değişmekle birlikte 2-4 cm’lik bir penis uzaması elde edilir.
Penis büyütme ameliyatları arasında penis kalınlaştırma cerrahisi de bulunur. Kişinin karın ön duvarından, cilt altından alınan yağın özel bir işlemden geçirilip penise enjekte edilmesi ile tamamlanan penis kalınlaştırma işlemi penis uzatmadan farklı olarak ömür boyu kalıcılığa sahip değildir. Penis çapı cinsel tatmini etkileyecek ölçüde ince olan erkeklere uygulanan penise yağ enjeksiyonunun cinsel olarak aktif olunan süreçte belli aralıklarla tekrarlanması gerekebilir.
Penis uzatma cerrahisi, penis uzatmak isteyenlerin tek alternatifi olsa da penis kalınlaştırma söz konusu olduğunda tıbbi gelişmelerin sayesinde alternatifler çoğalır. Yağ enjeksiyonu haricinde penise dolgu uygulamaları ile ameliyatsız penis kalınlaştırma mümkün hale gelmiştir.
Meni içerisindeki sperm sayısının normalden daha az olması durumu olarak açıklanabilen “sperm sayısı azlığı”, gebelik oluşma ihtimalini azaltıyor. Haliyle bebek sahibi olmak isteyen çiftlerde konu ile ilgili birçok soru işareti oluşuyor.
Bu yazımda sperm sayısının düşmesinin nedenlerini detaylı olarak aktaracağım, ama öncesinde sperm üretimi ile ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Sperm üretimi oldukça kompleks bir süreçtir ve sperm üretimi için testislerin normal fonksiyonlara sahip olmasının yanı sıra beynin hipotalamus ve hipofiz bezi bölümlerinin de sağlıklı bir şekilde işlemesi gerekir. Geçirilen hastalıklar, yaşam tarzı ve çevresel faktörler sperm sayısını da kalitesini de azaltabilir. Çoğunlukla sperm sayısının azlığına neden olan temel unsurun tespit edilmesi mümkün olmaz, ancak genelleme yapmamız gerekirse sperm sayısını azaltan nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Varikosel Hastalığı: Erkek kısırlığının tespit edilebilen nedenleri arasında en sık görülen ve doğru tedavilerle iyileştirilebilen varikosel hastalığı; sperm sayı ve kalitesini azaltarak erkek kaynaklı kısırlık oluşumuna neden olabilir.
Human Papilloma Virüsü; yaygın kullanılan adı ile HPV 100’den fazla türü olan bir virüstür. Genellikle genital bölgede siğil oluşumu ile karakterize olan HPV hiçbir şikayete neden olmadan yıllarca pusuya yatabilir. Ortaya çıkmak için kişinin bağışıklık sisteminin zayıflamasını bekleme eğiliminde olsa da bazı kişilerde virüs hızlı bir şekilde belirti gösterebilir.
Tüm cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi hem erkekleri hem de kadınları etkileyen HPV’nin belirtileri de tedavisi de erkeklerde kadınlara oranla daha kolaydır. Kadınlarda ‘Smear testi’ ile teşhis edilebilen HPV, tedavi edilmediği zaman rahim ağzı kanserine neden olabilir.
HPV’nin tek bulaşma şeklinin ‘korunmasız cinsel ilişkiye girilmesi’ olduğunu söylemek doğru bir yaklaşım değildir. Bu virüs, toplu kullanılan tuvaletleri tercih edenlerde de, virüsün neden olduğu lezyonlara sahip kişilerle korunarak cinsel ilişkiye girenlerde de ortaya çıkabilir. Elbette “HPV kesin bulaşır” demek gerçekçi bir söylem olmaz, yine de özellikle birden fazla partnerle cinsel deneyim yaşayan kişilerin tedbirli olması gerekir.
HPV virüsünün hem kadınlarda hem de erkeklerde en yaygın görülen ve genellikle ilk ortaya çıkan belirtisi genital siğillerdir. HPV’nin etkilediği erkeklerin cinsel organlarında, cinsel organlarının çevresinde, kasıklarında veya rektum çevrelerinde mor ve kırmızı renkli küçük benekler ortaya çıkar. Siğillerin oluşum yerleri cinsel ilişkinin niteliğine göre değişebilir ve HPV tedavisi ihmal edildiği takdirde siğiller tüm vücuda yayılabilir.
