GEÇEN salı günü Doğan Yayın Holding’in "Anadolu’daki Avrupa" toplantıları için Sivas’a gidiyorduk.
On kişilik özel bir uçakla İstanbul’dan havalandık ve Ankara’ya uğradık.
Oradan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’i alacaktık.
Şener beraberinde bir öğretim üyesiyle geldi.
Yanındaki kişi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi Profesör Ersin Güleç’ti.
* * *
Bakan toplantının kahve arasında Güleç’le birlikte basın toplantısı yaptı.
Bu basın toplantısında açıklanan olay ne yazık ki Hürriyet dahil gazetelerde yeterince yer bulmadı.
Oysa 1993 yılında başlayan bir kazının ilk sonuçlarını açıklıyorlardı.
Prof. Güleç ve ekibi, Sivas’ın Halimhanı ve Hayranlı bölgelerinde 13 yıldan beri sürdürdükleri kazılar sonucunda, 10 milyon yıllık fosiller bulmuşlar.
Bunlar arasında fil, zürafa ve gergedan fosilleri de varmış.
Ayrıca atların atası olarak bilinen üç toynaklı "Hipparion" denilen 3 tür at cinsine ait fosiller de bulunmuş.
Prof. Güleç, o bölgede 70’e yakın buluntu alanı keşfettiklerini söylüyor.
Bu hayvanlar Nuh tufanı gibi büyük bir sele kapılarak gelmişler ve anında üstü toprakla örtüldüğü için de fosilleri çok sağlam kalmış.
Bunun neresi ilginç diyeceksiniz.
Bence şu yanı ilginç.
Son yıllarda insanın evrimiyle ilgili yeni teorilerde, insanoğlunun Afrika’dan çıkıp, Anadolu ve Ortadoğu üzerinden dünyaya yayıldığı yolunda tezler var.
Bu fosiller, sadece insanın değil, öteki hayvanların da buna benzer bir göçü yaşayıp yaşamadığını aydınlatabilir.
Prof. Güleç iddialı konuşuyor ve "Tüm dünyanın gözü bu kazılar üzerinde. Afrika’dan Asya’ya hayvanların göçü bu çalışmalarla aydınlanacak" diyor.
* * *
Abdüllatif Şener’i tanıdıkça daha da ilgimi çekiyor.
O basın toplantısında güzel bir de espri yaptı:
"200 milyon yıl önce ay, şimdiki göründüğünden iki kat daha büyüktü. Düşünün ayın 15’i ve iki kat daha büyük bir ay. Muhteşem bir manzara ve bir tepenin üstünden bir dinozor bu muhteşem manzarayı seyrediyor. Ama tabii ki bu manzaraya rağmen şair bir dinozor çıkmamıştır."
Bu arada ilginç bir benzetme de yaptı.
"Dünya tarihini 24 saat olarak kabul edersek, insanoğlu bunun son üç saniyesinde yaratılmıştır.Tık, tık, tık.İşte bulunan fosiller bu 3 tıktan önceki tıklar..."
Ben kendi payıma Prof. Ersin Güleç ve ekibinin çalışmalarını yakından izlemeye devam edeceğim.
Sinagogda bir Başbakan Yardımcısı
GEÇEN pazartesi günü Türkiye’nin önde gelen simalarının dikkatleri Ahmet Ertegün’ün cenazesindeyken, İstanbul’un başka bir semtinde bir cenaze daha kalkıyordu.
Bu cenaze, birincisi kadar ilgi çekmedi.
Ama önemi bakımından hiç de Ertegün’ünkinden az değildi.
O gün ünlü tarihçi Stanford Shaw uğurlanıyordu.
O insan, Ermeni tezlerini çürüten çalışmalar yaptığı için ABD’de işini kaybetmiş, neredeyse hayatına kastedilmiş ve Türkiye’ye gelmek zorunda kalmıştı.
Ben kendi payıma da Shaw’un ölümüne hak ettiği önemi vermediğimiz için üzgünüm.
Ama hükümetin bir üyesi bizim kadar ihmalkár davranmadı.
Abdullah Gül, Ertegün’ün cenazesinden ayrıldıktan sonra doğruca Ortaköy’deki Etz Ahayim Sinagogu’na giderek Shaw’un ailesine taziyelerini bildirdi.
Umarım bu, toplum olarak hepimiz adına yapılmış bir saygı duruşu olarak kabul edilmiştir..