Paylaş
Tutar, çünkü her tevekkül sahibi insanın, her katlanan ruhun içinde akan bir nehir vardır ve insan dünyaya, önünden akıp giden bu nehrin kenarından bakar.
Peki nasıl bir ruh halidir bu?
Bazı kötü niyetlilerin dediği gibi, buram buram “intikam mı kokar?”
Taze mezarın cenazeyi beklemesi gibi, hasretle, önünden geçecek cesetleri mi bekler?
İçindeki her Maveraünnehir bir kan davasına mı dökülür?
* * *
Katiyen.
Benim içimden akan nehrin kenarında oturan adamın felsefesi ve ruh hali hiç öyle değildir.
Tam aksine şöyledir:
* Nehrin kenarındaki adam zamansızdır:
Acelesi yoktur, saatini sonsuza ayarlamıştır. Yaşı ilerledikçe, ömrü uzar. Vakti azaldıkça sabrı çoğalır. Zamanı sıkıştırmaz, vaktin gelmesini bekler.
* Nehrin kenarındaki adam tevekküllüdür.
Öfkesini yenmiştir. Kolay kızmaz. Yine kızmışsa, içine atar, ama dışına da taşırmaz. Şezlongu rahattır, keyifle oturur. Öfkeyle kalkmaz, o nedenle zararla oturmaz.
* Nehrin kenarındaki adam bağışlayıcıdır.
İçindeki bütün düşmanlıkları temizlemiş, fabrika ayarlarına dönmüştür. Ayağı takılıp, tam önünde düşen eski borçluya, bir tekme de ben atayım asla demez.
* Nehrin kenarındaki adam kendini görür.
Nehrin kenarındaki adam, kendi önünden geçen kendini de görür. Kendi önünden geçen cesedi ise, kendi cenazesini kendi kaldırır.
* Nehrin kenarındaki adam vaktini bekler.
Nehrin kenarındaki adamın alınacak intikamı kalmamıştır. Zaten yoktur. Önünden geçen bir yaralı varsa, elini uzatıp, çeker kurtarır. Bilir ki, bağışlayıcılık en güzel intikamdır. Umursamamak daha da güzeldir.
* Nehir kenarındaki adam üzülür.
Ülkesine kuraklık gelip nehir kuruyunca üzülür, kahrolur. Sel gelip, nehir bendini aşar, yıkar geçerse, yine üzülür, yine kahrolur.
* Nehir kenarındaki adamın mudanası yoktur.
O böyle diyecek, şu böyle düşünecek, o sevecek, bu küsecek, biri alkışlayacak, beriki yuhalayacak demez. Kendi faturasını kendine keser, hesabı başkasına ödetmez,“Alman işi” deyip, sorumluluğu bölüşmez.
* Nehir kenarındaki adam komiktir.
Bir gün mayoyla oturur, bir gün tavşan kardeş kıyafeti giyer. Bir gün smokinledir, bir gün pejmürde. Yağmurda çıplak gezer, güneşte paltoyla. Kimi “zemheri zürafası” der, o ise havucundan bir ısırık alır ve “Nananana nan naa” deyip geçer.
Nehrin kenarındaki adam işte böyledir.
* * *
Herkesin içinde gürül gürül veya durgun akan bir nehri vardır.
Eğer bir çorak ülkede yaşıyorsanız, vatanınızın bütün nehirleri kurutulmuş, damarlarındaki akan kan bile dondurulmuşsa, onun da çaresi vardır.
Küçük Prens gibi alırsınız elinize kâğıt kalemi; kıvrıla kıvrıla masmavi akan bir nehir çizersiniz.
Sonra geçer başına oturursunuz.
İnanın hayat oradan bambaşka görünür...
Paylaş