Erkeklerde HPV teşhisi ve tedavisi eş zamanlı yapılır. HPV’nin neden olduğu lezyonlar cerrahi olarak alınır. Siğillerin neden oluştuğunun ve varsa HPV’nin türünün belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen patolojik incelemeyle beraber tedavi süreci de tamamlanmış olur. Yine de erkeklerin kadınlara kıyasla sahip olduğu teşhis ve tedavi süreci avantajını doğru yorumlamak gerekir. HPV tam anlamıyla tedavi edilebilen bir sağlık sorunu değildir. HPV bir kere vücuda yerleştiğinde tam anlamıyla yok edilemez, yalnızca baskılanabilir. HPV’yi kapan erkeklerin bağışıklık sisteminin zayıflaması halinde virüs yeniden etkisini hissettirmeye başlayabilir.
HPV, tensel temas ile de bulaşabildiğinden dolayı virüsten korunmak için HPV aşısı yaptırılması gerekiyor. Özellikle henüz cinsel olarak aktif olunmayan dönemde gerçekleştirilen HPV aşısı sayesinde erkekler hem kendilerini hem de cinsel partnerlerini koruyabiliyor. HPV’nin en sık rastlanan ve yüksek risk barındıran türlerinden koruyan HPV aşısının, 9 – 26 yaş aralığında 6 aylık periyotta 3 kez tekrarlanması öneriliyor. Oldukça güvenli olan ve önemli bir yan etkisi bulunmayan HPV aşısı önerilen zaman dilimlerinde yapılırsa aşının etkinliği yükseliyor. Cinsel olarak aktif döneme geçildikten sonra HPV aşısı yaptırıldığında aşı yalnızca sonraki ilişkilerden HPV bulaşma riskini ortadan kaldırıyor, geçmiş birlikteliklerden bulaşan HPV varsa aşının koruyucu etkisi de çok fazla olmuyor.
Sünnet, her zaman değindiğim gibi ameliyathane ortamında steril koşullarda penis anatomisine hakim cerrahlar tarafından gerçekleştirilmesi gereken ciddi bir operasyondur. Pedagogların önerisine göre doğumdan sonraki ilk 6 ayda ya da 6 yaşından sonra gerçekleştirilmesi gereken sünnet, erkeklerin cinsel sağlıkları ve cinsel kimlikleri üzerinde çok önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle ebeveynlerin hem sünnet zamanına hem sünnet şekline hem de sünneti gerçekleştirecek cerrah seçimine özen göstermesi gerekir. Uygun şartlarda ve doğru teknikle gerçekleştirildiğinde sünnetin potansiyel risklerinden, yol açabileceği kısa, orta ve uzun vadeli komplikasyonlardan kurtulmak mümkündür. Bu yazımda toplumsal sağlığın iyileştirilmesini yakından ilgilendiren ‘sinir koruyucu estetik sünnet’ hakkında bilinmesi gerekenlerden bahsetmek istiyorum.
Erkek cinsel organının en duyarlı kısmı "prepucium" adı verilen sünnet derisidir. Bu bölümde özelleşmiş sinir uçları ve sinir düğümleri çok yoğun bir şekilde bulunur. Sinir koruyucu estetik sünnet cerrahisi sırasında, sünnet derisi içerisinde sinir yoğunluğunun en üst düzeyde olduğu alt kısmı korunur ve bu bölgeye herhangi bir müdahalede bulunulmaz. Dolayısıyla ileriki yıllarda erkeklerde erken boşalma ve haz problemleri gibi cinsel sorunların yaşanma ihtimali ortadan kaldırılır. Geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilen sünnet cerrahisinde sünnet derisinin tamamı çıkarıldığından peniste bulunan duyu sinirleri işlevini yapamaz hale gelir ve ilerleyen yaşlarda erkekler hatalı sünnete bağlı olarak çeşitli problemlerle karşılaşabilirler. Nitekim 1960'lı ve 1970’lı yıllarda gerçekleştirilen hatalı sünnetler nedeniyle, bugün Türkiye'de birçok erkek kaynaklı cinsel işlev bozukluğu yaşandığını yakından deneyimliyoruz. Cinsel problemlerin yanı sıra hatalı sünnet neticesinde peniste gelişim bozuklukları yaşanabildiği gerçeği de göz önünde bulundurulduğunda sinir koruyucu sünnet cerrahisinin avantajları daha net bir şekilde anlaşılabiliyor.
