BİLİYORUM, hissediyorum, zina tartışmalarından yoruldunuz. Açıkçası ben de...
Yirmibirinci yüzyılda hálá bu konuları tartışmaktan ve uzlaşamamaktan bitap düştük.
O nedenle bu yazıda, son günlerde hoşuma giden bazı şeyleri bir potpuri olarak anlatmak istiyorum.
NASIL UĞUR DÜNDAR OLUNUR?
Geçen hafta bir toplantıdaydım.
Haber Koordinatörümüz Enis Berberoğlu aradı.
Adana’da bir ‘kölelik’ olayı varmış. ‘Uğur Dündar giderse iyi bir gazetecilik olayı çıkabilir’ dedi.
Uğur Dündar’ı arayıp sormasını istedim.
Onun ne cevap vereceğini çok iyi biliyordum.
Nitekim Berberoğlu 15 dakika sonra aradı ve şunu söyledi:
‘Uğur Bey’in gazetecilik heyecanına hayran oldum. Ben daha cümlemi bitirmeden, Adana’ya saat kaçta uçak var diye sordu.’
Uğur Dündar, 16.30 Adana uçağındaydı.
Gece 22.30’da ilk haberlerini geçti.
Bütün gece sabaha kadar çalıştı.
Olayın bütün ilgili kesimleriyle konuştu.
Ertesi sabah saat 09.00’da beni arayıp durumu anlattı ve ‘Görev tamamlanmıştır’ dedi.
Öğle saatlerinde birinci sayfayı yapmak için masaya oturduğumuzda, Uğur Dündar’ın köle gibi çalıştırılan çocuklar arasında çekilmiş fotoğrafları önüme geldi.
Uğur Dündar her zamanki gibiydi.
Üzerinde beyaz gömleği, kravatı ve takım elbisesi vardı.
Karşımdaki insan, işine ve kendine saygılı bir profesyoneldi.
Otuz yıldan fazla süren meslek hayatında heyecanını, azmini ve disiplinini hiçbir zaman kaybetmemişti.
Diyeceğim, işte böyle Uğur Dündar olunuyor.
CHALLENGER UZAY MEKİĞİNİN İÇİNDEYİM
Geçen çarşamba günü İzmir’de serbest bölgeyi gezdim.
Serbest bölgelerde büyük sorun var.
Türkiye sözünde durmayınca, birçok şirket gitmeye hazırlanıyor.
Ben bunun değerlendirmesini ekonomistlere bırakıp, serbest bölgede gezdiğim bir tesisi anlatmak istiyorum.
Siz de okumuş veya görmüşsünüzdür.
Burada bir uzay merkezi kurulmuş.
İnsan burayı gözüyle görmeyince tam anlayamıyor.
Şu kadarını söyleyeyim, ilköğretim ve lise öğrencileri için müthiş bir eğitim merkezi, bir laboratuvar.
Daha girerken sol tarafta Mars’ın çok büyük bir maketiyle karşılaşıyorsunuz.
Fotoğraflarda gördüğünüz o coğrafya aynen yaratılmış.
Üzerinde bildiğimiz o çok tekerlekli uzay aracı bile var.
Uzaktan kumandayla hareket ettiriliyor.
Astronotların hazırlık aşamasında geçtiği testleri yapan aletlerin çoğu birebir kurulmuş.
İnsanın ağırlığını yok eden deneyler bile aynen yapılıyor.
Büyük salonun ortasında ise Challenger uzay mekiğinin ön tarafının birebir kopyası var.
İki katlı kokpitin içine girdim.
Çok dar bir mekán.
Öyle herkesin kolayca kalabileceği bir yer değil.
Merkezde çalışan personel gerçekten etkileyici.
İki kadın görevli büyük bir heyecan ve aynı büyüklükte bir uzmanlıkla bize bilgi verdi.
Bu merkezi Hürriyet’te daha ayrıntılı biçimde anlatacağız.
Ama şimdiden bütün velilere ve okullara tavsiye ediyorum.
Özellikle de hayal kurmayı, büyük hayal kurmayı seven insanlara.
SEREN SERENGİL HAKKINDAKİ HİSLERİM
Ben çocukluğumda Öztürk Serengil hayranıydım.
Hastalığı sırasında onun hakkında bir yazı yazmıştım.
Babam vefat ettiğinde cüzdanından çıkan iki gazete kupüründen biri benim bu yazımdı.
Ötekisi de Güneri Cıvaoğlu’nun Atatürk hakkındaki bir yazısıydı.
Babası nedeniyle Seren Serengil’i yıllardır izlerim.
Birçok insan onu haddinden fazla ‘plastik’ buluyor.
Gerçekten ilk bakışta insanda sanki her tarafı plastik operasyondan geçmiş gibi bir his bırakıyor.
Öyle olup olmadığını da bilmiyorum.
Ama bu kızda, dış görünümüyle tamamen tezat oluşturan bir sahicilik var.
Onunla yapılmış birçok mülakatı okudum, izledim.
Gülben Ergen’le olan meselesindeki yaklaşımına baktım.
Sözleri samimi ve dürüst.
Geçen akşam bir ara ATV’deki ‘Ünlüler Çiftliği’ programına takıldım.
Oradaki duruşu ve konuşmaları bu hissimi daha da kuvvetlendirdi.
Ben insanların kamusal imajlarının, her zaman gerçek karakterlerini yansıtmadığına inanıyorum.