Paylaş
Haberin başlığı şu:
“Bu yıl ramazanın ilk gününde çalışanın oruç tutma oranı yüzde 32’ye geriledi”.
Önce haberin kaynağını vereyim:
İşyerlerine yemek servisi yapan catering şirketleri.
Sonuçlar şöyle:
- GENEL: Yemek servisi yaptıkları işyerlerinde oruç tutma oranı yüzde 40’tan 32’ye geriledi.
- EN FAZLA: En fazla oruç tutulan bölge Marmara. Bu bölgede çalışanların yüzde 37’si oruç tutuyor.
- EN DÜŞÜK: En düşük oruç tutma oranı Ege Bölgesi’nde. Yüzde 20.
- İSTANBUL: En yüksek oruç tutma oranı yüzde 40 ile İstanbul.
- İZMİR: En düşük oruç tutma oranı yüzde 15 ile İzmir.
- ÖTEKİ BÖLGELER: İç Anadolu yüzde 35, Karadeniz yüzde 30, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu yüzde 30.
Tekrar edeyim, bu oranlar, şirketlere servis veren catering kuruluşlarından elde edilen bilgilere dayanıyor. Yani Türkiye için genelleme yapmak doğru olmaz.
Bu arada çalıştığım Doğan Grubu ile ilgili rakamları da vermek isterim.
Hürriyet ve Kanal D’nin bulunduğu binada geçen yıldan bu yana öğle yemeği servislerinde bir değişiklik yok.
Geçen yıl da, bu yıl da öğle yemeğindeki azalma yüzde 18-20 oranında kalmış.
Ancak iki noktaya dikkati çekmek isterim.
BİR; bu şirketler muhafazakâr kişilerin sahibi ve yönetici olduğu kuruluşlara da servis veriyor.
İKİ; bu kuruluşlara geçtiğimiz yıllarda da servis yaptıkları için, karşılaştırma yapma ve trendi görme imkânı da veriyor.
Ama bu rakamlara bakarken başka faktörleri de dikkate almakta yarar var.
30 dakika fazla için oruç tutmaktan vazgeçilir mi
WALL Street Journal’ın yazarı bir adım daha ileri gidip, Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu Başkanı Hüseyin Bozdağ ile konuşmuş. Bozdağ bu yıl belirgin bir gerileme olduğunu kendilerinin de fark ettiğini söylüyor. Gerilemede, oruç tutma süresinin geçen yıllara göre uzamasının etkisi olabileceğini belirtiyor.
Uzun oruç süresinin iş verimini düşürme ihtimali de düşünülebilir.
O zaman Hürriyet İstihbarat Servisi’nin ramazanın ilk günleri itibarıyla imsak ve iftar saatlerini tarayarak bulduğu oruç tutma sürelerine bakalım:
2009 -- 04.38 - 20.04 = 15.26 saat
2010 -- 04.23 - 20.18 = 15.55 saat
2011 -- 04.07 - 20.30 = 16.23 saat
2012 -- 03.51 - 20.49 = 16.50 saat
2013 -- 03.29 - 20.49 = 17.20 saat
2009 yılında İstanbul’da 15 saat 26 dakika oruç tutuluyordu.
Geçen yıl bu süre 16 saat 50 dakika oldu.
Bu yıl ise 17.20 saat.
Yani geçen yıla göre 30 dakika artış var.
Böyle olunca şu soruyu sorma hakkımız da doğuyor:
Bir Müslüman, 30 dakika daha uzun diye oruç tutmaktan vazgeçer mi?
Cevabı samimi müminlere bırakıyorum.
Çok güzel muhafazakâr gelişmeler bunlar
SİTENİN yazarı Ayşegül Akyarlı Güven çok güzel bir gazetecilik yapmış.
Muhafazakâr işyerlerinde patronların davranışlarını da incelemiş.
Yazdıklarına bakılınca, o işyerlerinde insanın çok hoşuna gidecek modern davranış biçimlerinin geliştiği gözleniyor.