Sinir koruyucu estetik sünnet cerrahisi sonrası kendiliğinden eriyebilen özel iplerle estetik bir şekilde dikiş atılıyor ve ileriki yıllarda erkeklerin cinsel organlarının görünümünden rahatsız olmaları engellenmiş oluyor. Kullanılan dikiş ipleri çabuk eridiğinden iyileşme süreci de ister istemez daha konforlu hale geliyor.
Kısırlık, kadın kaynaklı olabileceği gibi erkek kaynaklı da olabilir. Bu nedenle sperm kalitesinin; diğer bir deyişle sperm sayısının, hareketliliğinin ve morfolojisinin değerlendirildiği spermogram testi, infertil çiftler için önemli bir teşhis aracı olarak ön plana çıkar.
Bu yazımda azospermi hakkında bilinmesi gerekenlerle ilgili sizlere bilgi aktaracağım. “Azospermi nedir?”, “Azospermi nedenleri nedir?”, “Azospermi nasıl teşhis edilir?” ve “Azospermi nasıl tedavi edilir?” gibi en çok merak edilen soruların yanıtları sizi bekliyor. Azospermi Nedir?
Azospermi, ejakülatta sperm bulunmaması durumu olarak tanımlanabilir. İnfertil erkeklerin yaklaşık %15’inde görülen ve teşhis edilmesi halinde mutlaka ileri tetkiklerle değerlendirmesi gereken azospermi, herhangi bir şikayete ya da belirtiye neden olmaz. Bu nedenle çiftler çocuk sahibi olmak isteyene kadar azospermi varlığının teşhis edilmesi ne yazık ki mümkün değildir.
Azospermi, tıkanıklığa bağlı azospermi ve tıkanıklığa bağlı olmayan (sperm üretimine bağlı) azospermi olmak üzere iki ayrı kategori altında incelenir. Azospermi nedenleri de bu kategoriler dahilinde sınıflandırılır.
1. Tıkanıklığa Bağlı Azospermi (Obstrüktif Azospermi) Nedenleri
Tıkanıklığa bağlı Azospermi görülen erkeklerde, sperm üretiminde bir sorun yaşanmamasına rağmen spermin ejakülatla birlikte dışarı boşaltılmasını sağlayan kanallarda tıkanıklık bulunur. Genel anlamda üreme sistemindeki tıkanıklıklar nedeniyle oluşan obstrüktif azospermi sorunu yaşayan hastaların ejakülat hacminde de azalma meydana gelebilir. Kistik fibrozis, epididimde görülen enfeksiyonlar, prostat operasyonu geçirilmesi, meni kanalındaki tıkanıklıklar ve geriye boşalma problemi obstrüktif azospermi nedenleri arasında gösterilebilir.
2. Tıkanıklığa Bağlı Olmayan Azospermi Nedenleri
Azosperminin bu türünde sperm üretiminde bir sorun vardır; testisler ya hiç sperm üretmiyordur ya da sperm üretimi çok düşük seviyede gerçekleşiyordur. Testislerde ya da sperm üretimini kontrol eden hormonlarda doğuştan ya da sonradan meydana gelen anomaliler tıkanıklığa bağlı olmayan azospermi nedenleridir. Klinefelter sendromu, zamanında tedavi edilmeyen inmemiş testis hastalığı, tedavi edilmeyen varikosel Problemi, geçirilen idrar yolu enfeksiyonları ve kemoterapi öyküsü gibi çeşitli durumlarda sperm üretimi zarar görerek azospermi ortaya çıkabilir.