Paylaş
Ben de bunu İstanbul’da önde giden Ekrem İmamoğlu’na telefon açıp sorabilirdim.
Ama açık bir yazıyla sorayım, belki o da açık bir cevap verir diye düşündüm.
*
Soru şu:
“Sayın İmamoğlu, mazbatanızı aldıktan sonra...
Mesela Yavuz Bingöl bir konser için belediyeye ait bir mekânı istese verecek misiniz?”
Bu arada Yavuz Bingöl bir ameliyat geçirdi, ona geçmiş olsun diyorum.
Onun adını verdiysem, çok sembol bir isim olduğu için...
*
Külliye’ye giden sanatçıları bugüne kadar hiç eleştirmedim.
Beni çağırsalar ben de giderim.
Sorum CHP’lilere...
AK Partili belediyelerin çoğu, muhalif gördükleri sanatçılara belediyelerin salonlarını, imkânlarını açmıyor.
*
Şimdi Mansur Yavaş, Tunç Soyer...
Adana’yı, Mersin’i, Hatay’ı, Bilecik’i, Akhisar’ı, Kırşehir’i alan CHP’li başkanlara soruyorum.
Külliye’ye giden, Sabah gazetesine verdiği demeçlerle iktidara destek veren Orhan Gencebay, Mazhar Alanson, Mercan Dede, Tuluyhan Uğurlu gibi sanatçılar, belediyeye ait mekânlarda konser vermek isterse izin verecek misiniz?
*
Redd üyesi Doğan Duru, “Şimdi ne olacağını söyleyeyim. AKP’ye yakın duran birçok sanatçıyı CHP belediyelerinde konser verirken göreceğiz” diyor.
Ama o bu sözleri eleştirel bir havada söylüyor.
*
Benim görüşüm ise şu:
Salonlarınızı
bütün sanatçılara açın diyorum.
Çünkü hepiniz bu seçimden önce ve sonra ittifak olarak adını taşıdığınız ‘millet’e ne demiştiniz?
Bütün milleti kucaklayacağız...
Milletin bütün sanatçılarını da kucaklayın öyleyse...
BU RAKAMLAR SİZE BİZE NE ANLATIYOR
ÖNÜMDE Türkiye Etki Araştırma Merkezi’nin 3-5 Nisan tarihleri arasında yaptığı seçim sonrası araştırması var.
Bu anketten bazı sonuçları aktarmak istiyordum:
*
- İstanbul seçiminde CHP’ye oy verenlerin:
Yüzde 27’si daha önce CHP’ye hiç oy vermemiş seçmenmiş.
Yüzde 44’ü daha önce de oy veren, yüzde 29’u da daha önce birkaç kere oy vermiş seçmenmiş.
*
- “İmamoğlu nasıl bir başkan olur” sorusuna yüzde 55’i “İyi olur” cevabı veriyor. “İyi olmaz” diyenler yüzde 22.
*
- Peki ankette seçim yenilenirse sonuç ne olur sorusuna verilen cevap var mı?
O da var.
Ama ben bugüne kadar seçim öncesi hiçbir anket yayınlamadığım için bunu da yayınlamıyorum.
*
Bence AK Partililerin de bu anketi iyi okumalarında yarar var.
KİRAZ ÇİÇEKLERİ AÇMIŞSA EĞER MEMLEKETE DÖNME ZAMANIDIR
GEÇEN hafta müzik platformlarına bir piyano parçası kondu.
Parçanın adı “Flowers will bloom”... Yani “Çiçekler açacak”...
*
Yoko Kanno ve Lang Lang bir araya gelmiş, şahane bir parça ortaya çıkarmışlar. Lang Lang’ı çoğunuz biliyor. Dünyanın en ünlü piyanistlerinden biri... Çinli...
Yoko Kanno ise müzisyenlerce dâhi kabul edilen, bu çağın en büyük modern bestecilerinden biri...
Parçanın orijinal adı “Hana wa saku”...
Japonya’daki depremde yıkılan Tomioka ve Namie kasabalarına dönüşü teşvik etmek için yazılmış bir parça.
Depremin yerle bir ettiği kasabamızda “çiçekler tekrar açıyor” diyor...
Bir umut müziği yani...
*
Parçada yer yer Bob Dylan’ın “Blow in the Wind”ini, yer yer bizim çocukluk şarkımız “Benim annem güzel annem” şarkısını hatırlatan bölümler var.
Siz bu yazıyı okuduğunuz sırada ben Fazıl Say konseri için Tokyo’ya uçuyor olacağım.
Japonya’ya Sakura mevsimi geldi...
Yani kiraz çiçeklerinin açtığı mevsim...
*
Japonya’ya hayatımda ilk defa geliyorum...
Ama galiba tam zamanında gelmişim...
Burada bol bol “Hana wa saku” dinleyeceğim...
Bir de İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonraki aşk umudunu anlatan o harika şarkıyı...
“Sukuyaki”yi dinleyeceğim...
BU İLKBAHAR DİNLEDİĞİM YENİ KLASİK PARÇALARIM
- SON 1 yılda çıkmış klasik parçalardan bu bahar için bir seçim yaptım.
- Andrea Bocelli-Josh Groban: “We will meet once again”.
- Verdi: “Il Travatore, Act 1, Scene 2:Tacea la notte placida”, Sonya Yoncheva Münih Radyo Orkestrası, Massimo Zanetti.
NETFLİX BELGESELLERDE VAHŞİ GÖRÜNTÜ DÖNEMİNİ KAPATTI MI
NETFLIX merakla beklenen “Our Planet” (Gezegenimiz) belgeselini geçen hafta sonu yayına soktu.
Bu belgeselin tanıtımını Davos’ta izlemiş ve size de duyurmuştum.
Ama Türkiye’de neden doğru dürüst tanıtımını yapmadan sessizce yayına soktular anlamadım. En dikkatimi çeken şey, yırtıcı hayvanlarla ilgili bölümlerde, öldürme sahnelerine yer verilmemesiydi. İlk 5 bölümde sadece çok bir küçük bölüm vardı.
Çoğunda da predatörler avlarının arkasından koşuyor ama onları yakalamayı başaramıyor.
Belgesellerdeki yırtıcı sahneler artık beni çok rahatsız ediyordu. Öyle anlıyorum ki Netflix bu sahneleri mümkün olduğunca elimine etmiş. Dolayısıyla çocuklar da rahatlıkla seyredebilir.
6 BÖLÜMÜN EN ACIKLI SAHNESİ
FİLMDE yırtıcıların vahşi sahneleri yok, ama çok üzücü bazı sahneler var. Özellikle denizfillerinin trajedisi çok üzücü.
Küresel ısınma nedeniyle çok az kalan kara parçalarında 100 bine yakın denizfili birbirini ezerek, üst üste yaşamak zorunda kalıyorlar. Bazıları kendilerine yer bulamayınca yukarılara, dağlara tırmanıyor. Ancak deniz dışında görüş kabiliyetleri çok zayıf olduğu için acıkınca oradan inemiyorlar ve uçurumlardan aşağı kendilerini bırakıp ölüyorlar. İnsanı mahveden sahneler. Ama küresel ısınmanın planetimizde yol açtığı tahribatı çok vurucu şekilde anlatıyor.
Paylaş