- Muhafazakâr işyerlerinde öğle yemeğini tamamen kesmek diye bir anlayış yok.
Şirketin sahibi ne kadar muhafazakâr olursa olsun, isteyene öğle yemeği vermeye devam ediliyor.
- Ancak çalışanların çok büyük bölümünün oruç tuttuğu, tutmayanın sayısının çok az olduğu yerlerde, tutmayanlar dışarıda yemek yemeğe yönlendiriliyor.
Bu durum çok yaygın değil.
Bozdağ, “Patron ne kadar muhafazakâr olursa olsun, çalışanın konsantrasyon kaybından etkileniyor. O nedenle muhafazakâr patron oruç tut diye baskı yapmaz”.
Bir başka güzel gelişme de şu:
Bozdağ’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye’de şirketlerin öğle yemeği için çalışan başına verdiği para 5 TL. Bu da ayda 110 TL ediyor.
Patronlar oruç tutup bu yemeği yemeyenlerin ücretini yine çalışana harcıyor.
Ramazan sırasında 110 TL’lik kumanya hazırlatıp bunu yine çalışanlarına veren patron sayısı hızla artıyormuş.
Çadırlarda 2 milyon kişi oruç açıyor
SİTENİN Bozdağ’dan aldığı bilgilere devam ediyorum:
- Türkiye’de her gün 2 milyon kişi yemek yiyor.
- Bu dönemde hizmet ve ikram sektörü 2 milyar dolar ciroya ulaşıyor.
Bunun 900 milyon dolarlık kısmı kumanyalardan, geriye kalanı ise çadırlardan geliyor.
- Çadırlarda verilen mönülerin değeri 14-15 lira.
- İftar mönülerinde en çok tercih edilen yemek tas kebabı ve kuzu tandır.
Kumanyalarda yer alan başlıca ürünler ise şunlar:
Un, yağ, şeker, helva, reçel.
- Yeni trend ise marketlerden alışveriş için hediye çeki vermek.
Bu gelişmeleri ben şöyle yorumluyorum
BURAYA kadar sitedeki rakamları yorumsuz verdim.
Ben bu bilgileri şöyle okuyorum:
- Türkiye’nin özellikle çalışan kesiminde giderek modernleşen bir muhafazakârlık anlayışı var.
- Bu anlayış siyasi belagat
şehvetiyle tahrik edilmediği, kendi haline bırakıldığı takdirde, Türkiye’nin inanç etrafındaki kutuplaşması kendiliğinden çözülecektir.
Üç yıldır iddia ediyorum:
- Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ın çizmek istediği tarzda bir muhafazakârlığın geleceği yok.
- Türkiye’de camiye giden insan sayısı artmıyor, tam aksine azalıyor.
-Buna karşılık çok eskiden beri var olan cuma ve ‘Bayram Müslümanlığı’ pekişiyor. Kandil günleri hassasiyeti artıyor.
- Nasıl ki, 12 Eylül Atatürkçülüğü insanların bir bölümünü Atatürkçülükten uzaklaştırdıysa, Müslüman nesil yaratma fanatizmi de insanları dinden uzaklaştırabilir.
- Bu haritaya bakınca şunu görüyoruz:
BİR; çalışanlar arasında en yüksek oruç tutulan yer Türkiye’nin batısında.
İKİ; Türkiye’nin en muhafazakâr bölgelerinden biri olan İç Anadolu ile Batılı hayat tarzına en bağlı bölgesi olan Ege arasında sadece 15 puan fark var.
Bu da gösteriyor ki fanatikleri bir tarafa bırakırsak inançları yaşama bakımından Türkiye’nin bölgeleri arasında çok büyük farklılıklar yok.
Sonuç: Dinle oynamamak, dini siyasi amaçlarla kullanmamak, insanları inançlarıyla baş başa bırakmak hem AK Parti’nin, hem öteki partilerin, hem de Türkiye’nin menfaatinedir.
Hepinizin ramazanı mübarek olsun.
Paylaş